Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

TR Düşünce Kulübü ufkumu açtı

Haftanın en yoğun gününde bizi zaman zaman düşüncelere sevk etmesiyle meşhur TR Düşünce Kulübü’nün Genel Merkez açılışındaydım. Asıl maksadı, farkı kesimlerin görüşlerinin çarpıştırılmasından, ortaya güzel yaratıcı ve demokratik çözümler üretmek olan böylesi düşünce kulüplerinin bir kültürü yerleştirmeleri ve ‘öteki mahalle’ kavramından ülkeyi çıkarıp uzlaşı zeminine çekmeleri açısından önemli oldukları kanaatindeyim.

Tam 14 yıldır bir araya gelen TR Düşünce Kulübü üyeleri de pek çok konuyu tartışıp bir uzlaşı zeminine taşıdıktan sonra basınla paylaşarak ve zaman zaman geliştirdikleri çözümlerin hayata geçmesi konusunda çaba sarf ederek kıymetli bir katkı sunuyorlar bu anlamda.

Açılış konuşmasında Kulübün Genel Başkanı Ercan Yakut’un Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çeken söylemleri önemli bir parantezi hak ediyor. Zaten tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliamla ilgili aynı düşünceleri paylaşmıyor olmamız şaşırtıcı olurdu diye düşünüyorum.

Bir diğer önemli parantezi ise açılışın onur konuğu da olan AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu’nun konuşmasının satır başlarına ayırmak lazım. Zira edebiyatçı kişiliği ile tatlı tatlı anlatırken aslında çok önemli şeyler söyledi Miroğlu…

Mesela, EnBursa Köşe Yazarı Yüksel Baysal’ın önümüzdeki seçim dönemine yönelik sorularına verdiği yanıtlarda şunu öğrendik ki; ‘hendek olayları’ olarak adlandırdığımız olayların ardından HDP’nin yönetimindeki belediyelere kayyum atanmasının çok önemli bir nedeni varmış. Bahsi olunan belediyeler kazanıldıktan sonra PKK tarafından belediye başkanının başına bir kayyum ataması yapılıyormuş zaten. Yani devletin karşı duruş sergilediği nokta, belediyelerin HDP’li yöneticiler tarafından yönetilmesinden daha ziyade PKK’nın atadığı kayyum tarafından yönetilmesineymiş.

Eğer merak ediyorsanız, benzeri bir durum bu yerel seçimlerden sonra yinelenirse kayyum atamasının yeniden yapılmasının da kaçınılmaz olduğunu söyledi Miroğlu.

Söylenmesi gereken bir diğer husus da yerel seçim takvimine yönelik. AK Parti’de adaylık başvuruları 17 Kasım tarihinde sona erecek, hemen ardındansa Genel Merkez Yoklaması yapılacak ve adaylara bu şekilde karar verilecek her zaman olduğu gibi. Adaylık başvurusu için büyükşehirlerde 30 bin lira, büyük şehir olmayan illerde 20 bin lira, ilçelerde 10 bin lira alınacak. Kasım ayının sonunda adayların açıklanması bekleniyor ve Miroğlu’nun aktardıklarından anladığım kadarıyla AK Parti bundan önce geçirdiğimiz seçimlere nasıl hazırlandıysa bu seçimlere de aynı biçimde hazırlanmayı planlıyor.

Miroğlu’nun aktardığı ve benim kendisine katılmadığım bir konu ise düzensiz göçler ve bu göçlerin devam etme ihtimaline yönelik olarak, ‘Coğrafya kaderindir. Türkiye Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde kalan ülkelerden kendisine göç almaya devam edecektir. Bu tarih kolay kolay ülkelerin yakasını bırakmaz. Üstelik göçmenlerin ülkemize hiçbir katkı sağlamadığını söyleyemeyiz. Sanayideki zor işler için iş gücünü onlar oluşturuyor. Soruyoruz sanayicilere, göçmenler olmasa çalıştıracak adam bulamayacaklar’ minvaldeki ifadeleriydi.

O halde düşüncelerimizi burada biraz çarpıştırabiliriz, bence düzensiz göç almış olmak, düzensiz göçe boğazımıza kadar battıktan sonra göçmenlerin entegrasyonunu konuşmaya kalkışmak ve düzensiz göçlerin devam edeceğine yönelik yumuşak geçiş cümleler kurmak ülkemizin geleceği açısından son derece tehlikeli bir yolun kapısını aralar.

Coğrafyayı kaderimiz olmaktan çıkarmak, göçmen olarak ülkemize aldığımız insanları da ucuz iş gücü kapısı olarak görmekten vazgeçmek her şeyden önce insanlık görevimizdir. Sonrasında da elbette hem sınırlarımızı hem de sınırlarımızın yakın çevresinde ve sınırlarımız içindeki güvenliğimizi korumak bizim kendi halkımıza olan borcumuzdur.

Son bir şey daha; benim ülkemde, benden daha geniş haklara sahip olan ve daha geniş devlet imkanlarına kavuşan bir göçmenin benim verdiğim vergilere yük oluşturmadığını bana izah etmeniz gerekiyor…

SANSÜRE DEVAM!

Terzinin kendi söküğünü dikemediği gibi biz gazeteciler de yıllardır ne haklarımızı savunabiliriz ne de bizden bir meslektaşımızın uğradığı haksızlık karşısında kuvvetli bir bilek olmayı başarabiliriz. Dolayısıyla bu bileği gelen giden her türlü erk bükmeyi başarır.

Bugün bir kez daha benzeri şeylere maruz kalmanın hüznünü yaşadık ne yazık ki, Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi üyeleri, Kent Meydanı’nda bir araya gelerek “Gerçeklerde inat ediyor, sansüre boyun eğmiyoruz” açıklamasında bulunduktan, hatta yasanın ‘yurttaş gazeteciliği’ yapmayı pek seven vatandaşımızın da etkileneceği kesimleri olduğunu anlattıktan kısa bir süre sonra ‘sansür yasasının iptali talebi’ reddedildi!

ÇGD Bursa Şube Başkanı Yüksel Baysal’ın;

“Bu yasa sadece bizim başımızda değil. Aslında sosyal medya kullanan herkesin başında cellat gibi duruyor. Ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün alanı giderek daraltılmaktadır. Biz yazmakla yetinmiyoruz. Haber alma hakkını korumak için mücadele ediyoruz. Gazeteciysen boyun eğmeyeceksin. Eğeceksen gazeteci olmayacaksın diyoruz” sözleri havada öylece asılı kaldı…

Yani anlayacağınız sansüre devam dedi Anayasa Mahkemesi…

HABERLER