Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektörü, pandeminin etkilerini en çok hisseden alanların başında geliyor.
Konuyla ilgili basın açıklaması düzenleyen İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş Adamları Derneği (İMSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Andıç, “Pandemi öncesinde başka yerde iş bulma olanağı bulamayacak olan 2.200.000 kişiyi doğrudan istihdam eden inşaat sektörünün istihdamı, pandemide 1.200.000’e kadar düştü” dedi. Andıç, istihdam düşüşünün sebebinin pandeminin yanı sıra hammadde ve yarı mamul inşaat malzemelerine gelen aşırı zamlar olduğunu ifade etti.
İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Andıç, “2018 Ağustos ayından bu yana, ister yap-sat ister taahhüt alanlarında olsun, inşaat sektörü için maliyetlerin artıp satış fiyatlarının, girdi maliyetlerindeki artış oranında arttırılamadığı, satışlarınsa azaldığı, dolayısıyla satılanın yerine yenisinin aynı fiyata konamadığı, yönetmeliklerin birbiri ardına değiştiği ve zorlaştığı bir dönemi yaşayan inşaat sektörü, krizi pandemi ile başlayan birçok sektöre nazaran daha yorgundur. Pandemi öncesinde başka yerde iş bulma olanağı bulamayacak olan 2 milyon 200 bin kişiyi doğrudan istihdam eden inşaat sektörünün istihdamı, pandemide 1 milyon 200 bine kadar düşmüştür. Çünkü inşaat sektörü Covid-19 salgınının dünyada ve ülkemizde yarattığı tüm sıkıntılara ilaveten, bir de hammadde ve yarı mamul inşaat malzemelerine gelen aşırı zamlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Halbuki, ülkemizin taşıyıcı sektörlerinden biri olan inşaat sektöründe sürekliliği sağlayacak olan, hammadde ve yarı mamul tedariki ve bunların fiyat istikrarıdır. Covid-19 salgınının ilk çıktığı yer olan Çin’den mal tedarikinde yaşanan sıkıntılar, ülkemiz sanayisinin tercih edilirliğini arttırmış, bu da ihracat olanaklarının artmasını sağlamıştır. Bu süreçte ayrıca dövizde yaşanan fiyat artışı da, ihracat hevesini artırmıştır. Ancak ülkemiz iç piyasasına belki de Covid-19’dan daha fazla zarar veren, iç piyasa ihtiyaçları karşılanmadan hammadde ve yarı mamul inşaat malzemelerinin ihraç edilmesidir. Dövizdeki artış ile birlikte yerli üreticilerin ihracata, nakit ve yüksek fiyatla malzeme satışına yönelmeleri iç piyasadaki fiyatların döviz artışının da üzerinde artmasına neden olmuştur. Arz talep dengesinin böylesine iç piyasa aleyhine bozulması, inşaat firmalarını karaborsadan ve çok yüksek fiyatla malzeme temin etmeye zorlamaktadır. Burada gayrimenkul alıcılarının alım gücü uluslar arası seviyede değilken, iç piyasada malzeme fiyatlarının uluslar arası fiyatlara doğru çıkarılmaya çalışılması, iç piyasanın bütün dengesini bozmaktadır. Bu nedenle, iç pazar dengelerini yok sayarak kontrolsüzce ihracat yapma heveslisi olan birtakım malzeme üreticileri, hem ülkemizin yerli üretim gücü olan inşaat firmalarına, hem inşaat firmalarının sağladığı istihdam, vergi-harç gelirlerinden mahrum olacak olan Devlete, hem de ev hayali kuran milyonlara zarar vermektedirler. Artık bu malzeme zamları nedeniyle, hem kamuya hem de özel sektöre çalışan inşaat sektörü durma noktasına gelmiştir. Sektör temsilcileri yoğun ekonomik sıkıntılar ve pandeminin getirdiği olumsuzluklarla uğraşırken, bir de döviz artışıyla gerekçelendirilen zam yağmuru ile de baş etmek durumunda kalmaktadır. Bu nedenle, inşaat sektörünü desteklemek amacıyla, iç piyasada aşırı yükselen hammadde ve yarı mamul fiyatlarını devletimiz sübvanse etmeli” dedi.
