Açıklamayı BTO Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan’ın okuduğu toplantıda, Bursa Veteriner Hekimler Odası Genel Sekreteri Vet. Hek. Melike Baysal, Bursa Eczacı Odası Başkanı Ecz. Okan Şahin ve Yönetim Kurulu Üyesi Ecz. Adnan Erakın, Bursa Diş Hekimleri Odası Genel Sekreteri Dt. Alper Altay ve BTO Genel Sekreteri Dr. Ömer Levent Soydinç hazır bulundu.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bu yıl da tıpkı geçen seneki gibi Dünya Çevre Günü olarak kabul edilen 5 Haziran’da pandeminin tam ortasında yer alıyoruz. Kuşkusuz ki; küresel çapta insanlığı etkisi altına alan Corona virüsünün hepimize yaşattıklarından alınacak çok ders var. Bugüne dek kendisini dünyanın tek hâkimi olarak gören, doğayı, hayvanları ve çevreyi kendi istekleri doğrultusunda katleden Homo Sapiens; artık yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Birçok ülkede sokağa çıkma yasağı ile insan hareketliliğinin azalması sonrasında trafiğin azalması, fabrikaların kapasitelerini azaltmaları ya da kapanmaları, insanlığın doğa üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne serdi…
Son elli yılda inanılmaz bir hızla artan küresel ısınma iklim krizine dönüştü; hayvanlar katledildi, ağaçlar kesildi, ormanlar ve türler yok edildi; fosil yakıt kullanımı artırıldı, hava kirletildi, plansız kent ve sanayi atıkları ile şimdi müsilajıyla adeta insanlığa tüküren denizler, yer altı suları kirletildi, sulak alanlar korunmadı, tarımsal SİT alanları imara açıldı. Neo-liberal vahşi kapitalizm karını maksimize etmek için doğa ile savaşıyor. Egosu ve kibri ile kendi yarattığı paranın kulu haline dönen insanlar bir yandan salgın ile mücadele ederken bir yandan doğayı talan etmekten vazgeçmiyor. Aklı ile övünen insanlık onu kullanmadı, ayak uydurmak yerine doğayı düşman gören, cebindeki paradan başka bir şeyi önemsemeyen kişilere engel olmadı.
YENİ SALGINLAR, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE GELDİ
Biliyoruz ki; yeni salgın hastalıkların neredeyse yüzde 75’i zoonotiktir. Yani hayvandan insana bulaşır. Bu hastalıkların artışında temelde iklim değişikliği ve onun beraberinde getirdiği göçler, gıda ve su güvenliği, yaban hayatı ticareti ve kaçakçılık, kaçak avcılık, habitat parçalanması gibi nedenler rol oynamaktadır. Son yıllarda gündeme gelen, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OİE), Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve birçok küresel düzeydeki örgütün de artık sıklıkla vurguladığı Tek Sağlık yaklaşımı ile görülüyor ki çevre sorunu aynı zamanda bir ‘’sağlık sorunu’’dur. Doğadaki hayvanlar çok sayıda patojen barındırır, bunların bir kısmıyla insanoğlu henüz temas etmemiştir. Dengedeki ekosistemde bu patojenler hastalık nedeni olmaz. Ancak, ormansızlaştırma gibi doğayı tahrip eden nedenlerle birbiriyle karşılaşması oldukça güç olan bazı türler bir araya gelebilir; hastalık yapıcı etkenler uygun konakçılar ile karşılaşabilir. Bu da insan ile yabani hayvan etkileşimini arttırabilir. COVİD-19 salgınında yaşadığımız gibi, hiç alışık olmadığımız bir virüsün mutasyonu sonrasında insandan insana bulaşabilen yeni salgınlarla karşılaşabiliriz. Hayvan ve insanın yaşam hakkına saygılı, çevre sağlığının bu iki canlı türü üzerindeki etkisini gözeten, hayvan-insan-çevre sağlığını bütün olarak değerlendiren politikalar uygulanmadığı sürece, sağlıklı bir gelecek, sağlıklı bir gezegenden bahsedilemeyeceği açıktır.
