Norm Haber olarak Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ı ağırladık bugün. Benim için doktorun hastanın ayağına gelmesi kadar sevindirici bir ziyaret oldu.
Çünkü kentimizin en önemli gündem maddesi olan ‘kentsel dönüşüm’ü en doğru biçimde uygulayan ilçelerin başında Yıldırım geliyor. Uygulamanın doğruluğu akademik odaların imbiğinden de geçmiş durumda.
‘Elbette aksayan taraflar yok değil, ancak ana hatları ile son derece doğru bir uygulama ve vatandaşın kazancı bu noktada büyük oluyor’ yanıtını alıyorum bölgede yapılan çalışmaları her sorduğumda.
Ulus mahallesinde 300 konut kentsel dönüşümde şu anda. Çınarönü mahallesinde 260 konut yenileniyor. Mimarsinan mahallesinde 134 konut dönüşümün eşiğinde. Davutkadı mahallesinde ise 240 konutun kentsel dönüşüme girmesi için görüşmeler yapılmaya başlanmış, hatta mahalle sakinlerinin yüzde 50’si ile anlaşma sağlanmış.
Yalnız hemen altını çizelim, Yıldırım ilçesindeki kentsel dönüşümler ile Nilüfer bölgesindeki kentsel dönüşümler birbirinden hayli farklı.
Yıldırım kentsel dönüşümde; yaklaşık 8 katlı binaları, vatandaşın binasının üzerine bir miktar para vermesini öngören, bu parayı da uzun vadeye çok düşük kredi oranları ile yayan anlayışı benimsemiş durumda.
“Böylece bölgemize ekstra nüfus yükü getirmiyoruz, bu da altyapı ve trafik sorunlarının artışını önlüyor. Binalarımızın da güvenliğinden emin oluyoruz. Vatandaşın bize ödediği rakamın iki katına satabileceği bir ev sunuyoruz. Bunu yaparken biz aslında zarar ediyoruz, ama durumdan memnunuz” diyor Oktay Yılmaz.
İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda bahsedilen ödemelerin yapılmasının son derece zor olduğunun farkındayım ve bu konunun daima altını çiziyorum, ancak ilerlemenin başka yolunun da olmadığı vurgulanıyor konunun uzmanları tarafından.
Sağlam, sağlıklı binalarda ve kentlerde yaşamanın bedelini herkes kendi payına düştüğü ölçüde ödeyecek gibi duruyor.
Kentsel dönüşüm projeleri ile ilçesine olabildiğince az nüfus yükü yüklemeye çalışan Yılmaz, deprem ile birlikte önemi daha da anlaşılan alternatif yol çalışmalarına da çoktan başlamış. Projeler tamamlandığında Ankara Yolu’nun üç alternatifinin olacağını söyleyebiliriz şimdiden.
Yıldırım ilçesinin kendi bölgesinde bulunan ve altında dükkan olan binaları kolon, kiriş varlığı açısından daha geçen yıl denetlediğini ve birkaç bina hariç sorunlu yapı ile karşılaşmadığını da belirtmekte yarar var.
Birkaç gün önce fay hatları üzerinde bulunan okullardan, yapılardan bahsedilirken ismi yoğun olarak geçen bölgelerden oldu Yıldırım. Bu konuyu da sorduk Oktay Başkan’a;
Yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarında fay hatlarının dikkate alındığını öğrenmiş olduk böylece. Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’in sürekli altını çizdiği ‘fay hatlarının imar planlarına işlenmesi mecburiyeti’ konusu da gündemimizdeydi.
“Bu konu bizim için de çok önemli. Çalışmalarımızı fay hatlarını dikkate alarak yürütüyoruz. Aynı doğrultuda Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ortak yürüttüğümüz bir proje daha var” dedi Yılmaz.
Bundan sonra yapılacak binaların fay hatları üzerinde olmayacağının garantisi var artık.
Bunu alıp cebimize koyarsak, mevcut binaların durumlarının da tamamen taşınmaktan ziyade kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte fay hatları etki alanından uzaklaştırılmak olacağını vurgulamak lazım.
“Fay hatlarının tam üzerinde bina yapılmadığı sürece yıkımlarda zeminin çok önemli olduğunu gördük. Özellikle ‘Büyük Ova Koruma Bölgesi’ndeki yapılaşma son derece kaygı verici; Nilüfer gibi, Yıldırım’da Samanlı gibi bölgelerden bahsediyorum” sözleri de Oktay Yılmaz’a ait.
Defalarca belirttiğim, yazmaktan da bıkmayacağım bir konu, tarım alanlarına yapılaşmanın yanlışlığı. Hele hele tarım alanlarına sanayi bölgesi yapmanın daha da büyük bir yanlış olduğu konusu.
Yılmaz’ın ‘Büyük Ova Koruma Bölgesi’nde yapılaşma yapılmasının yanlışlığına dikkat çeken sözü ve koruma bölgesi olarak Samanlı’yı da işaret etmesi, bölgede yapılan lojistik alanın ne büyük bir hata olduğunu hatırlattı bana. Üstelik konuyla ilgili dava açan Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin yakın zamanda verilen mahkeme kararı ile ruhsata iptal davasını açmak konusunda yetkisiz ilan edilmesi de bir kenarda duruyorken ve inşaat tüm hızıyla sürmeye devam ediyorken…
Bakalım bundan sonra bu ve benzeri konularda daha cesur değişimler gözlemleyebilecek miyiz?