HABER/ GÖRÜNTÜ: MESUT ERDOĞAN
Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesinde düzenlenen Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi’nin 19. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi.
Düzenlenen toplantıya, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Aydın Saldız Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, Anahtar Parti Bursa İl Başkanı Fikret Aslan, Bursa Kent Konseyi Başkanı Ertuğrul Aksoy, Doğader Başkanı Murat Demir, çok sayıda gazeteci ve dernek üyesi katılım gösterdi.
Genel Kurulda konuşan Yüksel Baysal, “Ben Her konuşmamda bir şey söylüyorum: “Biz gazeteciler, tarihin ön sıralarında oturup taslağını yazan insanlarız. Taslağını yazıyoruz ki tarihçiler sonra onunla ilgili hüküm versinler.” Ancak günümüzde sürekli olarak ne yazacağımızı şaşırmış durumdayız. Her sabah yeni bir operasyon, yeni bir gözaltı dalgası ve yeni bir ifade özgürlüğü saldırısıyla karşı karşıyayız. Buna karşı, çağdaş gazeteciler derneği örgütlü bir güç olarak mücadele etmeye çalışıyor. Hem yerelde hem de genelde. Ancak gazeteci örgütleri ve halkımız, maalesef çok güçlü değil. Gözlemlediğim kadarıyla, her bir halk kesimi kendi üzerine geldiğinde ancak sahipleniyor. İşçiler büyüyorlar, ancak bazı insanlar başka zamanlarda yürümek için harekete geçmiyorlar. Örneğin, Antep’te gözaltına alınan sendikacıyı ne zaman duyduk? Grevler nedeniyle gözaltına alındığını duyduk. Oysa geçmişte durum böyle değildi. Mücadele hep birlikte oluyorduk. Sıra bize gelmeden önce o mücadeleye omuz vermemiz gerekiyor. Gazetecilerle ilgili de benzeri bir süreç olduğunu düşünüyorum.
Son dönemlerde özellikle Halk TV’ye yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de ve altı ilde gösteriler yapıldı. Gazeteci arkadaşlarımız da oraya gittiler ve bazı basın meslek örgütleriyle açıklama yaptılar. Ancak inanın, etkisi sınırlı oluyor. Eskiden çok daha güçlü ve örgütlüydük. 1989 yılında, rahmetli Yılmaz Akkılıç’la bu derneği kurduğumuzda Türkiye’de gazeteci örgütlenmesi çok daha üst düzeydeydi. Ne yazık ki, zamanla sürekli parçalandı. Parçaları ayrıldı; konfederasyonlar ve federasyonlar kuruldu. İstanbul Cemiyeti ayrıldı, hatta hemen hemen herkes FETÖ örgütüyle bağlantılı hale geldi. Şu anda özellikle şunu söylemek istiyorum. Biz artık bir avuç kaldık. Bu bir avuç insan, zifiri karanlıkta bir el feneri gibi düşünülebilir. O el feneri orayı aydınlatır ve yolumuzu bulmamıza yardımcı olur. Bazı medya organları şu anda bizim el fenerimiz gibi. Halk TV, Tele1 ve benzeri kanallar çok az sayıda kaldı ama inanın, karanlığı aydınlatıyorlar. O ışık, karşı tarafın gözünü kamaştırıyor. Ancak onları da susturmaya çalışıyorlar. O ışığı yok etmek istiyorlar çünkü hiçbir muhalif ses istemiyorlar.
Oysa ben görüyorum ki, muhalif kanallar önemli bir rol oynuyor. Örneğin, buradan il başkanı ve partinin liderini çıkarıyorlar. Yeniden Refah Partisi’nin genel başkanı da bu kanallarda çıkıyor. Diğer taraflarda çıkma şansı yok çünkü orada gazetecilik yapma derdi yok. İktidara yaranmak ve iktidarın nimetlerini kullanmak derdi var. Onlar gerçekten mesleğimizi yapan insanlar değil; bunu bir halkla ilişkiler faaliyeti gibi görüyorlar. Biz, denetleyici konumunda olmak durumundayız. Belediyelerimiz de bu konuda hoşgörülü. Teşekkür ediyorum, başta Sayın Bozbey olmak üzere. Eleştirilerimiz oluyor; evet, görevimiz biraz bu. Hayatı vurmadan doğruları göstermeye çalışmak. Güzel işler yapıyorlar. Yapmadıkları zaman eleştireceğiz çünkü yasama, yürütme, yargı dördüncü güç olan basındır. Eğer bu denetim görevini yapmazsa, olmaz. Ancak şunu da söylemeliyim ki, Türkiye’de çok olumsuz bir durum var: İkili hukuk. Ne demek bu? Onlar ağzına geleni söyleyebiliyorlar; bizse en ufak bir eleştiride bile soruşturma açılıyor. Bakın, patron örgütleri bile eleştiri yaptılar. Ne yaptılar? Hakaret mi ettiler? Hayır. Ama buna rağmen hemen haklarında soruşturma açıldı çünkü yukarıdan talimat aldılar.” dedi.