FİRMALAR BU FİYATA ALICI BULAMAZ
Andıç, “Görüldüğü üzere, son bir yılda Dolar sadece yüzde 28,74, Euro sadece yüzde 38,65 artmış olsa da, dövizle paralel gelecek zamları mumla aratacak kadar, tüm malzemelerde yüzde 100’ü aşan seviyelerde zamlar yaşanmaktadır. Üstelik mdf ve sunta gibi malzemelerde yapılan zamların ötesinde, iç piyasada parasıyla bile bulunamayacak kadar malzeme yokluğu, karaborsa ile karşı karşıya kalınmasına sebep olmuştur. Bu nedenle, inşaat sektörüne mobilya üreten sanayicilerimiz, ne iç piyasaya ne de ihracata üretim yapacak hammadde bulamamış, büyük bir darboğaza girmişlerdir. Belirtmek gerekir ki, döviz artışı ile gerekçelendirilen malzeme fiyatlarındaki bu artışın, dövizin düşmesiyle geri alınmaması, bu zamların tartışılması gerektiğini, bu alanda bir düzenleme ihtiyacını ortaya koymaktadır. Enflasyon yüzde 10, faizler yüzde 20, dolar yüzde 20, Euro yüzde 30 seviyelerinde artmışken, inşaat malzemeleri nasıl olur da yüzde 100-150 zamlanır? Bu zamlara rağmen inşaat sektörünün ne kamuya ne de özel sektöre proje üretmesi, istihdam sağlaması mümkün değildir. Velev ki, bu zamlara rağmen proje bitirilse bile, vatandaşlarımıza yüzde 100 zamlı şekilde yansıyacaktır. Bu zamlarla ekonomik konut hayal olacağından, orta gelirlilerin önümüzdeki dönemde ev sahibi olamamalarından endişe duyuyoruz. Yani eskiden beş yüz bin TL’ye satılan bir dairenin, bundan sonra bir milyon TL’nin üzerinde satılması kaçınılmazdır. İnşaat firmalarımız bu fiyata ev alacak alım gücüne sahip alıcı bulamayacak ve tekrar stok dairelerden bahsediyor olacağız” şeklinde konuştu.
ARSA FİYATLARI KATLANDI
Bursa özelinde de açıklama yapan Andıç, “Yeni imarlı alanlar açılmaması nedeniyle arsa stokunun hızla azalması, arsa fiyatlarının bir yılda 3 misline kadar çıkmasına sebep olmuştur. Arsa fiyatlarında yaşanan bu artış da, doğrudan doğruya ev hayali kuran vatandaşlarımızın ulaşılabilir fiyatlara ev sahibi olmalarını güçleştiren temel bir nedene dönüşmüş durumdadır. En temel insan ihtiyacı olan barınma konusunda arsa fiyatlarının Bursa’da bu kadar yükselmesi, tekrar bir gecekondulaşma dalgasına sebep olursa, bunun vebalini kim ödeyecek? 2017 yılında Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne geçilmesiyle birlikte, bodrum katlar ve dublekslerde getirilen sınırlamalar, bir arsadan elde edilen inşaat alanını yüzde 20-30 seviyelerinde azaltmıştır. Bu da, Bursa’mızda gayrimenkul fiyatlarını yükselten gizli bir nedene dönüşmüştür. Üstelik, Bursa’mızın lodos alması ve önemli bir bölümünün eğimli arazide olması, Tip İmar Yasası’nda çatılar ve bodrumlar konusunda Bursa’ya özgü uyarlamalar yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bursa’mız gibi lodos tehlikesine açık olan bir şehrimizde çatıların uçmamasının sağlanması, bir kentsel güvenlik sorunudur. Bu nedenle, daha güvenli çatıların yapılabilmesini sağlayan çatı dublekslerinde çatı arasının emsale girmemesi önemli bir kazanım sağlayacaktır. Bursa’mızın önemli bir bölümünün eğimli arazide olması nedeniyle açığa çıkan birinci ve ikinci kat bodrumlara bağımsız bölüm numarası verilmesi ve eski yönetmelikte olduğu gibi emsal avantajını korumaları önemlidir. Ayrıca yeni imara açılan bölgelerde, imar yoğunluğunun düşük olması da, Bursa’mızda gayrimenkul fiyatlarını yükselten gizli bir nedendir. İmar yoğunluğunun bölge gerçeklerini sarsmayacak şekilde üst seviyelerden verilmesi, yeni imara açılan bölgeler ile gayrimenkul fiyat artışlarının kontrol edilebilmesi için kritik önem taşımaktadır. Ayrıca yine Bursa’mızda imar davalarında alınabilen imar iptali kararlarının planın bütününde iptalle sonuçlanması, o bölgede faaliyet gösteren tüm yatırımcı ve alıcıları sıkıntıya sokmaktadır. Bu uygulamaya bir an önce son verilmelidir. Son olarak dünyada ve ülkemizde etkisini sürdüren Covid-19 salgını nedeniyle kamuda gördüğümüz esnek çalışma uygulamasının personel tarafından istismar edildiğini, en basit bir evrakın bile belediyelerden aylarca çıkmamasından anlamaktayız. Personelin yüzde 50 dönüşümlü çalışması verimliliği şuan yüzde 10’un bile altına düşürmüştür. Salgını tatile çeviren personele karşı önlem alınmalıdır” dedi.
YORUMLAR