Son dönemde güzellik algısıyla yapılan yanlış diyetlerin, hatalı beslenme trendlerinin ve özellikle kadınları zayıf kalmaya iten çevresel faktörlerin, kişilerin takıntılı bir yaşam sürmesine sebep olurken, hayatlarını tehdit eden birçok hastalığa da zemin hazırladığını söyleyen Bahçeci Tüp Bebek doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Önder Sakin, “Psikolojik yeme bozukluğu olarak ifade edilen ‘Anoreksiya Nervosa’ ve ‘Bulimia Nervosa’; kalp ritim bozuklukları, mide delinmeleri, sürekli kusmaya bağlı olarak yemek borusunun yırtılması, birtakım bağırsak problemleri ve kemik erimesi gibi çok sayıda hastalığa davetiye çıkaran iki önemli rahatsızlıktır. Beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tarzının üreme fonksiyonlarını da büyük oranda etkilediği bilinmektedir” diye konuştu.
“SAĞLIKLI BİR HORMONAL DENGE İÇİN VÜCUT KİTLE İNDEKSİ 18-24 ARASINDA OLMALI”
Sağlıklı bir hormonal denge için kadınlarda vücut kitle indeksinin 18-24 arasında olması gerektiğini belirten Doç. Dr. Sakin, “Vücut yağ oranı ise yüzde 12 ile 20 arasında olmalıdır. Bu oranların altına inilmesi durumunda östrojen metabolizması bozulur, hormonal denge değişir. Beraberinde adet düzensizlikleri, adet gecikmeleri ve adet görememe durumları yaşanabilir. Bu problemler de ilerleyen dönemlerde anne olmayı düşünen kadınların doğal yolla hamile kalma ihtimalini azaltabilir. Bu noktada tüp bebek tedavisine ihtiyaç duyulabilir” ifadelerini kullandı.
“ANOREKSİYA SIKLIKLA 12-20 YAŞLARI ARASINDA GÖRÜLÜR”
Anoreksiya nervosa hastalarının neredeyse tamamının kadın olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sakin, “Sıklıkla 12-20 yaşları arasında görülür. Zayıf olmasına rağmen kilo almaktan aşırı korkma, yaşına göre ideal kilonun yüzde 15 altında olması, en az 3 ay adet görememesi tanı için sayılabilecek kriterlerdir. Beslenme bozukluğuna ek olarak kemik erimesi ve hormonal değişimler şeklinde komplikasyonlar gelişmektedir. Bu süreçte psikoterapik destek alınabilir, depresyonda olanlara antidepresanlar verilebilir. Süreç kötüye giderse ölümle sonuçlanabilir. Bu nedenle son derece dikkatli yaklaşılması gereken bir durumdur” dedi.
“YEME BOZUKLUĞUNA BAĞLI OLARAK ERKEN MENOPOZ YAŞANABİLİR”
Bulimia nervosanın da kadınlarda daha sık görülen bir rahatsızlık olduğunu belirten Doç. Dr. Sakin, “Genelde 20 yaş altında pik yapar. Tanı kriterleri; aşırı yemek yeme ve yemeyi kontrol edememe, kilo almamak için kusmak, laksatif kullanmak veya aşırı spor yapmaktır. Kusmaya bağlı yaşanabilecek komplikasyonlar, elektrolit bozukluklar da beslenme bozukluklarına eşlik etmektedir. Bu kriterlerin haftada 2 kez 3 ay süreyle olması durumunda tanı konulur. Bu durumu yaşayan hastalara psikolojik destek tedavileri verilir. Kusmaya bağlı komplikasyonlar varsa tedavi edilir. Gerekli durumlarda antidepresan kullanılabilir. Kişilerin hayatlarında hem psikolojik hem de fiziksel olarak büyük yaralar açabilecek bu bozuklukların giderilmesi için ailelerin de desteği ile tedavi yolları aranmalıdır. İçinde bulundukları durum dolayısı ile anne olmalarını bile engelleyecek bu rahatsızlık için mümkün olunan en kısa zamanda önlem alınmalıdır. Gerekli hormonal testler yapılmalı, jinekolojik muayene de ihmal edilmemelidir. Yeme bozukluğuna bağlı olarak erken menopoz belirtileri yaşanabilir. Erken menopoz riskinin görüldüğü durumlarda yumurtalar dondurularak kişilerin anne olma şansları korunabilir” diye konuştu.
“DÜŞÜK VEYA ERKEN DOĞUM RİSKİ YARATABİLİR”
Hamileliğin ilk üç aylık döneminin bebeğin anne karnında hızlı büyüme ve gelişme dönemi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Sakin, “Bu dönemde bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişme gösterebilmesi için anne adayının gerekli besin, vitamin ve mineralleri yeterli ve eksiksiz alabilmesi büyük önem taşır. Birçok anne adayı ilk üç aylık dönemde gebeliğe bağlı bulantı, kusma ve mide şikayetleri, iştahsızlık gibi nedenlerle yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalabilir. Bu durumun üzerine bir de Anoreksiya ve bulimia gibi yeme bozuklukları da eklenirse uzun süreli aç kalma hali anne adayında ani kan şekeri düşmesi, tansiyonda düşme ve bayılmalara yol açabilir. Yetersiz besin alımı bağışıklık sistemini de olumsuz etkileyerek enfeksiyonlara davetiye çıkarabilir ve bu durum düşük veya erken doğum riski yaratabilir” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR