Tüm kararların tek bir merkezden verilmesinin yarattığı sorunlardan bahsettiğimiz ve bu sorunları ortadan kaldırmak adına ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğimiz vaadinde bulunan Millet İttifakı’nın söylemlerine de kulak kabarttığımız bir seçim dönemi yaşıyoruz malum.
Merkezden yönetimin acısını en derinden yaşayan illerden biri olan Bursa’da pek çok kez işlerin Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile Ankara’dan idare edilişinin şehre verdiği büyük zararları kaleme aldım.
Üzerinde durduğum konulardan biri de geçtiğimiz yıl Haziran ayında gündeme gelen, Eski Tütün Depoları diye bildiğimiz, şehrin en merkezi yerindeki 80 dönümlük arazinin parsel bazlı değişikliğinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile onaylanması olmuştu.
Böylesine kıymetli bir bölgenin yerel yönetimler tarafından planlanmasının önüne geçen kararname, uzun süredir iştah kabartan arazinin özel ilgi gördüğünün de göstergesiydi elbette.
Konuyla ilgili bugün Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi’nden ve Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nden ortak bir açıklama ile güzel haberler geldi.
‘Yargı bir kez daha haklılığımızı ortaya koydu’ başlığı ile yapılan açıklamada;
“Demirtaş eski Tekel Tütün Depoları olarak bilinen, Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Demirtaş Mahallesi, 7726 ada, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163 ve 164 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 03.08.2022 tarih ve 5921 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile onaylanarak 04.08.2022 tarih ve 31913 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1/25.000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planları ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına bölgenin “Büyük Ova Alanında” kalması, kentin üst ölçekli planlarında “tarımsal niteliği korunacak alan” olarak tariflenen bölgede kalması, Demirtaş yolunun doğusunda yapılacak bu tür planlamanın çevre tarım alanlarında da benzer yapılaşma baskısı oluşturacağı, buradaki toprak yapısının gevşek ve alüvyonlu nitelikte olduğu, jeolojik olarak yapılaşmaya uygun olmadığı, yapılan planların yasa ve yönetmeliklere, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı olduğu gerekçesi ile dava açılmıştır.
Aynı bölgeye yönelik Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Yüksek Kurulunun 06.02.2012 ve 2012/18 sayılı kararıyla onaylanan imar planları Şehir Plancıları Odası’nın açtığı dava sonucu Danıştay Altıncı Dairesinin 01.07.2015 tarih ve E:2012/4341, K:2015/4806 sayılı kararıyla iptal etmiştir. Bu kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen ilgili bölgenin satışı için mahkeme kararı hiçe sayılarak iptal edilen planla aynı içerikte yeni bir plan onaylanmıştır.
Odalarımız tarafından açılan dava sonucunda Danıştay 6.Dairesi, 27.2.2023 tarih ve 2022/7820 esas sayılı kararıyla imar planlarının “YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA” karar vermiştir.” denildi.
Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verirken bölgenin tarım arazisi olduğunun Büyük Bursa Ovası içerisinde kaldığının altını kalın kalın çizmiş görünüyor ve deniyor ki;
“Bursa Ovası, Bursa ilindeki sulanan ve sulama projesi olan alanlar korunacaktır…”
Ancak alanı tarım alanı olarak korumak mümkün değil gibi, zira üzerinde hali hazırda var olan yapılar mevcut. Mahkemenin kararına göre,
“İmar mevzuatına uygun yapılar faaliyet ve konumunun gerektirdiği önlemleri almak koşulu ile ekonomik ömrü tamamlanıncaya kadar faaliyetine devam edecek, imar uygulaması yapılmış olsa dahi boş parsellere yeni yapı yapılamayacak. İmar mevzuatına aykırı yapılar ise tasfiye edilecek.”
80 dönümlük arazinin komşu arazilerindeki bitki örtüsü ve arazi üzerindeki ağaçların sağlıklı olup olmadığına yönelik bir inceleme de yapılarak 2368 sayılı parselin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13. maddesindeki “mutlak tarım arazisi” sınıflamasına uyduğu sonucuna varılmış.
Hatta, uyuşmazlığa konu olan taşınmazın, mevcut prefabrik depo binaları ve yer döşemeleri dikkatli olarak kaldırıldığı taktirde, uygun kültür bitkileri de yetiştirilerek toprağın tarımsal üretim için kullanılabileceği değerlendirilmiş mahkeme tarafından.
Elbette karara varılmadan önce yaşadığımız deprem felaketinin etkisi ile bölge zemin yapısı olarak da incelenmiş. Varılan sonuç şöyle;
“Yeraltı suyunun yüzeye çok yakın olması bölgedeki kuvaterner alüvyonlarının suya doygun olduklarını gösterirken, sıvılaşma riskinin de varlığına işaret eder. Nitekim sondaj verilerinin yanı sıra yapılan laboratuvar deneyleri de inceleme alanını oluşturan zeminin sıvılaşma riski taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır”
Verilen bu kararın ve sunulan gerekçelerin ardından, Eski Tütün Depolarının arazisi Ankara’da kimlerin ağzını sulandırıyorsa bu iddialaşmadan vazgeçilir diye umuyorum.
Darısı Bursa’nın kıymetli ve akıbeti Ankara tarafından çizilen diğer varlıklarının başına…