Altın Portakal’da isyan!

59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü Özcan Alper’in “Karanlık Gece” filmi kazandı. Sanatçıların ödül konuşmaları törene damga vurdu.

Altın Portakal’da isyan!

Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Antalya Kapalı Spor Salonu’nda ödül töreniyle son buldu. Törene dokuz ödül alan Emin Alper’in “Kurak Günler” filmi damga vursa da En İyi Film Ödülü’nü Özcan Alper’in “Karanlık Gece” filmi kazandı. Özcan Alper, En İyi Senaryo Ödülü’nü de aldı.

Cumhuriyet’ten Orhun Atmış’ın haberine göre, Altın Portakal her yıl bir miktar “olaylı” geçer. Sadece sanatçıların törende ödül konuşmaları sırasındaki politik söylemleri nedeniyle de değil, şoke edici jüri kararları ve çeşitli dedikodular bakımından da festival sonraki günlerde çok konuşulur. Bu yılki festivalin ödül töreninde ise birbirinden sert politik açıklamalar yapıldı. Ödül alan herkes ülkedeki baskı iklimine, adaletsizliğe tepki gösterdi, çekmediği bir film nedeniyle tutuklu bulunan sinemacı Çiğdem Mater’e özgürlük istendi, aynı şekilde diğer Gezi tutsaklarına da selam yollandı.

EN İYİ FİLM SÜRPRİZİ

İlk olarak ödüllerden bahsedecek olursak tüm sinema yazarlarının ve seyircinin beklentisi “Kurak Günler”in ödülleri silip süpürmesiydi. Gece de bunun sinyalini vererek başladı, ilk olarak En İyi Müzik Ödülü’nü aldıktan sonra, teknik dalda hemen hemen bütün ödüller Emin Alper’in filmine gitti. En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan Emin Alper sahneden inerken herkesin beklentisi En İyi Film’i almak için tekrar sahneye çıkacağı yönündeydi. Ancak öyle olmadı. Jüri, sonradan öğrendiğimize göre kendi içerisinde de bölünerek herkesi kısa süreli şoke eden bir kararla büyük ödülü “Karanlık Gece”ye verdi. İddialara göre bu kararda Jüri Başkanı Yeşim Ustaoğlu’nun payı çok büyük. Sonuç olarak gecede film olarak tek yerine iki kazanan birden oldu.

Emin Alper “En İyi Film” ödülünü alamadığı için pek bozulmuş gözükmedi, hatta tören biter bitmez sahnedeki “Karanlık Gece” ekibini ilk tebrik edenlerden birisi de o oldu, Özcan Alper’e sarıldı. Festivalin kapanış partisinde de iki yönetmen sık sık bir araya geldi. Ancak seyirci ve sinema yazarları bakımından aynı şeyi söyleyemeyiz. En İyi Yönetmen Ödülü dahil dokuz ödül alan filmin, “en iyi film” olamaması tepki çekti, hatta kimileri biraz ileri gidip “skandal” olarak nitelendirdi, kimileriyse daha ılımlı yaklaştı, “Festival dinamiklerinde olur böyle şeyler” denildi, “Karanlık Gece” film üzerine konuşuldukça karardan memnun olan kişi sayısı da arttı.

Kapanış partisinde konuşulan bir diğer konu da iki filmin konusunun birbiriyle benzer olmasıydı. İki filmde de “başrolde” direkt olarak “obruklar” ve taşraya sonradan giden şehirli karakterler bulunuyordu. Ancak iki yönetmen de bunun tesadüf olduğunu vurguladı, zaten filmlerin çok farklı tarihlerde çekilip sonlanması da tesadüfiliği doğruluyor. Hatta kapanış partisinde Emin Alper de bu konuyu dile getirdi ve filmlerin benzerliklerine ilişkin ilk kez bir bilgi paylaştı: Filmin konusunu öğrendiğinde Özcan Alper’i arayarak konuştuklarını ve “Karanlık Gece”yi önceden izlediğini dile getiren Emin Alper, eğer aşırı bir benzerlik olsaydı yapım aşamasında kendi filminde değişikliklere gitmeye hazır olduğunu söyledi. Bu tesadüflerin ülkenin hali pürmelalinden kaynaklı olduğu yorumuyla konu kapandı.

Kapanış partisinden son bir not da belgesel filmcilerin isyanıyla ilgili. Çok fazla arka planda kaldıklarını savunan belgesel film yönetmenleri, festivallerde daha fazla seyirci ve basınla buluşmak için planlamaların yapılması taleplerini dile getirdiler.

