Geçtiğimiz günlerde katıldığım iki önemli toplantıyı daha detaylı olarak yazmak üzere bugüne ayırdım. Gündemin içinde kaybolup gitmesini istemediğim kadar önemli olan bu iki toplantının ilki TR Düşünce Kulübü bünyesinde gerçekleşti.
Bir yandan Bursa basını olarak yeni yönetimle tanıştığımız toplantı, diğer yandan TR Düşünce Kulübünün yeni dönemde neleri hedeflediğini öğrenmemiz açısından da kıymetliydi.
Elbette ilk hedef daha sıkı teşkilatlanma. Bunun için kollar şimdiden sıvanmış gerekli hazırlıklara hız verilmiş durumda. Kulüp 81 ilde teşkilatlanmayı amaçlıyor.
Önümüzdeki 3 aylık süreçte TR Düşünce Kulübünün üzerinde düşünce üreteceği konular da gayet özenli seçilmiş. Ana tema Bursa olacak ve Bursa’nın ulaşım, göç, turizm, kentsel dönüşüm gibi konuları üzerinde düşünülecek bol bol.
Toplantı sırasında; ‘Bursa’nın ne yazık ki, Ankara’da bir lobisi yok’ diyerek önemli bir başka noktaya parmak basan TR Düşünce Kulübü Başkanı Ercan Yakut, anlaşılan o ki, sadece Bursa lobisi için değil Bursa vizyonu için de hedef koymuş kendisine ve düşünce arkadaşlarına…
Çünkü biliyorsunuz Bursa’nın bir vizyonu da yok! Daha doğrusu Bursa’ya yıllar önce koyulan vizyon yavaşça bir kenara itildiğinden ve yeniden böyle bir zahmete girilmediğinden, hep boynu bükük bir kalacak gibi görünüyor canım şehir…
Şunu da unutmadan söylemem lazım, TR Düşünce Kulübü; geçtiğimiz dönemde tarımın önemi bir kez daha ortaya çıktığından ve bu süreçte tüm ülkeler önce kendi vatandaşlarını doyurmak adına içe kapandıklarından, yani kendi kendine yetebilen ülkelerin ayakta kaldığını sert bir tokatla bize bir kez daha hatırlattıklarından olsa gerek, tarım liselerini yeniden hayata döndürecek bir projenin hazırlığı içinde.
Bu belki ilk olmayacak, zira daha önce Eski Hamidiye Tarım Lisesi hayata geçirilen bir proje, ancak daha kapsamlı olacağı söylenebilir. Projenin işlerlik kazanması için 2025 sonu 2026 başı gibi bir zaman dilimi öngörülüyor. Mustafakemalpaşa’da kurulacak olan tarım lisesi bir vakıf üzerinden yürütülecek. Yeri, hatta bağışçıları dahi hazır olan bir projeden bahsediyoruz.
Benim gibi tarımın önemini sıklıkla hatırlatan bir yazar için heyecanla takibi yapılacak bir konu…
Gelelim aynı günün ikinci önemli toplantısına. BUSİAD bu yıl yaşanan deprem felaketinin ardından düzenlediği geleneksel tüm etkinliklerin gelirlerini deprem bölgesine yönlendirdi.
Anlaşılan o ki, bundan sonra da BUSİAD yönetiminin bir eli her daim deprem bölgesindeki vatandaşların üzerinde olacak. Çünkü bu imece sırasında çok güçlü dostluk bağları kurulmuş.
Gecede verilen en önemli mesaj ise BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar’ın şu sözlerinde gizliydi;
“Bizler sanayici ve iş insanları olarak dijital yeşil ve toplumsal dönüşümü de sürdürülebilir kılmalıyız. Bu arada Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına girerken yeni seçilmiş meclisimiz ve oluşturulan yeni hükümetimizden güven ve istikrar ortamının en kısa sürede sağlanmasını istiyoruz ve bekliyoruz. Biliyoruz ki, güven ve istikrar bize öngörülebilirliği getirir.
Unutmayalım ki; ülkemizin daha hızlı, daha dengeli, daha verimli, daha çevreci, daha katma değerli, daha sosyal ve de daha fazla kalkınması bu üçlü dönüşümü olabildiğince çabuk başarmasından geçmektedir!”
Sanayicinin sürekli kaygan bir zeminde iş yürütmeye çalışmaktan iyice bunaldığını ve artık daha sakin bir liman, daha güvenilir piyasa hareketleri istediğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok…
NOT: Sağlık sektörümüzün yine maşallahı var. Geçtiğimiz hafta, belki de bu hafta başında raporla alınan ilaçlar için rapor süresinin uzatıldığına ilişkin bir bilgi geçildi haber sitelerinden. Elbette kaynak Sağlık Bakanlığıydı. Ancak ne hikmetse, haber merkezlerine bu bilgiyi geçen bakanlık, eczanelerin de kullandığı sisteme raporların uzatıldığına ilişkin talimatını vermemiş.
Bu nasıl bir sorun yaratıyor diye merak edenler için hemen açıklıyorum.
Pandemi sürecinde sürekli yenilenen raporlar nedeniyle raporlu ilaç kullanan tüm hastaların rapor süreleri aynı anda sona eriyor. Haziran ayı, raporlu ilacı olan tüm hastalar için raporlarının bittiği, yeni rapor almadıkları sürece ilaçlarını alamadıkları bir ay.
Bakanlık sisteme raporların süresinin uzatıldığına yönelik talimatı girmeyince, eee araya da bayram girince…
Olan şu; raporlu ilacı olan hastaların ilaçları bitiyor ve yeni ilaç da yazdıramıyorlar, çünkü raporları da bitiyor…
Gelsin emanet ilaçlar…
Şimdilerde raporlu ilaç kullanan tüm hastalar eczanelerden emanet ilaç alarak bayram tatilinde tedavileri için önemli olan bu gereksinimden mahrum kalmamaya çalışıyor.
İnsanın da diyesi geliyor tabii; ‘Yahu, haber merkezlerine bilgi verip haber yaptırırken aynı anda kendi sisteminize de ‘raporların süresini uzattık’ diye bir talimat girmeniz ne kadar zor olabilirdi ki…’