Gıdada yaşanan enflasyonun ülkemizde ciddi bir yüzdelik artış sergilediğini ve vatandaşı da en yakından ilgilendiren enflasyon olduğunu hep yazıyoruz bu köşeden.
Çünkü vatandaş tenceresinde ne kaynadığına, çocuğunun karnına ne girdiğine, ekmeğin kaç lira olduğunu bakıyor.
Haklı da!
Gıda fiyatları dünyada da bir artış sergiliyor elbette, ancak Avrupa’da yüzde 10 düzeyinde enflasyon gören ülkeler ‘yoğun enflasyon baskısı altındayız’ şokunu yaşarken, bizim maşallahımız var. Gıdada neredeyse yüzde 130’lara dayanan enflasyondan mini mini şikayet ediyoruz.
Vatandaşımız sabırlı, vatandaşımız devletine güveniyor, ancak bu önümüzdeki kışın ve sonrasındaki dönemin çok daha zor geçeceğine yönelik haberleri ve öngörüleri değiştirmiyor.
En basit gıda ürününden, buğdaydan yola çıkalım; Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Türkiye’nin 2021-2022 sezonunda hem buğday hem arpada dünyanın en çok ithalat yapan ilk 3 ülkesinden biri konumunda olduğunu duyurdu.
Adam eksen bitecek kadar verimli topraklara sahip bir ülke için içler acısı bir durum olduğunu düşünüyorum bu yaşadığımızın.
Peki, artan gıda fiyatlarına yönelik olarak Tarım ve Orman Bakanlığı’nın aldığı önlemler neler?
–Lojistik nedeniyle ürünlerin fiyatlarının arttığı düşünüldüğünden, kentlerin yakınlarında ekim yaparak nakliye maliyetini ortadan kaldırmak.
–Başka ülkelerden, mesela Venezuela’dan arazi kiralayarak tarım yapmak.
Birbirine son derece tezat iki çözüm!
‘Venezuela’da ürettiğiniz ürünü ülkemize getirirken bir lojistik maliyet oluşmayacak mı acaba?’ diye sormak istiyor insan.
Ancak buna karşılık Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin Venezuela’da yaptığı incelemelerde, “Siz bu merayla hayvancılıkta dünyada bir numara olmalısınız. Biz hayvancılık yapıyoruz; hayvanlarımıza sanki pizzacıdan pizza, burgerciden burger ısmarlar gibi dışarıdan yem alıp, yediriyoruz. Burada her şey hazır…” dediğini öğreniyoruz.
Gıda Bilinçlendirme Platformu Kurucusu Prof. Dr. Mustafa Tayar, “Sayın Bakan izin versin Türkiye 3 yılda hayvancılıkta dünya liderliğini zorlar” iddiasında.
Haklı da…
Sayın Bakan’ın gözünün kaldığı meralar gibi meralarımız vardı bizim. Şimdi yerlerinde beton bloklar duruyor ya da başka projeler üzerinde çalışılıyor.
CHP Ekonomi Masası Üyeleri olarak Elazığ ve Tunceli’de temaslarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a bu karmaşık durumu sorduğumda;
“Açık söyleyeyim, Sayın Bakan ne yaptığını bilmiyor, çünkü ‘ben kent yakınlarında tarım yapacağım da lojistik masrafları azaltacağım’ gibi bir proje hiçbir mantığa uymuyor. Hemen hatırlayalım; Samanlı merası 600 dönümdü, bunu mera vasfından çıkardılar, şimdi oraya lojistik alan yapmaya çalışıyorlar. Katma değeri yüksek tarım ürünleri üretmek açısından en önemli yerlerden biri Bursa için! Neden tarım yapmıyorlar bu alanda o halde?” yanıtını aldım.
Sarıbal’ın sosyal medya paylaşımları ile gündeme getirdiği Şeker Fabrikalarına ait İnegöl ve Karacabey’deki arazilerinin satışı konusunu da konuştuk.
“Şeker fabrikalarına ait olan arazilerin, bir taraftan imar özendirilerek, bir yandan da konuta açılarak satılması da aynı örneği teşkil ediyor. Bir yandan ‘masraflar çok, gıdayı yanı başımızda üretelim’ diyorlar. Diğer taraftan kentin içindeki tarım arazilerinin hepsini satıyorlar.
Hürriyet mahallesindeki mera arazisi hülle yoluyla halktan alındı. Bir yanı organize sanayiye verildi, bir yanını belediye başka amaçlarla kullanıyor. Tarım yapılacak tüm alanlarımız satılıyor.
Hükümet para bulamadığı için eğer kamu arazisi konumundaysa evlerimizin bahçesine bile göz dikecek neredeyse!” diyor Sarıbal.
CHP’li vekil bir noktaya daha dikkat çekiyor:
“Bizim ülkemizde TÜİK verilerine göre 31,5 milyon dönüm tarım alanı ekilemiyor. 2 gündür Elazığ ve Tunceli’deyim. Yol boyunda bütün araziler boş. Topraklar ekilmiyor. Neredeyse bir yarım ada olan Elazığ’a su verilemiyor mesela.”
Tarım arazileri imara açılırken, satılırken, meralar yok edilirken tarımın ve hayvancılığın ilerlemesini beklemek ya saflık, ya hayalperestlik ya da kendini kandırmaca olur…
Tüm bunların hiçbiri de karın doyurmaz!