Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’yla derdiniz ne?

Zaman zaman yazıyorum, kocaman bir canavar ağzını açmış Bursa’yı yutmaya çalışıyor diye. Böyle bir cümle ile başladığım yazılarda genellikle konu verimli tarım arazileri oluyor, bu kez durum başka.

Bahsedeceğim konu Kurşunlu sahili ile ilgili…

Zaten iki tane midye çiftliğine ev sahipliği yapan Kurşunlu sahilinde üstelik de köylülerin esasen en çok denize girdikleri yer olan, Kurşunlu’nun Rum Köyü Elegmi olduğu zamanlardan kalma Damya Bölgesi. Köy Altı Plajı ya da Yalı diye isimlendirilen bir alanda yeni bir midye çiftliği kurulması için girişimler başlamış.

Vatandaşın karşı olduğu konu esasen kıyılara midye çiftliği kurulması değil, denize girilebilen az sayıdaki plaj alanlarına midye çiftliği kurulması.

Aradaki farkı doğru ortaya koyabilmişimdir umarım.

Bakir alanlara kurulacak olan midye çiftliklerine karşı olan yok!

Vatandaş sadece sahil beldesi olan bu bölgelerde denize de girebilmek istiyor. Hepsi bu!

Çünkü çiftliğin kurulduğu yerlerin 150-200 metre yakınında denize girmek ve balık tutmak yasak olacak.

Başvurular İl Tarım Müdürlüğü’ne yapılmış, izin de Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan alınmış, ancak izni veren kişi ya da kurumlar konuyla ilgili muhtarla konuşma gereği dahi duymamış. Yerel yönetime dahi danışılmadan doğrudan

Ankara’dan, en iyi ihtimalle Bursa merkezinden verilen bir karar var ortada.

Kurşunlu Muhtarı Hüseyin Ormancılar; “Daha dün Cumhurbaşkanımız muhtarlarımız bizim uç beyimizdir dedi. Ama bir karar alırken kimse bize danışmıyor. Gerekirse konuyu Cumhurbaşkanımıza taşıyacağım!” diyor.

Çiftliği istemeyen Kurşunlu halkı çoktan bir imza kampanyası başlatmış bile. Pazartesi günü itibariyle yürütmeyi durdurma talebiyle yargıya da başvuracaklar.

Temiz havaya, yeşile ve suya ulaşabileceğimiz o kadar az nokta kaldı ki bu şehirde…

Böyle kararlar verilirken çok daha dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum…

 

*****

Yapı Denetimciler sistemi kilitleyebilirler…

 

Bıçak kemiğe dayanınca ivedilikle veriliyor kararlar. Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Bursa Şubesi’nin düzenlediği basın toplantısı da tam olarak böyle bir içerikle karşımıza çıktı.

Yapı Denetimciler için bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Zira 2022 yılında asgari ücret, fiyat artışlarına yetişsin diye iki kez zamlanırken, talep etmelerine rağmen ara zam alamadılar, bu da yetmezmiş gibi çalıştıkları sektörde maliyetler yüzde 300’lere dayanan artışlar gösterirken yıllık artıştan paylarına yüzde 97’lik bir oran düştü.

Henüz onaylanmayan bir oran yüzde 97! Düşürülmesi ihtimali gündemde mi sorusu akıllarda yankılanıyor!

Yapı Denetimcilerin ücretlerine yapılacak artışın bir seçim yatırımı olarak düşünülüp düşünülmediğinden emin değil Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Bursa Şubesi Başkanı Esra İnhanlı. ‘Okulların, marketlerin fiyat politikalarına, kira artış oranlarına müdahale ettikleri gibi, bir seçim yatırımı daha mı planlanıyor bizim üzerimizden’ diye soruyor?

Toplumun her kesiminde kendilerine yapılan zam oranlarını komik bulma ve hafife alınma hissiyatı var.

Haklılar da…

Ancak çoğunluk bu duruma üretimden gelen ya da oy potansiyellerinden kaynaklı bir direniş bir tepki gösteriyor. Yapı Denetimcilerin böyle bir çalışma içinde olup olmayacaklarını sordum. Dikkat çekici de bir yanıt aldım.

“Eğer böyle bir şey yaparsak sistemi kilitleriz! Biz böyle bir çaba içerisine girmek istemiyoruz, ama tüm inşaat sektörü Yapı Denetime bağlıdır. Biz üretimden gelen gücümüzü kullanma kararı alırsak, ne müteahhit iş yapabilir ne mimarlar ne mühendisler ne de inşaatta çalışanlar. Kimseyi mağdur etmek istemiyoruz, mağdur olmak da istemiyoruz!”

Devlete rağmen devlet için çalışmaya çaba gösteren bir iş kolu olduğunu söyleyebiliriz Yapı Denetimin. Modern devletlerde denetim önemli bir kavram, yapı konusunda 2001 yılından bu yana bahsettiğim saikle yürütülüyor işler.

Mehmet Sakallıoğlu’nun konuyla ilgili açıklamaları dikkat çekiciydi benim için;

“Hükümetlerin talebiyle değil Avrupa Birliği kuralları gereği başlayan bir sistem, hükümetlerin pek sıcak bakmadığı, ancak uygulamak zorunda oldukları, dolayısıyla bu iş kolunda çalışanları da üvey evlat gibi gördükleri bir alan. Şu anda da bunun önünü kapatmanın yollarını arıyorlar. Birkaç kez bu kapatmanın denemeleri yapıldı ancak depremler nedeniyle ötelendi girişimler. Bakanlık ve ilgili kurumlar bize sıcak bakmıyor”

Daha ziyade kendi iş kolum olan basın çalışanları için söylediğim bir söz var; ‘Eğer işinden evini geçindirecek parayı kazanamıyorsa insanlar, yan yollara sapmaları daha kolaylaşıyor ne yazı ki…’ buradan yola çıkarak aynı prensibi

Yapı Denetimcilere de uygulamak mümkün mü?

Sonuçlarının daha ağır olacağını bilerek söylüyorum ki; evet mümkün…

HABERLER