GEZİ, DİRENİŞ VE UMUT

Ödül törenine damga vuran, tarihi denilebilecek konuşmalara gelecek olursak… Aksi zaten beklenmiyordu, fitili Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Muhittin Böcek açılış konuşmasında ateşledi. AKP döneminde Ulusal Yarışma’nın kaldırıldığını hatırlatan Başkan Muhittin Böcek, bunun yarım yüzyılı aşan festivalin ruhuna aykırı olduğuna vurgu yaptı. Sanatın umut vericiliğine, insanları bir araya getirmesine değindi ve artık müzik, festival yasaklarının sona ermesi gerektiğini söyledi.

Festival, geçen yıl da politik konuşmalara sahne olmuştu. Ancak bu yılki ödül töreninde bu doz çok yüksekti. Bunda başta yapımcı Çiğdem Mater’in Gezi Direnişi nedeniyle tutuklu bulunmasının etkisi büyük. Bir diğer etken ise Emin Alper dahil birçok ismin, ödül alanların yolunun Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nden geçmesi…

Ulusal Belgesel Film Yarışması jüri üyelerinden Ceylan Özgün Özçelik sahnede, “Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Mithat Alam Film Merkezi’nin iki yöneticisi Zeynep Ünal ve Elif Ergezen görevlerinden alındı ve kampusa sokulmadılar. Film merkezi için mücadelemiz devam edecek” ifadelerini kullandı.

Emin Alper de konuya değindiği ödül konuşmasında şu sert sözleri söyledi: “Benim yönetmem olmamda Boğaziçi Üniversitesi’nin büyük bir katkısı vardır. Ülkesinin en güzide eğitim kurumu, burayı ele geçirilecek bir kale olarak gören zorba bir zihniyetin saldırısı altında. Utanıyorum. Bu ülkenin bu nadide kurumuna yapılan saldırıdan gerçekten utanıyorum. Ama Boğaziçi Üniversitesi direniyor. Kazanacak. Sadece Boğaziçi Üniversitesi değil, zorbalığa karşı direnen herkes kazanacak. Gezi direnişçileri kazanacak… Zalim mollalara direnen kadınlar kazanacak. Bütün bu direnişçiler tiranlara, zorbalara şunları söylüyor: Kazanamayacaksınız. Tarih sizin yanınızda değil. Yıllar sonra hatıranızın önünde eğilecek kimseyi bulamayacaksınız.”

MATER: YOLUN YOLUMUZDUR!

Cahide Sonku Ödülü’nü kazanan Çiğdem Mater adına ödülü Zümrüt Burul aldı. Burul, Mater’in şu mesajını da sahneden okudu: “Sevgili Cahide Sonku! Çok teşekkürler! Rol ezberliyorum diyerek cumhurbaşkanına gitmeyi reddettiğin için, seni ayağına çağıran milletvekillerini ‘Ben Cahide Sonku’yum’ diye terslediğin için, hiç kimseye eyvallahın olmadığı için. Yolun, yolumuzdur!”

MÜCELLA YAPICI’YA SELAM!

En İyi Yardımcı Erkek Ödülü alan Erol Babaoğlu da çok alkışlanan şu konuşmaya imza attı: “Filmimiz, coğrafyamızın erkek egemen dünyasına, adalet temsilcisinin çakallar sofrasına oturuşuna ve sonrasına kamerasını çeviren bir film. Bize kurtulmamız, iyileştirmemiz gereken zihniyeti gösteriyor hikâyesiyle. O yüzden bu ödülü, bu zihniyete karşı mücadele veren herkesle paylaşmak istiyorum… Özellikle kadınlarla; İran’da özgürlük çığlıklarıyla sokakları dolduran, canlarını ortaya koyan, tarih yazan kadınlarla. Ve son olarak kent, kültür ve ekoloji mücadelelerinde her zaman en ön saflarda yer almış ekmek kadar temiz, su gibi aydın Mücella Yapıcı ile ve tüm Gezi tutsaklarıyla paylaşıyorum. Özgürlük için mücadeleye devam!” dedi.

CUMARTESİ ANNELERİ’NE ARMAĞAN

“Karanlık Gece” filminin senaristlerinden Murat Uyurkulak ve Özcan Alper’in konuşmaları da gecede dikkat çekti. Ödülü alan Uyurkulak, “Bu ödülü on yıllardır devletin kaybettiği evlatlarına, çocuklarına bir mezar arayan Cumartesi Anneleri’ne ithaf ediyorum” diye konuştu. Özcan Alper ise “Birileri için değil herkes için eşit yurttaşlık” dedi.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir