Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Vahşi siyasetten medeni siyasete

Bu seçimin Bursa’daki en başarılı kampanyalarından birini Yeniden Refah Partisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın ve ekibi yürütüyor.

Şimdiye kadar pek çok siyasi figür için kime kazandırıp kime kaybettireceği, kimi destekleyip kimi desteklemeyeceği, kime küsüp kiminle barışacağı yönünde taktiksel yaklaşımlar ve matematik hesaplar ile ilerleyen çalışmalara başka bir açıdan bakmak herkese iyi geliyor ne yalan söyleyeyim.

Sedat Yalçın bu kargaşaları daha en başından elinin tersiyle itmeyi başarmış, ‘Ben kaybettirmek ya da kazandırmak üzerine siyaset yapmıyorum, bir iddia ortaya koyuyorum ve bunun içini çalışıyorum’ demiş, ardından da tam bir ay öncesinden projelerini rutin toplantılarla açıklamaya başlamış ender politikacılardan.

Dikkat çektiği başlıklar çok önemli olduğu gibi konuların üzerine gitme ve çözüm yolları geliştirme gayreti de takdire şayan.

Özellikle bu hafta işlenen ‘sürdürülebilir çevre ve enerji’ konusu bam telime bastığından, benim için daha da anlamlıydı.

İlk tespit; bir zamanlar tarih, doğa, tarım, turizm ve sanayi kenti olan Bursa’nın artık sadece sanayi kenti olarak anılması ve diğer kimliklerini kaybetmiş olmasına yönelikti. Son derece yerinde…

Sanayi kenti olmak güzel de fütursuzca kirletilen doğanın hesabının artık Avrupa Yeşil Mutabakatı ile tüm dünyaya verilmesi gerektiğinden, konu sanayicileri de bağlayan bir çevre meselesi haline geldi çoktan.

Fütursuzca kullanım derken boşa konuşmadığımı belirtmek için Sedat Yalçın’dan küçük bir alıntı yapayım hemen;

Bursa, 2050 yılında su kıtlığı yaşama ihtimali yüksek yerlerden. Şehrin su kaynakları ne kadardır, bu kaynakları kimler hangi miktarlarda kullanmaktadır, bununla ilgili hiçbir veri yok elimizde. Su kaynaklarımız hakkında şeffaf olmazsak sorunların altından da kalkamayız. Şu anda yer altı sularımıza ciddi müdahale var. Bu müdahale nedeniyle su döngüsü bozuluyor!”

Barajlardaki doluluk oranı dip seviyeleri görmeye başladığında derin kuyuların çözüm olarak devreye girdiğini, kuyulardan çekilen suların şebekeye verildiğini biliyoruz. Bu gizli bir bilgi de değil üstelik. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ‘Bu yıl da Bursa’yı susuz bırakmadık çok şükür’ diyerek kendisi açıklıyor durumu. Fakat gelin görün ki, su döngüsünün bozulmasına neden olan durum, susuzluğun giderek daha derin hissedilmesinin de nedeni olma yolunda ilerliyor bize verilen bilgilere göre.

Tabii bir yandan da sürekli olarak tahrip edilen orman alanlarımız var. Bir yanda orman vasfından çıkarılan ya da TOKİ tarafından bina yapmak için kullanılmak üzere bozulan ormanlık alanlar, bir yanda her yaz cayır cayır yanan, söndürmek konusunda ise başarısızlığımızın ortada olduğu yeşil denizler, bir yanda da günden güne artan ormanlık alanlardaki ağaçların kesimi…

“Türkiye’de önemli bir orman ürünleri sanayi var. Önceden tomruk ithalatı yapılırdı, döviz arttığı için ithalat zorlaştı. Ancak sanayi üretimleri devam ettiğinden bu kez ormanlardaki kesimler çok arttı. Harmancık, Büyükorhan, Keles ve Mudanya taraflarında bu biçimde kesimlerin artışını gözlerimizle görebiliyoruz!” diyor Sedat Yalçın.

