Atatürk, katafalk ve Bruno Taut

Atatürk, katafalk ve Bruno Taut

Atatürk’ün ölümünden sonra naaşının bir katafalka konarak Ankara Etnoğrafya Müzesi’ne götürme kararı alınmıştır. Ama katafalkı kim yapacaktır? İşte o sırada ülkemizde bulunan Bruno Taut isimli Yahudi kökenli Alman vatandaşı önemli mimari projelerin başındadır… Ve sonunda “katafalk” gibi pek de bilinmeyen bir proje ona verilir ve gerçekleşir.

Dünyaca ünlü Amerikan firması Pfizer’ın CEO’su Albert Bourla, ailesinin bir bölümü İstanbul’da yaşayan Yahudi asıllı bir bilim adamı. Ailenin bir kısmı Selanik’ten Amerika’ya göç edince isimleri Bourla olmuş. Diğer kısmı da İstanbul’a gelerek o dönemin en önemli şirketlerinden birini kurarak “Burla Biraderler” ismini marka yapmış.

Mustafa Kemal Atatürk, özellikle Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan yabancı kökenli ve özellikle bilim dünyasından gayrimüslimlere büyük değer vermiş.

Yüce Önder’in ölümünden sonra naaşının bir katafalka konarak Ankara Etnoğrafya Müzesi’ne götürme kararı alınmıştır. Ama katafalkı kim yapacaktır? İşte o sırada ülkemizde bulunan Bruno Taut isimli Yahudi kökenli Alman vatandaşı önemli mimari projelerin başındadır… Ve sonunda “katafalk” gibi pek de bilinmeyen bir proje ona verilir ve gerçekleşir. Ne gariptir ki, 1880’de doğan Taut, Gazi’nin ölümünün hemen ardından yaşama gözlerini yumar.

BRUNO TAUT KİMDİR?  

Bruno Julius Florian Taut, 4 Mayıs 1880 tarihinde Almanya’nın Königsberg kentinde doğar. 24 Aralık 1938 tarihinde de İstanbul’da hayata gözlerini yumar. Yahudi asıllı Alman mimar ve şehir plancısıdır.

1930 yılında Berlin Teknik Yüksek Okulunda mimari dersleri vermeye başlar. Ekim Devrimi’ne hayrandır ve 1932 yılında Sovyetler Birliği’ne gider. Moskova’da mimari ve şehir planlama çalışmaları yapar, ancak ekonomik zorluklar yüzünden 1933 yılında Almanya’ya geri döner. Bir Yahudi olan Bruno Taut, rejim tarafından baskılara uğrar, akademik unvanı geri alınır. Bir davet üzerine Japonya’ya gider ve 1936 yılına kadar kalır, ancak bu ülkede bina yapma izni edinemez. Türkiye’de bulunan meslektaşı Martin Wagner’in teklifi üzerine ülkemize gelir. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin mimarlık bölümünün başına geçer, aynı zamanda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nda mimarlık bölümü başkanlığı görevini üstlenir. Taut, Türkiye’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Ankara Atatürk Lisesi, Trabzon Fen Lisesi ve Cebeci Ortaokulu’nun planlarını çizen mimar olarak bilinmektedir.

Japon dostu ve meslektaşı, İsaburo Ueno’ya 6 Kasım 1937’de şunları yazmıştır:

“Ankara Üniversitesi için büyük yapıya başlanıyor. Bu yapı bir dil ve tarih kurumu olarak yeni Türk kültürünün odak noktası olacak ve beni özellikle sevindiren tarafı, sanatsal bakımdan bana tam bir özgürlük tanındı.”

Taut, bu özgürlükten ve Atatürk başta olmak üzere genç cumhuriyetin idealist kadrosundan çok etkilenmiştir. Oğlu Heinrich’e yazdığı bir mektupta, duygularını şu şekilde aktarır:

“Bu işin ayrıntılarını çalışma arkadaşlarımla birlikte adeta çeşitli çalgılarla icra edilecek bir senfoninin notalarını yazarcasına işliyorum. Daha yaşarken bir büyüklüğe yerleştirilmiş gibiyim.”

Atatürk’ün ölümü üzerine Ankara Valisi Yahya Bey, Taut’a haber göndererek Atatürk’ün naşının konulduğu katafalkın çizimini yapmasını teklif eder. Taut, Ankara’ya gelir ve katafalkın yapımını 36 saatte bitirir. Bu iş için kendisine teklif edilen bin lira yerine bir teşekkür mektubu ister. Kronik astım-bronşit hastası olan Taut’un sağlığı katafalkın inşası sırasında ağırlaşır. Taut, Atatürk’ün vefatından bir buçuk ay sonra 24 Aralık 1938 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybeder. Söylendiğine göre kendi isteğiyle İstanbul Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir; burada gömülü olan tek gayrimüslimdir.

Bruno Taut, Türkiye’de bulunurken Türkçe olarak yayımlanan “Mimarî Bilgisi” adlı kitabının bir bölümünde şunları yazmıştır:

“Binalar, herhangi diğer sanat eserlerinden daha ziyade gözler önündedir ve pek uzun yaşadıklarından dolayı böyledir. Birçok insan önünden geçer ve 50, 100 ve daha fazla sene, o binaya karşı bir şey yapamazlar. Bu gibi taştan çirkinliklerin büyüklüğü ise en muazzam abideleri bile geride bırakır. Böyle çirkinliklerden vücuda gelmiş bir şehir, müthiş bir talihsizliğe uğramış demektir. Akla korkunç görünecek kadar uzun bir zaman için onu bu talihsizlikten kimse kurtaramaz.”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir