Siyasetin yumuş yumuş olduğu bir döneme mi giriyoruz yoksa?
Gözlerime inanamıyorum diyeceğim, ama bu yumuşama meselesinin samimiyetine de inanamadığımdan anlamsız kaçacak…
Zaten siyasi nezaketle bezeli, (koltuklu subliminal mesaj haricinde) yakınlaşmanın bir süredir tartışma programlarına yansıyan biçiminin dahi ‘Erdoğan Özel’e neden yanaştı’ şeklindeki kaba tarifinden işin hiç de çizilmeye çalışılan tabloya benzemediğini söylemek mümkün.
Elde edilen seçim zaferi sonrasında zaferde kimin daha çok payı var, ileride kim daha yüksek bir makam ikbaline kavuşacak hesaplarının yapıldığı CHP içinde karışıklık yaratmak, CHP’de bir liderlik ya da adaylık kavgası başlatma arzusu buram buram kokuyor.
Siz de alıyor musunuz bu kokuyu?
Tabi bir de madalyonun diğer yüzü var, iyi siyasetçi, kötü yönetici sıfatlarını bir arada taşıdığını düşündüğüm AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için belki de, “yumuşama süreci” bu okumanın sonucudur.
Belki de her güzel şeyin bir sonu olduğunun bilinciyle yapılan bu hareket son yaklaşırken ülkeyi ikiye ayıran ve çatışmacı bir toplum yaratan kişi olarak değil de siyasetin yumuşak yüzünü gösteren, demokratik ve uzlaşmacı lider olarak anılmak içindir.
İşe iyi tarafından bakıp durumun bu olduğunu düşünürsek eğer, sadece Erdoğan’ın değişmesi yetmez. Büyük reformlar geçirmesi gereken pek çok şeyin olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Mesela, AK Partili her bir bireyin ölümüne savunduğu ve ülkenin önemli kazanımlarından biri olan TOGG markasının ancak şehir içi kullanım için uygun olduğunu söyleyip, şehir dışı seyahatlerinde kullanmak üzere yabancı bir markanın en üst modelinden araç kiralamayı hakkı olarak gören bir Diyanet İşleri Başkanı ile olmaz bu iş.
Üstelik bu Diyanet İşleri Başkanı vatandaşa şükretmek, sabretmek üzerine vaazlar verirken, yemek şirketlerine;
“Haftanın dört gününde biftek, bonfile, et haşlama, et kızartma, tavuk, ciğer, kebap türleri, rosto, kuru köfte, İzmir köfte, kadınbudu köfte, dalyan köfte, iskender kebap vb. gibi etin hakim olduğu yemekler ana yemek olarak verilecek.
Haftanın üç gününde de mevsime göre taze sebzeler, kuru sebze yemekleri parça etli konserve ya da taze sebze yemekleri, bezelye, patlıcan musakka, etli dolma ve sarmalar vb. (bu yemeklerde de yeterli oranda et veya kıyma kullanılacaktır) verilecek. Garnitürler yemek çeşidi sayılmayacaktır. Dini bayramlarda da etin hakim olduğu ana yemekler verilecek” şeklinde bir liste uzatabiliyorsa, bir de bunu yaşının ucunda emeklilerin ‘kıymaya gitmek’ gibi bir terim uydurarak, Et ve Süt Kurumunda sabah namazına müteakip kuyruğa girip bir kilo kıyma için 3 saat bekledikleri zamanlarda yapıyorsa olmaz bu iş.
20 yılı aşkın süredir ülkeyi ikiye bölerek tabanını nefret söylemleri ile konsolide etmeye çalışan Erdoğan, son seçim yenilgisiyle bu yöntemin artık hayat pahalılığı karşısında işe yaramadığını görmüş olmalı ve bu tür saçmalıklara bir son vermeyi becerebilmeli öncelikle.
Bir yandan da izlenen stratejinin Erdoğan’ın karşısına çıkacak en güçlü rakip olarak gösterilen Ekrem İmamoğlu’nun karşısında Özgür Özel’in yıldızının parlatılması için olduğu gerçekliği de unutulmamalı.
Bu egosantrik tuzağa bir kez düşerek genel seçimlerde boyunun ölçüsünü alan CHP, bir kez daha aynı tuzağa düşerek üç as oyuncusunun birbirine düştüğü ve kendi içlerindeki güç savaşları ile birbirlerini öldürdüğü oyunu oynamaz umarım.
Tüm bu işlerin sonunda vatandaşın yerel yönetimler için CHP’nin eline verdiği yetkinin çok iyi kullanılması gerekliliğini bir kez daha vurgulamak önemli. Eğer beklenen güven tesis edilemezse verilen yetki de pek ala geri alınabilir.
Bunun farkında olan CHP Genel Merkezinin bir tür CHP Sayıştayı olarak adlandırabileceğimiz denetim mekanizmasını harekete geçirmek için hazırlık yaptığını, CHP’li belediyelerin her şeyden önce Genel Merkezin sıkı denetiminde olacağını biliyoruz.
Şimdilerde oluşturulmaya çalışılan yeni kadrolarda da bu denetimlerin göz önünde bulundurulması ve yakınlıktan ziyade liyakate önem verilmesi mühim.
Yoksa boş koltuklar, yalandan yumuşamalarla örülen ağlara takılıp önümüzdeki süreçleri heba etmek de var işin içinde…
Aman dikkat!