Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Tüm tuşlara basınız lütfen!

Adında ‘büyük’ kelimesi geçmese de ‘büyük’ olması beklenen, ancak gördüğüm kadarıyla beklentileri karşılayamayan AK Parti Bursa mitinginde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emeklilere maaşlarının temmuz ayında, yılın 6 ayındaki enflasyona göre tekrar ‘masaya yatırılacağı’ müjdesini verdiğini yazmıştık.

Zaten emekli maaşlarına altı ayda bir enflasyon oranında zam alan, bu nedenle de zam vakti geldiğinde enflasyonun mümkün olduğunca düşük çıkması için türlü çeşit oyun çevrilen emekli maaşlarının normal prosedürü müjde oluverdi miting konuşmasında.

İki gün sonraki yerel seçimlerde, en önemli belirleyici parametrelerden biri emeklinin oyu olacak,  tıpkı geçen yılki genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi.

Emekli sandığa gidecek mi, giderse kime oy verecek?’ sorularının yanıtı aranıyor şimdilerde.

Yani emekliler, bir tür sadaka beklentisi içinde yaşamaya mahkum edilmenin ve içinde bulundukları derin yoksulluğun hesabını sormaya dönük bir tavır mı sergileyecek, yoksa ‘yaparsa Reis yapar’ mı diyecek…

Aslında sandığa gitmeme riski, emeklilerden ziyade genç seçmen nüfusu için daha belirgin bir ihtimal olarak gösteriliyor, ancak Erdoğan’dan başkasına oy vermektense sandığa gitmeme tercihinde olan seçmen sayısı da az değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da önündeki tablolara bakarak değerlendiriyor durumu. Konuşmalarını da bu durum şekillendiriyor haliyle.

Gerçi bu mesajlar maaş artışı müjdelerinden ziyade neden iyileştirilemeyeceğine yönelik gerekçelerle dolu. Dolayısıyla emeklinin refahına katkısı yok, ama…

Dünya ekonomilerinden örneklerle bezeniyor konuşmalar, dün Bursa’daki konuşmada olduğu gibi.

Dünyada ekonomileri zorlayan en büyük şeyin enflasyon olduğu söyleniyor. Tüm ülkelerde enflasyonla büyük mücadele yürütüldüğü, gıda fiyatlarının artığı dile getiriliyor. Yani yine dış güçler devrede…

Oysa ne dünyanın enflasyonla büyük bir mücadelesi var, ne de gıda fiyatlarında bir yükseliş mevcut yabancı ülkelerde. Hatta gıda fiyatlarında düşüş olduğunun altını çizmek lazım, aksi yanlışa bile bile ortak olmaya girer çünkü Ramazan mübarek günlerde

Şunun şurasında seçime kalmış iki gün, ‘bütün tuşlara birden basmak’ lafının altını tam olarak dolduran bir siyaset yürütme anlayışı hakim iktidarda. Tabii hangi tuşa ne ölçüde basılabilecek, işin o kısmı büyük tartışma götürür.

Bu Temmuz ayı vaadi de basılan tuşlardan biri. İçinde hangi enflasyon oranına göre bir düzenleme yapılacağına dair gerçekçi bilgiler bile içermeyen, zaten emeklinin hakkı olanın bir lütufmuş gibi sunulması meselesinden ibaret aslında konu.

Bizim Ankara’dan neyimiz eksik?

Cumhurbaşkanının açıklamalarını bir kenara bırakırsak bu seçime heyecan katan en önemli konu adayların mal varlıklarını açıklamaları ve bu mal varlıkları üzerine yürütülen tartışmalar, sonradan mal varlıklarına ilave edilen mal varlıkları meseleleri oldu bana göre.

Siyasetin insanı zenginleştirip zenginleştirmediğinden daha çok, siyasetin zengin işi olup olmadığını anlamamıza yarayan bir araç olarak kullanabileceğimiz mal varlığı açıklama seremonisinde şimdilik Ankara önde gibi.

Bursa da bir atak yaparak mal varlığı açıklama kampanyasına katılmıştı. İlk mal varlığını İYİ Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Türkoğlu açıklamıştı. Rakipleri Mustafa Bozbey ve Alinur Aktaş’ı da mal varlıklarını açıklamaya davet eden Türkoğlu’nun bu davetine Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti Belediye Başkan Adayı Alinur Aktaş’tan yanıt geldi.

Aktaş, konuk olduğu Habertürk canlı yayınında mal varlığını açıkladı. Pek meraklı Bursa Medyası olarak bizler de izledik kendisini; “Kendi oturduğum konut ile oğlumun oturduğu konut ve beraberinde yüzde 50 hissedar olduğum bir firma var, öte yandan bir de eşime ait bir otomobil var” diyen Aktaş’ın bankada 150 bin lira civarında nakit parası ve yine 150 bin lira civarında eşine ait mücevheri mevcut.

Bursa Alinur Aktaş’ı biraz olsun tanıyorsa, sessiz sedasız mal varlığını açıklayıp bir kenara çekilmeyeceğini de tahmin ediyordur herhalde.

Aktaş da mal varlığını açıklayan rakibi Selçuk Türkoğlu gibi CHP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey’i kendisinin ve eşinin üzerine olan mal varlıklarını açıklamaya davet etti, öyle bir sessiz sedasızlık yok anlayacağınız.

Ben de büyükşehirden ilçe belediyelerine kadar tüm belediye başkanlarının kendilerinin ve birinci derece yakınlarının mal varlıklarını açıklamalarının doğru ve yerinde olacağı kanaatindeyim.

Bizim Ankara’dan neyimiz eksik canım…

Şunu belirtmekte fayda görüyorum. Belediye başkanlığı bir iş değildir, elbette belediye başkanlığı yaptığı süreçte başkanların geçimlerini sağlayacak işlerle uğraşacak zamanları kalmadığından bir maaşları mevcut, bu maaşları ile de yaşamlarını idame ettirmeleri beklenmekte.

Ancak belediye başkanlığı makamına gelene kadar her belediye başkanının aslında bir işinin olduğunu, dolayısıyla bu işinden kaynaklanan kazançları olduğunu ve bu kazançlarla bir mal varlığı edinmiş olabilmelerinin mümkün olduğunu hatırlayalım.

Yani demem o ki, çalışan, kazanan, elbette devlet makamındaki koltuğuna oturmadan önce iş yaptığı süreçte mal varlığı edindiyse bunun eleştirilecek ve sorgulanacak bir tarafı yoktur. Bizim burada mal varlığı açıklamasından anlamaya çalıştığımız belediye başkanlığı makamının bir kişiye usulsüz kazanç yolları açıp açmadığı, başkanlık makamının bir zenginleşme makamı olarak kullanılıp kullanılmadığıdır.

Global dünyada adını söylemeyi dahi beceremediğim gizli hesaplardan tutun da bin türlü görünmez yatırım yapma aracı, mal varlığını gizleme biçimi varken mal varlığı açıklamak ne denli yeterli delil içerir onu da ayrıca tartışmak lazım elbette.

Ama işte insan da Ankara’ya özenip istiyor bir mal varlıkları tartışmasının tam göbeğine girivermeyi…

HABERLER