Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

‘Tarım kenti Bursa’ kolay iş değil!

Nilüfer Belediyesi’nin, Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı gibi önemli bir etkinliğe imza atarak ve bu etkinliği sorunların tespiti çerçevesinde şekillendirmek yerine, çözümlerin tespiti ve uygulama biçimleri üzerine yoğunlaştıracak şekilde düzenleyerek, geleceğin daha sağlıklı ve güvenli gelmesi için önemli bir adım attığını belirtmek lazım.

Üç gün sürecek olan çalıştayın ilk gününde açılış konuşmaları hakimdi salona.

Açılış konuşmaları kapsamında kürsüye gelen Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, kendisinden önceki dönemin üretim ağırlıklı tarım çalışmaları gerçekleştirdiğini, çiftçiye doğru tarım yapma biçimleri hakkında bilgi de veren bu çalışmalar ışığında iyi bir yol alındığını belirterek önceki dönem başkanlarına teşekkür ederken önemli birkaç noktanın da altını çizdi;

“Bir yere kadar güzel gelinmiş. Bu süreçte ana tema üretim olarak belirlenmiş, biz bu çalışmaları sürdüreceğiz, ama Bursa ilginç bir şehir. Özellikle Nilüfer ülkenin en kalkınmış ilçelerinden biri de olduğundan burada konut talebi çok yoğun ve doğruyu söylemek gerekirse konut talebini karşılamak için elimizde tarım topraklarından başka toprak kalmadı diyebiliriz.

Nilüfer ilçesinin hemen sınırına buradaki sanayi bölgelerinin kopyası sayılabilecek bir TEKNOSAB yapıldı. Önümüzdeki süreç bize 400 bin kişinin konut baskısını da beraberinde getirecek. Hem Nilüfer özelinde hem de Türkiye genelinde artık kimse tarımdan geçinirim diye düşünmüyor. Üzerimizdeki bir baskı da bu…

Tarım alanlarında kaçak yapılaşmalar yapılıyor. Koca koca fabrikalar kurulmuş. Çok net kararlı bir şekilde bunların üstüne gitmeye devam edeceğiz. Siz bize kaçak yapıların konumunu atın, biz gerekli işlemleri yaparız. Tarım alanlarına yapılan yapılara asla müsaade edilmeyeceğini artık herkesin bilmesi lazım…”

Kısaca özetleyelim ne demek istendiğini; ‘Nilüfer’de imara açmak için elimizde sadece tarım toprakları kaldı, tarım topraklarını imara açmamaya ve tarım toprakları üzerine yapılan kaçak yapıları yıkmaya kararlıyız, fakat bu arada agresif sanayileşmenin getireceği nüfus yükünün yerleşim sorununu nasıl çözeceğimizi de kara kara düşünüyoruz’

CHP’nin çalışkan milletvekili Hasan Öztürk her organizasyonda olduğu gibi bu toplantıda da hazır ve nazırdı. Kendisi de bir teknoloji insanı olan Öztürk, konuşmasını kooperatifleşme kanalıyla tüm dünyanın kullandığı ileri teknoloji cihazları kullanarak tarımsal üretim yapmaktan ve üretilen ürünleri de aracılara paye vermeden doğrudan tüketici ile buluşturmaktan, tüm bunları gerçekleştirerek üreticinin elini güçlendirmekten bahsederek bir mücadele üzerine kurdu.

Tarım 4.0 ile mücadeleyi elbette bizim elimizdeki tarım 1.0 teknoloji ile yapmak mümkün değil. Dağınık üreticinin aracı kurumlar tarafından sefalette buluşturulmasının önüne ise ancak kooperatifleşme gibi bir kavram geçebilir.

Ülkenin tarım politikaları üzerine kafa yoran CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, tarımda bir süredir yaşanan sorunların politik olduğunun altını çizdi, söylediklerini de; “Hükümet 2024 yılında 1.3 trilyon faize para veriyorsa, tarıma sadece 91 buçuk milyon lira veriyorsa bu parasızlıktan değil, çiftçi batsın diyedir!” cümlesi ile ispat etti.

Sarıbal’ın üzerinde durduğu bir diğer konu da geçtiğimiz günlerde Bursa Planlama Ajansının kuruluşunun duyurulması ile birlikte çalışmalarına başlanan 1/100.000’lik plandan beklentilerine ilişkindi.

