Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Yasa çıktı! Hazırlığımız var mı?

Hepimiz bir aydır önemli bir konuyla uğraşıyoruz, fakat konu öylesine her şeyin önüne geçti, daha doğrusu her şeyin önüne geçmesi istendi ki, arka planda olanlar, yaşamın devam edişiyle birlikte işletilen süreçler gözden hızla kaçıyor.

Mesela yılın ilk altı ayını 17 bin 2 lira olan maaşıyla zor getiren asgari ücretlinin önümüzdeki altı aylık süreçte sürekli artan fiyatlarla mücadele ederek yılbaşına kadar aynı maaşla geçinmek zorunda olduğunu hiç konuşmuyoruz!

Emeklinin en düşük emekli maaşı 12 bin 500 lira yapılarak ödüllendirilişini ve ne oldurur ne öldürür hayatına yeni sayfalar eklendiğini de hiç konuşmuyoruz!

Gençlerimizin yüzündeki ümitsizliği, üniversite tercihini yapmak üzere çeşitli meslek dallarının temsilcileri ile konuşup her birinden ‘aman bu işi yapmasın!’ sözünü duyan velilerin çaresizliğini de konuşmuyoruz!

Çiftçinin tarlasını ekmekten, hayvanını gütmekten neden bıktığını, yaşadığı garibanlığı da konuşmuyoruz!

Biz nedense tüm bu ülkenin yükünü sırtlanmış gelir gurubu düşük kesim olarak; ‘tüm dertlerinizin sebebi budur!’ diye önümüze koyulan ‘sahipsiz hayvanlar’ daha doğrusu ‘sahipsiz köpekler’ sorununu konuşuyoruz ve aramızda bu köpekleri öldürsek mi, öldürmesek mi diye tartışıp baya baya kavga ediyoruz.

Çünkü yaratılan algıya göre tüm dertlerimizin sebebi bu köpekler, sorunu çözünce derya deniz olan dertlerden sıyrılıp kıyıya çıkacağız…

Oysa, asıl ve en büyük derdimiz bu köpekler olmadığı gibi meselenin sorumlusu da bu köpekler değil, sorumluluğunu yerine getirmeyen yerel yönetimler. Çözümse gayet basit; ‘kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat’ Rehabilitasyona ihtiyacı olan hayvanlar için barınaklar oluştur, tedavi et, rehabilite et!

Şimdi geldiğimiz noktada uzun uzun dinlenen komisyon ve meclis görüşmelerinin ardından CHP’li belediyelerin ‘Biz bu yasayı uygulamayacağız!’ çıkışına ve tüm muhalefet vekillerinin ‘hayır’ oyuna karşılık yasa komisyondan geçti, mecliste de ötenaziyi kaldırmış gibi görünüp 5199 sayılı kanuna atıfta bulunarak araya sokuşturan 5. Madde de dahil olmak üzere onaylandı, bana göre utanç yasası olarak adlandırılması gereken yasa.

Aradaki tek kazanım yasadan kedilerin çıkarılması oldu sanırım.

Yasanın Cumhurbaşkanının imzasına sunulduktan sonra Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından yürürlüğe girmesine şunun şurasında 15-20 günlük bir zaman var en fazla.

Tüm muhalefet, komisyonda ve mecliste yasayla ilgili görüşlerini paylaşırken, değişiklikler yapılmasını talep ederken, ümitlenirken falan, biliyordu elbette yasanın oylanarak geçeceğini.

Çünkü oy çoğunluğu Cumhur İttifakı’nda…

Ama işte umut da fakirin ekmeği…

Benim derdim artık bundan sonrasında neler yapılabileceğine yönelik.

Öncelikli olarak size özellikle Marmara Belediyeler Birliği Başkanlığını yürüten Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in talebiyle hazırlanan ve Marmara Bölgesindeki Belediyelerin Sokak Hayvanları konusundaki mevcut durumunu gösteren bir çalışmanın sonuçlarını aktarmak isterim;

Marmara Bölgesi’nden 6 büyükşehir, 5 il, 90 ilçe ve 18 belde belediyesi olmak üzere 119 belediyenin Haziran-Temmuz 2024 tarihlerinde katılım sağladığı bu çalışmanın sonunda; ‘büyükşehir belediyelerinde belediye başına ortalama 23,7 veteriner hekim düşerken, belde belediyelerinde bu sayı 0,4 olup 1 veteriner hekimin bile düşmemesi dikkat çekmektedir. 47 belediyenin sağladığı verilere göre tespit edilen sokak hayvanı sayısı 322.711’dir. Belediye başına düşen ortalama sokak hayvanı sayısı 6.866 iken barınaklarda bulunan hayvan sayısı 18.726’dır!’ deniyor.

107 belediyeden 57’sinin barınağa sahip olduğu, 50 belediyenin ise barınağının olmadığı görülüyor.

Tedavi odası, barınma ünitesi, ameliyathane, yoğun bakım ünitesi ve rehabilitasyon merkezi gibi imkanların belde belediyelerinde hiç bulunmadığını dolayısıyla hayvan bakımında ciddi yetersizlikler olduğunu da vurgulayalım.

Tablo böyle…

Gelelim çözüm önerilerine…

-Belediyelerin etkin popülasyon kontrolü ve yönetimi için kısırlaştırma ve aşılamada asgari kriterler belirlenmelidir.

-Sokak hayvanları yönetimi tek elden ve koordineli şekilde yürütülmeli, veteriner işleri müdürlükleri kurulmalıdır.

-Hayvan hastaneleri ve bakımevlerinde çalışan personelin güvenliği için çalışmalar yapılmalıdır.

-Alanda çalışan tüm kurum ve aktörlerin bir araya geldiği ve fikir alışverişinde bulunduğu ortamlar yaratılmalıdır.