ÇEVRE FELAKETLERİNİN ALT YAPISI HAZIRLANIYOR
Küresel çevresel felaketler yaşamış ve büyük acılar çekmiş insanlık tüm bu felaketlerden ders almış gibi görünmemektedir. Küresel sorunlara ek olarak yerelde yaşanan sorunlar da dikkat çeken düzeye erişmiş durumdadır. Kendi atıklarımızla baş edemezken Avrupa’dan atık kâğıt, plastik ve çöp ithal ediyoruz. Geçtiğimiz aylarda Adana ve civarında tespit edilen ve İngiltere’den getirilerek çevreye atıldığı anlaşılan plastik atık yığınları bunun somut kanıtı olarak önümüzde durmaktadır. Çevreyi koruyan tüm STK ve meslek örgütlerinin yetkileri tamamen kısıtlanmak istenmektedir. Kaz Dağları’nda nöbet tutan çevrecilere “çevre düzenini bozdukları” gerekçesiyle 57 bin TL para cezası verilirken, altın aramak için ormanları yok eden, gelecek kuşakların yaşamını tehlikeye atanlara hiçbir ceza verilmiyor. “Çılgın projeler”den -Örneğin Kanal İstanbul- hiç vazgeçilmiyor. Bu projenin İstanbul ve çevresine, özellikle Kuzey ormanları bölgesine vereceği zararı göz ardı ederek alınan ÇED! raporlarıyla geri döndürülemeyecek bir çevre felaketinin alt yapısı hazırlanmaktadır. Rize İkizdere ve Bursa Kirazlıyayla’da halkın tüm direnişine rağmen para ile gözü dönmüş şirketlerin, kolluk gücünü arkalarına alarak ısrarla sürdürdükleri maden arama faaliyetleri tüm dünyanın gözü önünde çevre katliamına dönüşmüştür.
BU ŞEKİLDE ÜRETMEYE VE TÜKETMEYE DEVAM EDEMEZSİNİZ
Yeryüzünde, ilk defa bu kadar çok tür yok olma tehlikesi yaşıyor. Dünyanın altıncı kitlesel yok oluş evresinde olduğu ve bu yok oluşun insan marifetiyle olduğu konuşuluyor. Doğanın bize mesajı çok net:
Bu şekilde üretmeye ve tüketmeye devam edemezsiniz.
Pandeminin kısa sürede gösterdikleri bile çevreye verdiğimiz zararı dikkate değer biçimde ortaya koymaktadır:
Venedik kanallarında uzun süreden sonra ilk kez balıklar görüldü. Hava kirliliğinin çok yoğun olarak yaşandığı Çin’de ve İtalya’da hava kalitesi arttı. Sürecin ilk aylarında İstanbul’da hava kirliliğinin yüzde 30 azaldığı belirtildi. Yıllarca temizlenmesi için uğraşılan Haliç’in sularında bile yunusların oynaştığına tanık olduk. İngiltere’de bilim insanları tarafından yayımlanan “Doğa ve İklim Değişikliği” adlı bilim dergisinde yayımlanan bir araştırma, Covid-19 Sınırlamaları esnasında Küresel Emisyonların Yüzde 17 azaldığını ortaya koydu. 2020 Nisan ayındaki günlük emisyonların, 2006’da gözlemlenen seviyeye düştüğünü gösterdi.
Araç trafiğinin azalmasına bağlı emisyon hacmindeki azalma küresel ölçekte yaşanan düşüşün yaklaşık yarısını oluştururken, sanayi ve enerji üretimi kaynaklı emisyonlar ise küresel ölçekteki düşüşün yüzde 43’ünü oluşturdu. Ancak araştırmacılar bu durumun uzun vadeli olmayacağını öngörüyor.
Bugüne dek tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de rant uğruna doğal alanlar yok edildi. Ormanlar ve meralar kaynak yaratmak amacıyla ortadan kaldırıldı. Kıyılarımız turizm uğruna yağmalandı. Kirlilik üretecek teknolojilerle yeni termik ve nükleer santraller inşa edildi ya da edilmesi için imzalar atıldı. İnsanlık ders aldı mı? Pandemi sonrası eskisi gibi doğayı katletmeye ve dolayısıyla da kendisiyle birlikte tüm canlıların sonunu getirecek kar odaklı eylemlerine devam edecek mi?
KAPİTALİST SİSTEM DEĞİŞMEK ZORUNDA
Şurası kesin:
“Küreselleşme” adı altında tüm insanlığa dayatılan, dünyadaki çevre sorunlarını hızla artıran ve çeşitlendiren vahşi kapitalist sistem artık değişmek zorunda. Aksi takdirde el birliğiyle dünyanın sonunu getirmemiz kaçınılmaz olacak. Bizler yıllardır Bursa’nın çevresine ve halkının sağlığına zarar verecek olan ya da veren tüm etmenlerle mücadele ediyoruz. Bu konuda çok sayıda başarıya imza atarak, Bursa’mızın havasını, suyunu, tüm canlılarının sağlığını korumayı başardık. Kar maksimizasyonuna ve tüketime dayalı vahşi sitemin yanında yer almadığımızı, işlenen suça ortak olmayacağımızı açıklıyoruz.
Dünyayı yeniden nefes alınacak bir gezegen haline dönüştürmek için tüm siyasi erk sahipleri ile sivil toplum örgütlerini dayanışmaya ve çözüm yollarında ortaklaşmaya davet ediyoruz.
YORUMLAR