Geçmiş dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlarından Recep Altepe zamanında, 2011 yılında hazırlanan 2030 Çevre Düzeni Planının sümenaltı edildiğini hatırlatan Sarıbal; “O plana göre Bursa’da 13 sanayi bölgesi vardı. Planın sümenaltı edilmesiyle birlikte günümüze gelindiğinde 17 sanayi bölgemiz oldu, yanında KOBİ OSB’ler ve TEKNOSAB var. Bursa sınırsız büyümek zorunda değil!” diyerek bence toplantının en vurucu cümlelerinden birini sarf etti.

Çalıştayın iki ağır misafiri vardı, biri siyasilerin cephesinden, biri biz gazetecilerin cephesinden…

İlk olarak CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın’ın konuşmasına değinmek istiyorum.

“Son 50 yılda çayır ve meralarımızın yarısını kaybettik. Tarım alanlarımızın 3’te 1’inde tarım yapabiliyoruz. Çiftçi işlemekten vazgeçti. Bunun hem kültürel hem ekonomik birçok nedeni var. Her yerde ‘Genç çiftçiler tarıma döndürülebilmelidir’ deniyor, fakat bu o kadar basit değil. Genç insanların yaşama sevinci alacağı, sağlık imkanları, eğitim imkanları olan bir ortam yaratmadan gençlerin tarıma dönmesini sağlayamayız” dedi Günaydın özetle. Çok da önemliydi bu tespit. Çünkü hiçbir şey ‘olsun’ dediğinizde olmaz, özellikle bahsedilen konu sosyolojik bir hadiseyse, olması ve olmaması için yılların geçmesi, bu süreçte de uygun koşulların yaratılması gerekir.

Gelelim, bizim cephemizdeki ağır misafire. Yazılarını ve tespitlerini özellikle takip ettiğim Tarım Uzmanı ve Gazeteci Ali Ekber Yıldırım, “Tarım konusunda bu seneki kadar kötü bir yıl görmedim. 2007-2008’de büyük kuraklık oldu, 1 milyondan fazla süt ineği kesildi. Yine de bu kadar kötü değildi her şey. Bu sene çiftçiler ektikleri her üründen zarar etti!” diyerek başladı konuşmasına.

Güya planlama yapılacak olan, yeni desteklerin açıklanacağı bir yıl olacaktı 2024, Ali Ekber Yıldırım’ın da belirttiği gibi büyük bir plansızlıkla başladı.

Ben size kısaca Bursa’yı ilgilendiren iki önemli destekten bahsedeyim. Küçük aile desteği kesildi, geleneksel zeytin bahçeleri desteği kesildi. Bursa’yı büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvancılık desteklerinde de göremedim.

Şimdi tüm bu konuşmalardan yola çıkarak küçük bir özet geçeyim…

Bursa benim tabirimle vahşi sanayileşmenin yaşandığı bir şehir olması hasebiyle konut sorunu konusunda ciddi baskı altında olan, ancak elinde imara açmak için tarım toprakları dışında pek az toprağı kalan bir şehir. Dolayısıyla bu şehirde hem toprak altın kıymetinde hem de tarım toprağını korumak çok zor! Bir yandan Bursa’nın artık daha fazla büyümemesi için çalışmalar yürütmek gerekirken, diğer taraftan vakti zamanında; ‘iki insan bir araya gelir de bir düşünce üretir’ korkusu ile kapılarına kilit vurulan kooperatiflerin yeniden canlandırılması, çiftçinin gelişmiş teknolojiyi kullanarak tarım yapmaya başlamasının sağlanması, ürünlerin tüketiciye ulaşması noktasında aracı kullanılmasından kaçınılması ve gıdanın ucuzlatılmaya çalışılması lazım. Elbette tüm bunlar yapılırken köhneleştirilen, ıssızlaştırılan köylerin canlanması, gençlere toprağın yeniden sevdirilmesi de bonus olarak duruyor karşımızda.

Tüm bu önemli işler için Bursa’nın merkezi hükümet tarafından destek göreceğini hiç düşünmüyorum zaten.

Çünkü Bursa’nın lobisi yok!

Kısacası öncelikle Nilüfer’i sonrasında da tüm Bursa’yı tarım kenti yapmak öyle kolay iş değil. Çokça emek istiyor. Emek verilip sonuç alınırsa Bursa’da meyve yemenin tadına vardığımız günlere yelken açarız o başka…

HABERLER