Anadolu’da bazı mesleklere sıkça ve yoğunlukta rastlamak artık çok zor. Sahaflık da bunlardan birisi. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin büyükşehirlerinde belirli merkezlerde toplanan sahafları, Erzurum gibi şehirlerde bulmak artık imkansız gibi. 30 yıldır sahaflık mesleği ile meşgul olan Nizamettin Korucu, Anadolu’da sahaflığın zorluklarından bahsederken, “Aslında sahaflık genel anlamda duygu yüklü ve zorlukları olan bir meslek. Hem kitabı alırken zorlanıyorsunuz hem onları satarken. İnsanlar yıllarca baş uçlarında tuttukları ya da sevdiklerinden yadigar olan kitapları sahafa verirken tereddütlü oluyor. Sanki bir parçaları gitmiş gibi düşünüyor. Sahafların da onlardan geriye kalır yanı yok. Biz de elimizdeki bir eseri satarken hep duygusallaşıyoruz. Her kitabı sattığımda sanki bir evladımı daha gurbete yolcu ediyor hissine varıyorum.” dedi.
‘KİTAPLAR SOBADA KAZANLARDA YAKILMASIN’
Sahaflık hayatı boyunca elinin altından yüzbinlerce kitap geçtiğini söyleyen Sahaf Nizamettin Korucu, “Kitaplar hem kültürümüzün hem de tarihimizin önemli birer şahitleri. İnsanlarımız bu eserleri korumalı ya da paylaşmalı. Sahaflar bu anlamda herkese imkân sağlıyor. Ne yazık ki, başta el yazması ya da benzeri baskılar olmak üzere binlerce eser bilgisiz ve ilgisizlikten dolayı sobalarda, tandırlarda ya da kalorifer kazanlarında yakıldı. Bunu bilmek çok kötü. Sahaflar bu anlamda hem elindeki eserleri değerlendirmek hem de kaynak arayanlar arasında bir köprü vazifesi görüyor. Sahaflık aslında ticari kaygılardan öteye bir sevda bir aşk olarak tarif edilebilir” şeklinde konuştu.
‘KİTAPLARIN ARASINDA SAKLANAN HATIRALAR’
Zaman zaman eski kitapların arasında duygu yüklü notların çıktığını söyleyen Korucu, ”Bazen kitapların arasında kuru bir çiçeğe bazen sevgiliye yazılmış cümlelere bazen de o günü hatırlatmak için sayfanın köşesine yazılmış nota rastlıyorsunuz. İnsan etkileniyor ister istemez. İnsanların pişman olup bize bıraktıkları kitapları geri istediği oluyor. Böyle duygu yüklü bir mesleği devam ettirmeye ve geleceğe taşımaya çalışıyoruz.” diye konuştu.
SAHAFLARIN MERKEZİ İSTANBUL
Sahaf, genel anlamıyla eski, artık basımı yapılmayan ya da ikinci el dergi ve kitapların alınıp satıldığı veya başka bir kitapla değiştirildiği küçük işletmeler ile bu mesleği yapanlara denir. Bu tür kitap satış noktalarını, mekanlarını diğer benzerlerinden ayıran en büyük özellik ikinci el ürünlerin bulunabilmesi ve takas yöntemiyle ticaretin gerçekleşebilmesidir. Özellikle artık basılmayan, kısıtlı sayıda basılan fakat güncelliğini koruyan, ihtiyaç duyulan ya da tarihi önemine ilişkin olarak bir değer taşıyan her türlü basılmış eser bu alış verişin konusu olabilir. Sahaflar, bilimsel veriye ulaşabilmenin kütüphaneler dışındaki kaynak sağlayıcıları olabileceği gibi, tarihte kalanları ve bellekte duranları somut verilerle günümüze taşıyan önemli sosyo-kültürel mekânlardandır. Türkiye’de sahaflık ilk olarak 14. ve 15. yüzyıllarda meslek haline gelmiştir. Başlangıçta merkezi Bursa ve Edirne olan sahaflık mesleği, matbaanın olmadığı bir toplumda medrese öğrencilerinin kitap ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmaya başlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde Semaniye Medresesi’nin kurulmasıyla birlikte sahafların genel merkezi İstanbul olmuştur.