İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nden Uzm. Klinik Psikolog Yaren Hamarat, duygusal yeme bozukluğu hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Klinik Psikolog Hamarat, kaygı, stres, sevinç, üzüntü gibi duyguların çok yoğun olduğu ya da bunların eksikliğinin hissedildiği durumlarla başa çıkabilmek için yemek yeme ihtiyacı olarak tanımlanabilen duygusal yeme bozukluğunun sağlık açısından önemli sorunlar oluşturabileceğine dikkat çekti.
“BASKI ALTINDA HİSSETTİKLERİNDE NORMALDEN DAHA FAZLA YİYECEK TÜKETEBİLİRLER”
Sağlıklı olabilmenin ön koşullarından birinin yeterli ve dengeli beslenme olduğunu ifade eden Uzm. Klinik Psk. Hamarat, “Beslenme; sağlığı korumak ve yaşam kalitesini yükseltmek için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. Beslenme ihtiyacının karşılanması, biyolojik bir gerekliliğinin yanı sıra psikolojik açıdan da önemlidir. Bireyler öfkelendiklerinde ya da kendilerini baskı altında hissettiklerinde normalden daha fazla yiyecek tüketebilirler” dedi.
“ÇEŞİTLİ SOSYOEKONOMİK DÜZEYDEN GELEN KADIN VE ERKEKLERDE GÖRÜLEBİLİYOR”
Duygusal yeme bozukluğunun nedenlerine ve görülme sıklığına değinen Uzm. Klnk. Psk. Hamarat, şu bilgileri paylaştı:
“Yaşam koşullarının zorlaşmasıyla birlikte stresin artması, uzun çalışma saatleri, hayata dair yüksek beklentiler, gerçekleşemeyen hayaller, gündelik yaşantımızda verilen kayıplar, iletişim problemleri, ilişkilerde yaşanan kopukluklar gibi negatif yaşantılar, çözümlenemediğinde veya yeterli baş etme mekanizmaları geliştiremediğimiz takdirde yemek ile olan ilişkimizde etkilenebilir. Yeme bozuklukları, önceleri yüksek sosyoekonomik düzeye sahip kadınların hastalığı olarak bilinirken; günümüzde her etnik ve kültürel gruptan ve çeşitli sosyoekonomik düzeyden gelen kadın ve erkeklerde görülebilmektedir.”
“AİLE BİREYLERİNİN BİRBİRİNE KARŞI OLAN TUTUMU YEME DAVRANIŞINI ETKİLİYOR”
Yeme davranışının ilk olarak ailede öğrenildiğinin altını çizen Psk. Hamarat, “Ailenin birlikte ya da ayrı yemek yemesi, aile bireylerinin birbirine karşı olan tutumu yeme davranışını etkilemektedir. Yemek alışkanlıkları daha küçük yaşta gelişmeye başladığı için bozuk yeme davranışları da o yaşlarda yerleşmektedir. Ancak kişi ailesinden o şekilde öğrendiği için kendisinde bir yeme bozukluğu olduğunun farkına varması uzun yıllar alabilir” dedi.
DEPRESYON AŞIRI YEMEYİ TETİKLEYEBİLİR
Anksiyete, stres, duygusal açlık, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların yeme bozukluğuna yol açabilecek önemli psikolojik faktörler arasında yer aldığına dikkat çeken Uzm. Klnk. Psk. Hamarat, “Yeme bozukluğu ile psikolojik faktörler arasındaki ilişkinin önemli olduğu en önemli psikolojik sorunun depresyon olduğu belirtilmiştir. Depresyon hastalığı olan kişilerde aşırı yemenin başladığı ve hastalık derinleştikçe daha çok kilo alındığı görülmektedir. Depresyon tedavisine başladıktan sonra, hastada kilo artışının genellikle ortadan kalktığı görülmektedir” açıklamasında bulundu.
“DUYGUSAL AÇLIK O ANDA YEMEYE ZORLAR”
Duygusal açlığın aniden geldiğini vurgulayan Uzm. Klnk. Psk. Hamarat, “Bir dakika önce yemek düşünmezken bir sonraki dakika açlık dayanılmaz hal alır. Belli yiyecekler istenir, çikolata, makarna ya da hamburger gibi belirgin bir yiyeceği yemek istersiniz. Duygusal açlığa dayalı yeme isteği ağız ve akılda başlar. Duygusal açlık o anda yemeye zorlar, baskı yapar. Patronunuzun bağırması, çocuğunuzun başının belada olması, eşinizin aksiliğinin üstünde olması gibi üzücü durumlarla bağlantılı olarak ortaya çıkabilir. Kendiliğinden veya farkında olmadan yemeyi içerir. Vücut tokken bile kesilmez. Rahatsız duygularınızı köreltmek için kendinizi tıka basa doldurursunuz, mideniz doluluktan ağrısa bile ikinci, üçüncü porsiyonu yersiniz” şeklinde konuştu.
“FİZİKSEL AÇLIK SABIRLIDIR”
Duygusal açlığın, fiziksel açlıktan nasıl ayırt edildiğinden bahseden Uzm. Klnk. Psk. Hamarat, “Fiziksel açlık vücuda yakıt sağlamak ve beslenme arzusundan kaynaklanır. Amaç yerine getirilince yemeyi bırakırsınız. Yemenin ardındaki maksat fiziksel bir açlığa dayanıyorsa, suçluluk ya da utanma duygusu ortaya çıkmaz. Fiziksel açlık sabırlıdır, bilinçli seçimler yeme farkındalığı içerir” ifadelerini kullandı.
Duygusal açlık yaşayan kişilerin ise yeme davranışı öncesi ve sonrası 5 farklı gerekçe dile getirdiklerini ifade eden Uzm. Klnk. Psk. Hamarat, bunları şu şekilde sıraladı:
“Ne zaman yesem kontrolümü kaybediyorum.
Utandığım için yalnız yemek yemeği tercih ediyorum.
Stres anında, öfke kontrolümü kaybettiğimde yemeklere yöneliyorum.
Çoğu kez büyük miktarda yemek yedikten sonra vicdan azabı ve suçluluk duygusu hissediyorum.
Moralim bozuk olduğunda, kendimi üzgün hissettiğimde tatlıya yönelip kendimi onunla mutlu etmeye çalıştığımı fark ediyorum”
PSİKOLOJİK DESTEK ALINABİLİR
Duygusal yeme bozukluğundan kurtulma yollarını anlatan Uzm. Klnk. Psk. Hamarat, “Psikolojik destek aşamasında, kişinin stresle baş etme becerisinin geliştirilmesi, kişilik özelliklerinin yeme alışkanlığı davranışını etkilediği, iş ve yaşam koşulları, çevresel sosyal desteklerinin geliştirilmesi gibi birçok alanda yeni bakış açıları geliştirmesi önemlidir. Zayıflamaya odaklanmayı bırakıp, onun yerine iç huzurumuzu korumaya odaklanmalıyız. Araştırmalara göre psikolojik iyi oluş ve yeme davranışı arasında önemli bir ilişki saptanmıştır. Psikolojik desteğin temelinde benlik saygısının güçlendirilmesi yer almaktadır. Benlik saygısı, kişinin psikolojisinin düzeltilmesiyle birlikte kendini tanıması ve kabul etmesi anlamına gelmektedir” dedi. (DHA)
YORUMLAR