-Sokak hayvanlarının bakım ve rehabilitasyonuna yönelik belediyelere daha fazla bütçe ayrılmalıdır. Mali zorluk yaşayan belediyelere ilgili Bakanlıklar tarafından destek sağlanmalıdır.

-Merkezi yönetim, arazi tahsisi ve finansal imkanlar konusunda belediyelere katkıda bulunmalıdır.

Buraya kadar her şey çok güzel. Fakat işin garip olan kısmı tüm bunların nasıl gerçekleştirileceğine yönelik hiçbir açıklama yok elimizde!

Mesela şöyle bir şey diyemiyoruz; X belediyesi barınak inşasına başladı, şu kadar hayvan kapasitesi olacak, bu kadar veteriner hekim çalıştıracak bünyesinde…

Ya da; X belediyesi gönüllü derneklerle şöyle bir çalışma içine girerek, şu imkanları birleştirerek böyle bir kampanya yürütecek…

Artık yasa kısmını geçtik, madem uygulamıyoruz, karşısında ne yapacağımıza yönelik argümanımızı da koymamız lazım!

Bursa Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Melike Baysal konuya çok daha net bir bakış sunuyor belediyeler meseleyi nasıl ele alacaklarını incelerken;

“Bu kanun teklifinin bütün maddeleri sakıncalı ve ucu açık. Bütün maddeler yoruma açık. Dolayısıyla belediye başkanının inisiyatifine kalan ve onları çok zorlayan maddeleri var. 5. Madde de ötenaziyi kaldırmış gibi görünüp atıf yaptıkları kanun maddesi ile ötenaziyi aslında gündemden kaldırmadıkları bir durum var ortada.

Etik olarak sağlıklı bir hayvana bir veteriner hekim ötenazi uygulamaz. Sokaklardan bu hayvanlar toplanacak. Kapasite yeterli olmadığı için bu hayvanlar nereye konulacak? Bu sorunun yanıtı henüz elimizde yok!

Yasa yürürlüğe girer girmez ‘Yasaklı ırklar’ doğrudan öldürülecek. Ardından toplanan hayvanlar ‘kısırlaştır aşıla yerinde yaşat’ uygulaması ortadan kalkacağı için sokağa bırakılamayacaklar. Kısırlaştırma faaliyetleri devam ettiği için kısırlaştırdıkları hayvanlar da sokağa bırakılamayacak. Burada da büyük bir kaos hakim olacak!

Belediye başkanları toplamayın deyince halk şikayet edecek. Bu şikayetler mecburen değerlendirilmek zorunda kalınacak. Sonrasında ne olacağını söylemeye benim dilim varmıyor bile…

Veteriner hekimler istifayı düşünüyorlar! İşin kötü tarafı yakalanacak köpekler insana yakın köpekler. İnsana alışkın olmayan ve yaşama potansiyeli güçlü köpeklerle insanlar arasındaki bu paravan görevi gören köpek popülasyonu ortadan kalkınca insanlar güçlü köpeklerle yüz yüze gelecek!

Belediye başkanları bu görevi yerine getirmeye bilir, ama bu yasayı ihlal ederlerse ne olacak? 20 yıldır 5199’u ihlal edenlere bir uygulama yapılmadı, bu nedenle halen barınağı olmayan pek çok belediye var, fakat bu kez durum farklı!

Veteriner hekimler halkla belediye arasında, etik ve kanun arasında sıkıştırıldı!

Kendi adıma görüşümü dile getirmem gerekirse; ben asla hayvan popülasyonunun artmasını önlemek adına bir hayvanın öldürülmesini kabul etmiyorum, etmeyeceğim!

Kuduz riskli temas arttı Türkiye’de arttı, çünkü o kadar çok bu konuyla ilgili algı yaratıldı ki, kendi kedisi köpeği tarafından yaralanan insanlar bile kuduz aşısı oluyor. Türkiye’de hem yaban hayatında hem evcil hayvanlarda kuduz azaldı aslında. Yılda ortalama bir ya da iki ölüm gerçekleşiyor bu nedenle! Ancak yaban hayatına insanın daha fazla yaklaştırılmasına neden olacak bu yasa işlemeye başladığında nelerle karşılaşacağımızı tahmin etmek güç!” diyor endişeli, korkulu…

Ortada halen bir çözüm yok!

Fakat bence pek de kabul gören bir beyan var; çocukları, daha doğrusu yoksul ailelerin çocuklarını korumak için böyle bir yasa teklifi hazırladıklarını ve kabul yolunda ilerlediklerini söyleyen Cumhur İttifakı mensubu, anne ve baba olan tüm vekillere sormak isterim, bu çocuklar tarım işçisi olarak yollarda ölürken neredeydiniz? Bu çocuklar MESEM’lerde sakatlanırken neredeydiniz? Bu çocuklar çeşitli tarikat ve cemaatlerin elinde ziyan zebil olurken neredeydiniz?

Şöyle mi dediniz mesela; ‘Bu işin doğasında var, olur böyle kazalar, küçüğün rızası var, bir kereden bir şey olmaz, çocuk yaşta değildir…’

Aaahhh keşke yoksulun derdinin dermanı sahipsiz köpeklerin yarattığı endişe ile sınırlı olsa.

İnsanların vücut bütünlüğünü bozan sadece sokak köpekleri olsaydı, bugün hiçbirimiz bu kanun teklifine karşı çıkmazdık zaten. İşin bu noktaya gelmesine yıllardır denetlemesini yapmadığınız yerel yönetimlerin görevlerini yerine getirmiyor oluşu sebep olmasaydı, böyle bir sorun da olmazdı zaten!

 

 

 

HABERLER