Süt ve süt ürünleri fiyat artışında rekor üstüne rekor kırarken, enflasyonun 50 tonu isimli aylık ve yıllık enflasyon açıklamalarının ardından, üretici ile devlet arasında da ilginç bir inatlaşma söz konusu.
Çiğ süt fiyatının sabit tutulması kararı verilmişti en son Ulusal Süt Konseyi’nde. Hatırlarsınız bu konu üzerine yazdığım yazıyı. Sizin fiyatı sabit tutma kararı vermeniz ancak piyasanın sahipsiz biçimde dalgalanmasına ve kendi rakamlarını kendisinin belirlemesine neden olur demiştim, piyasa kendi ivmesini yakalamış ve fiyat 10 liraya kadar çıkmıştı malum.
Çiğ süt fiyatı konusunda üretici ve USK anlaşamayınca TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı Sencer Solakoğlu çiğ süt maliyetlerine yönelik bir basın açıklaması yaptı ve hesabı çiftçinin gözüyle koydu ortaya.
Açıklamada şöyle diyor;
“1 litre süt üretmek için 1 inek ve 1 genç hayvana bakmanız gereklidir. Bu durumda Ulusal Süt Konseyi (USK) tarafından sadece 1 ineğin süt vermesi için hesaplanan maliyet gerçeği yansıtmamaktadır.
Enflasyonun artışı doğrultusunda üretici fiyatlarının baskılanması üretimi azaltır. Bu durum arz kısılması kaynaklı fiyatları orantısız yükseltir. Canlı hayvanlara dayalı olması sebebi ile üretimin yeniden canlanması çok hızlı olamaz. Kesilen damızlık hayvanların telafisi en iyi şartlarda bile 3 yıl alacaktır.
Tüm bu dengeleri göz önünde bulundurarak ve çiğ süt fiyatlarındaki artış ile raf fiyatlarındaki artış korelasyonuna bakılınca, ocak ayından bu yana çiğ süte gelen 2,8 TL/lt fiyat artışına karşılık raflardaki süte 7 TL/lt mertebesinde zam gelmiştir!”
Buradan şunu anlıyoruz ki, sebze meyve üreticisinin durumuna süt üreticisi de düşmüş görünüyor. Tarladaki ürüne yapılan 1 lira zam raflardaki ürüne yapılan 5 lira zam olarak tüketiciye yansıyor. Üretici mutsuz, tüketici mutsuz, görünen o ki aradaki farkı cebine atan kesimde bir huzur bir mutluluk hakim.
TÜSEDAD’ın beklentisi çiğ süt tavsiye fiyatının geçmişte olduğu gibi tarafların bir araya gelerek USK tarafından belirlenmesi, gıda komitesinin çiğ süt fiyatına müdahale edici fonksiyonunun kaldırılması ve gelecek aylarda uluslararası normlarda kabul görmüş 1,5 olan çiğ süt/yem paritesinin korunduğu maliyet değişimlerine paralel aylık fiyat güncellemelerinin düzenli yapılması yönünde.
Bu beklenti gerçekleşir mi?
Doğrusu hiç sanmıyorum. Biz üreticiyi desteklemek yerine ürünleri karalamayı daha çok tercih ediyoruz. Son dönemin en moda cümlelerinden biri ‘Sütün içindeki laktoz şekerdir, bu nedenle süt ve süt ürünlerinden uzak durmak gerekir’ diyor bize.
Beslenme modellerinden süt ürünleri çıkartılıyor, diyetlere süt ürünleri koyulmuyor.
Bir zamanlar yumurtaya uygulanan ‘kolestrol arttırır’ yaftası bu kez süte yapıştırılmaya çalışılıyor.
Gıda Bilinçlendirme Platformu’ndan Prof. Dr. Mustafa Tayar ile görüştüm bu konuyu.
“Laktoz süt şekeri sadece anne sütünde olur. Özel ve doğru bir şekerdir. Bağırsak florası için. Bu özel şekeri de almanız gerekir. Çünkü zaten kurgumuz bunun üzerine kurulu. Laktoz sadece dişilerin sütünde bulunan ve yavrusunun enerjisini karşılayan bir şekerdir.
Söylenen şöyle bir kısım doğru, süt laktozu parçalamakta zorlanan kimi insanlarda zararlıdır. Laktoz intorelansı denilen bir durumdur. Biz buna karşılık sütü önermesek de peynir ve yoğurtla açığın kapatılmasını isteriz. İnsanoğlu 10 bin yıldır dünyada süt üretiyor ve tüketiyor” diyor Tayar.
Bir de önemli ilavesi var;
“Bir şeyin zıttını iddia ettiğinizde daha popüler oluyorsunuz. Süt popülarite uğruna feda edilecek bir besin değil!”
Belki popüler olmak uğruna, belki de fiyat artışından şikayetlerin daha az hissedilir olması için süte yönelik bir karalama kampanyası var.
Eminim birkaç yıl içinde, sular durulunca, işler yoluna girince, sütten de özür dilenecek bu ülkede…