İş giderek tehlikeli bir hal almaya başladı. Hava kirli, su kirli, ormanı da yok edince bu kirliliği bir nebze olsun temizleyecek kimse kalmayacak ortada.

Hava kirli demişken, Kestel’deki hava kirliliği ve Soğuksu’da yapılması için dört koldan çaba sarf edilen Doğu Teknosab’ı şekilli sanayi bölgesi çalışmasına da değindi Yalçın.

Hatırlarsınız, hani bir biçimde planları Ankara’dan onaylanıp askıya çıkmıştı da, kopan fırtınayla birlikte yerel seçimlerden sonra bu işe yeniden bakarız denilerek askıdan indirildi ve benim tahminime göre Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın yeniden AK Parti’den belediye başkan adayı gösterilmemesinde önemli rolü oldu bu planların.

Önümüzdeki dönemde YRP’den Kestel Belediye Başkan Adayı olan Önder Tanır’ın Soğuksu Sanayi Bölgesi planları ile ilgili halen sözlerinin arkasında durduğunu, kendisini Sedat Yalçın’ın da desteklediğini görmek güzel.

“Kestel’de ilk adım yerleşim alanlarının içinde kalan 1 No.lu Sanayi Bölgesinin taşınması gerekiyor. Soğuksu projesi Çimento Fabrikası da dahil şehir içinde kalan sanayiyi şehir dışına almak gibi bir işe yarasın bari. Her şey sanayi değil. Hastalıklardan kırılırken, yiyecek bir şey bulamazken anlayacağız durumun vahametini!” sözleri bence bu konu için yeterli açıklamayı yapıyor.

Pek çok projenin içinden en beğendiğim Nilüfer Deresi’nin sonunda temiz akmasını sağlayacak çalışma oldu. Yaklaşık 50 yıldır kirli akan, 70 kilometrelik yolundaki tüm tarım alanlarını da kirliliğinden faydalandıran Nilüfer Deresi’nin temiz akması için yapılması gereken bir kirli su tüneli projesi. Proje elbette maliyetli ve büyük bölümü hibe olmakla birlikte kalanı da Dünya Bankası kredileri ile desteklenebilecek bir çalışma.

Sistem şöyle işleyecek; her sanayi bölgesi kendi kirlettiği alan kadar tünel yapımı bütçesini üstlenecek. İstanbul’da Kurbağalı Dere ıslahı bu yöntemle gerçekleştirilmiş. Yani olmaz dememek lazım, olur, çünkü örnekleri mevcut.

Son olarak Bursa Ağaç AŞ. Projesinden bahsedeyim size…

Hatırlarsınız eski bir yazımda Bursa’nın en büyük meyve fidanı üreticilerinden olduğunu, ancak bu üretimin satış noktası haline gelemediğini yazmıştım. Meselenin üzerine düşünce ne güzel projeler çıkıyor ortaya. Bursa Ağaç AŞ. ile Bursa kendi ürettiği fidanların toptan ve perakende satışını yapabilen, bu işten önemli paralar kazanabilen bir il haline gelebilir…

Bahsedilen her projenin büyük, önemli, zaman ve para alan projeler olduğunun farkındayım. Hatta çoğumuza hayal gibi geldiğini de görüyorum…

Normalde, yaşadığı şehir ya da ülkenin iyiliği için siyasete girmiş insanların, kanunların ve kuralların olduğu ülkelerde, böyle uzun soluklu projeleri kimin ürettiğine ve başlattığına bakılmaksızın yeni gelen yönetim tarafından da devam ettirildiğini, medeniyetlerin böyle geliştiğini, aksi taktirde seçim süresi olan 4 ya da 5 yılın kalıcı eserler ve hizmetler ortaya koymak için yeterli olmadığını, şehirlerin ise sadece çöpleri alınarak, asfaltları yenilenerek, kaldırımları düzeltilerek gelişmediğini göz önünde bulundurmakta fayda var.

Kısacası, bizim bu seçimde ve önümüzdeki seçimlerde vahşi siyasetten uzaklaşma, medeni siyasete yaklaşma emelinde olan yöneticilere ihtiyacımız var…

HABERLER