Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sonunda Cumhuriyeti anladık!

Çocuk sahibi olanlar bilirler, bir şey ne kadar yasaklanırsa, ne kadar baskılanırsa o kadar heyecan verici, özendirici, dikkat çekici hale gelir.

Dün de öyle oldu…

Baskıya katlanmayanların heyecanı ile sokaklar doldu…

Sayenizde birlikte ne kadar güzel olduğumuzu fark ettiğimiz bir bayramımız oldu…

Sayenizde Cumhuriyetin anlamı ve kazanımları üzerinde uzun uzun düşünme, tartışma ve fikir birliğine varıp yolunda mücadele etme kararlılığımız oldu…

Evet bir Cumhurbaşkanlığı resepsiyonu yapılmadı, evet böylesi önemli bir tarihe atfen tarihe miras bırakılacak eserlerin ortaya çıkmasına devlet ön ayak olmadı, ama birliğin, beraberliğin, bu milletin gücünü istemeden de olsa ortaya çıkarmak konusunda çok önemli bir katkısı oldu hükümetin.

Şimdilerde bazı yerel yöneticilerin ağzına pelesenk ettiği ve aslında devletin her an hoyratça, gençlikten gelen enerjiyle aklına eseni yapabileceğini ima etmek için kullandıkları; gerçek içeriğinde ise devlet kademelerinin her daim dimdik ayakta olduğunu söyleyen, ‘devlet hep 18 yaşında’ sözüne yeni bir ekleme yapmak isterim, sayenizde artık ‘millet de hep 18 yaşında!’

Bu gerçekliği gördük dün akşam…

En son Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında böylesine bir heyecanı beş altı yaşlarındayken Mustafakemalpaşa’nın mütevazı Atatürk heykelinin önündeki fener alayına katıldığımda yaşadığımı hatırlıyorum.

O zamanlarda da halk kendi kendine toplanır, gaziler ellerinde meşaleler ve bayraklarla yürürler, yanlarında Kurtuluş Savaşına katılmış yakınlarının kıyafetlerini üzerlerinde taşıyan vatandaşlarla birlikte marşlar söylerlerdi.

Bütün kasaba cadde boyuna dizilir, fener alayını daha iyi görebilmek için ışıklar kapatılır, halkın organize ettiği bir Kurtuluş Savaşı mizanseni dahi yapılırdı.

Karpuzdan fenerimle katıldığım bu yürüyüşlerin heyecanı gibisi yoktu benim için…

Bunun dışında katıldığım tüm resmi bayramlar adı üstünde ‘resmi’ olduğundan mıdır bilinmez, hep bir askeri tören havasında yaşanır, bizlerin bu törensel kutlamalara katkıları da küçük bir yer tutardı.

İlk ne zaman başladığını tam hatırlayamasam da resmi bayramlarda çocukların ve gençlerin rollerinin ‘çocuklar boşa yoruluyor’ gibi bir mantıkla çalındığını ben dahi pek fark etmemiştim. Hatta bir gurup devlet erkanının önünden beş dakika geçmek için saatlerce ayakta dikilip günlerce törene hazırlanmanın yük olduğu kanaati ben de bile uyanmıştı sanki…

Sonra bir 23 Nisan sabahı TRT’yi açıp çocuklarıma tüm ülkelerin çocuklarının katılımıyla gerçekleşen kutlamaları izletemediğimi fark ettiğimde çok geç kaldığımı anlamış olmak üzmüştü ziyadesiyle…

23 Nisan yok, 19 Mayıs yok, ama Kutlu Doğum Haftası diye daha önce hiç bilinmeyen bir hafta vardı kutlanması beklenen…

Bu fark edişle birlikte daha sıkı sarıldım kaybettiğim değerlere, benimle birlikte niceleri de benzeri bir yol izledi. Devleti yönetmeyi bir süreliğine üzerine alanlar tüm resmi bayramlarda hasta oldular, yurt dışına çıktılar ya da başka başka mazeretlere sığındılar. Biz giderek daha kalabalıklaşarak sarıldık elimizden alınmaya çalışılanlara…

Sonunda…

Şanlı Cumhuriyetin 100. yaşında, kutlamaların toptan iptaline yönelik bir devlet kararı alınınca iş başa düştü. Yazımın başında demiştim ‘millet hep 18 yaşında’ diye…

Kollar sıvandı, bayraklar asıldı, şirketler kutlamalara başladı, sivil toplum örgütleri organizasyonlar yaptılar, sanatçılar kimsenin talebi olmadan onlarca 100. yıl marşı hazırladı, belediyeler dev etkinlikler düzenledi.

Konserler, oyunlar, balolar…

Gönülden bir katılım ile yollara düştü millet, olay olmadı, taşkınlık olmadı…

Bütün şehirlerde, bütün ilçelerde binler, yüz binler, belki milyonlar doldurdu meydanları, şahane kutlama programları izledik.

Tüm bunlar olurken; vakti zamanında, demokrasi için, kadın hakları için, eşitlik için, adalet için vermediğimiz savaşı şimdi veriyor olduğumuzu düşündüm. Batı’nın büyük mücadelelerle elde ettiği kazanımların bize Mustafa Kemal Atatürk tarafından hediye edilmesi sanki kıymetini anlama sürecimizi geciktirmişti de şimdilerde ne büyük nimetlerle ödüllendirildiğimizi fark etmiştik.

Dünkü coşku ve kalabalığın ardından şunu söyleyebilirim; Cumhuriyet artık çoğulcu demokrasi ve hukuk devleti de demektir, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını anlatan laiklik demektir, Cumhuriyet artık kadın hakları demek, eşitlik demektir…

Sonunda anladık, daha iyi kavradık, bu millet Cumhuriyetsiz olamayacak demektir…

Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşı, alanları, sokakları, meydanları dolduran herkese kutlu olsun…

HABERLER