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“ Bugüne kadar yapmış olduğunu dördüncü kuvvet olarak gerçekleştirmiş olduğunu yazılarınıza ve desteklerinize teşekkür ederim basının görevi sürekli desteklemek değil muhalif olmaktır. Bugün televizyonlarımızda artık açık oturumları izleyemez olduk. Bu oturumlarda ülkenin her hafta bir konusunu tartışmaktır. Aslında Türkiye’nin gerçekleri ile tartışılan konu farklıdır. Bugüne bakılınca basın bu konuma gelmemeliydi. Basın her zaman eleştiri hakkını kullanmalı. Bizler de yönetici olarak hata yapabiliriz ama eleştiriler ile o hatalardan dönmeliyiz. Biz basınımıza önem veriyoruz. Sizin eleştirileriniz ile var olan güzelliklerini her zaman ortaya çıkaracaktır. Örneğin 1/100 binlik plan yapıyoruz. Bu planda basın mensuplarınında izinin ve katkısının olmasını istiyoruz. Bursa’da mutabakat metninin katılımcı anlayış çerçevesinde oluşmasını ve bunun bir kent anayasası haline gelmesini istiyoruz. Kent anayasası adını verdiğimiz bu plan tüm ülkeye örnek olacaktır. Tabi ki bu planda her kesimin yüzde yüz taleplerinin olması mümkün olmayacaktır. Biz bu planı yılın sonuna kadar tamamlamayı hedefleyip Bursa’nın bir çevre düzenleme planı olacağına inanıyorum. Bursa Marmara’nın önemli bir kentidir. Bursa’nın Marmara ile bağlantılarını kurmak zorundayız. Marmara da bulunmayan illerlede bir bağlantı kurmak zorundayız. Bursa denizinin ovasının dağının kültürel değerlerinin korunması gereken bir kent ve bu değerlerin gelecek yüzyıllara aktarılması gereken bir kent. Bursa’da sanayiyi kültürü sanatı tarihi konuşabileceğiniz bir kent. Bursa’mız için hep beraber çalışmalıyız. Bizler her zaman iyi gününüzde kötü gününüzde Bursa Belediye Başkanı olarak değil Mustafa Bozbey olarak yanınızda olacağım.” dedi.
Bursa CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş ise, “Türkiye tarihinin en zorlu dönemini yaşıyor. Yarın sabahın nasıl olacağını, nelerle karşılaşacağımızı artık bilemez ve tahmin edemez hale geldik. Dolayısıyla, ülkeyi açlığa ve sefalete sürükleyen bu iktidar, aynı zamanda korku anlayışıyla da iktidarını sürdürme ve devam ettirme anlayışıyla yönetim anlayışını bunun üzerinden kurarak sürdürmektedir. Son aşamada, Suriye’deki yönetim değişikliğinden sonra burada bir pozisyon alıp iç siyaset malzemesi olarak kullanma ümidinde olan iktidar, orada da eli boş dönünce gözaltılar ve tutuklamalar devam etmeye başladı. Değerli basın mensupları, bu ülkede gazeteciler gözaltında ve tutuklu; milletvekilleri tutuklu; belediye başkanları tutuklu; sanatçılar tutuklu. Yani itiraz eden herkesi gözaltına almak ve tutuklamakla meşguldür. Oysa ki bu ülkeyi bu hale getirdikten sonra, ülkede bir dayanışma içerisinde olup toplumun bütün kesimleriyle sorunları çözmek yerine, bu iktidar başka bir yöntem deniyor. Ben, itiraz eden herkesi içeri alacağım ve tutuklayacağım anlayışıyla devam etmektedir. Halkımız yoksullukla boğuşurken, bizden şunu bekliyor: Hem siyasilerden hem basın mensuplarından hem gazetecilerden cesur olmamızı istiyor. Yani biz bu tarihi süreci hep birlikte korkusuzca büyük bir cesaret iradesini ortaya koyarak açacağız. Halkımız da şu anda bizlerden bunu bekliyor. Gittiğimiz her yerde evet, bir bedeli var mı? Var. Ödeyecek miyiz? Ödeyeceğiz. Ama bu bedeli öderken, bu ülkeyi karanlıktan ayırmaya da birlikte çıkaracağız. Bunun için önümüzdeki süreç daha zorlu geçecek. Yani iktidarın şu anda yönettiği ve götürmek istediği anlayış ve sistemin önümüzdeki günlerde zor geçeceğini hepimiz görmekteyiz. Son günlerde basında bir şeyler yansıyor. Şantajcının, iftiracının bir tanesi için ben bir dava açtım. Çünkü bir insanın onuruyla haysiyetine oynamak bu kadar kolay olmamalı. Kişisel bir dava açtım ve bu davayı savcı açık tuttu. Zaten o şahıs da orada “Böyle olmadığını, ben görmedim, bilmiyorum” diyerek bir ifade kullanmış. Şimdi bu şahsın ya orada iftira attığı için mahkemeye sevk edilmesi lazım ya da dosyanın kapatılması lazım. O küçücük bireysel bir davayı bile partinin davası haline getirmek, ancak bu iktidarın Cumhuriyet Halk Partisi’ne savaş açtığını gösterir. O yüzden savaşsa biz de bu savaşı vereceğiz. Korkusuzca vereceğiz. Bundan sonraki süreçte halkımız rahat olsun. Biz, halkımızın haklarının mücadelesini vermeye hazırız. O mücadeleyi de sonuna kadar vereceğiz.” dedi.
YORUMLAR