Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala görevinden emekliye ayrıldı.
Geçtiğimiz günlerde CHP’den milletvekili aday adaylığı için başvuruda bulunan Pala, bugün de CHP Bursa İl Başkanlığında partililerle bir araya geldi.
Pala,” Ülkemizde yaşanan eşitsizliklere ve hak ihlallerine karşı bilim insanı ve yaşam hakkı savunucusu olarak katıldığım toplumsal mücadeleyi, 2018 yılında CHP üyesi olarak siyasi alana da taşımak kararı almıştım. Yurttaşı olmaktan onur duyduğum güzel ülkemin, karşı karşıya bırakıldığı sorunların bir türlü çözülememesinden, hatta bu sorunların giderek artmasından büyük üzüntü ve öfke duyuyorum. Deprem sonrasında, yerin altından sesleri gelen sevdiklerini, yıkılmış binalardan kurtaramayan kişilerin çaresizliklerini derinden hissediyorum. Bir babanın, gövdesinin büyük bir bölümü enkazın altında kalarak yaşamını yitiren evladının elini saatler boyunca bırakamaması, yüreğimde derin bir iz bıraktı” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine eleştirilerde bulunan Pala ,”Nüfusumuzun büyük çoğunluğu, yalnızca barınma ve beslenme gibi temel gereksinimlerini karşılayabilmek telaşı içerisinde. Sosyal yaşamına ayırabileceği kaynağı ya yok ya çok sınırlı. Neden böyle, neden böyle oldu? 1980’den sonra benimsenen neoliberal ekonomi politikalarıyla, emeğin milli gelirden aldığı pay azaldı, eğitimde fırsat eşitliği ortadan kalktı, sağlık hak olmaktan çıkartıldı; eğitim ve sağlık ticareti yapılabilen bir meta haline dönüştürüldü. AKP Hükümetleri ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi, devleti, yurttaşlarının refahı, huzuru ve mutluluğu için çalışan bir kamu örgütü olarak değil, sermayenin bir aygıtı olarak ticari bir şirket gibi yönetmeye yöneldi. Sosyal devlet yaklaşımı, her ne kadar Anayasada halen yazıyor olsa da ortadan kaldırıldı. Küresel kapitalizmin ‘Küreselleşme’ adıyla 24 Ocak 1980 kararlarıyla kendisine Türkiye’de geniş bir alan açması ve 12 Eylül 1980 asker darbesiyle neoliberal ekonomi politikalarına karşı çıkabilecek işçi sınıfı örgütlenmesinin kırılması, emeğiyle geçinenleri derinden etkiledi. Emekçilerin milli gelirden aldığı pay yıllar içerisinde giderek geriledi. AKP iktidarında 2016’da yüzde 36,3 olan emeğin milli gelirden aldığı pay, 2022’nin son çeyreğinde yüzde 25,2’ye kadar azaldı1. Bu yaklaşık 10 puanlık azalma nedeniyle emekçilerin yalnızca son 2,5 yıldaki hesaplanan kaybı, emekçi başına 3 bin doların üzerindedir. Türkiye’de AKP’nin ekonomi politikalarıyla emek sömürüsü arttı, işçi sınıfı yoksullaştı” dedi.
Gençlerin işsizlikle boğuştuğunu söyleyen Dr. Pala, “Türkiye, eğitimde veya istihdamda olamayan ‘Ev genci’ olarak tanımlanan genç işsizlik oranında Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri içinde ise ikinci sırada yer alıyor. 20-34 yaş grubunda ev gençlerinin oranı yüzde 38’i aşıyor. Gençler işsizlikle boğuşuyor. Türkiye 2006’da 105.sırada olduğu kadın erkek eşitliği sıralamasında, 2022 yılında 146 ülke içerisinde ne yazık ki 124. sıraya geriledi. Kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet, çocuk gelinler; gündemden bir türlü düşmüyor. Kadınların istihdam oranları çok düşük, aynı işi yaptıkları erkeklerden genel olarak daha düşük ücret alıyorlar. Çocuk istismarı ve ihmali bir türlü gündemden düşmüyor. Madde bağımlılığı, ülkemizde ve Bursa’da önemli gündem maddelerinden biri olarak yer alıyor.” şeklinde konuştu.
‘BURSA DEPREME HAZIRLIKSIZ’
Kayıhan Pala Bursa’nın depreme karşı hazırlıksız olduğunu söyleyerek, “Depremin olacağı öngörüldüğü halde risk azaltılmıyor örneğin Bursa’da bir özel hastanenin fay hattı üzerinde olduğu söyleniyor, yeterli hazırlık yapılmıyor, zamanında ve etkili müdahale yapılamıyor, toparlanma süreci de sancılı; afeti yaşayanlar uzun yıllar boyunca başta barınma olmak üzere pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor” dedi.
Çevre kirliliği ile ilgili araştırma sonuçlarını paylaşan Pala,” Bursa’da her yıl üç bine yakın insan, yalnızca hava kirliliği nedeniyle hayatını erken kaybediyor. Evliya Çelebi’nin ‘Velhasıl sudan ibarettir’ dediği kent, Bursa, artık su yoksulu; hem su kaynakları yetersiz hem yer altı ve yer üstü suları kirli. Çarpık kentleşme, ekolojik tahribat, yoğun trafik, kent kimliğinin belirsizliği, eğitimde ve sağlıkta kamu tesislerinin yetersizliği gibi Bursa’da pek çok sorunumuz var. Kent aynen Türkiye gibi, kötü yönetiliyor.” ifadelerini kullandı.
‘BOŞALTILAN OKULLARIN YERİNE YENİLERİLERİ YAPILMADI’
Bursa’daki okulların depreme dayanıksız olduğunun altını çizen Pala, “Bazı okullar için yıkım kararı alındığı biliniyor. Ancak boşaltılan okulların yerine kısa sürede yeni okul yapılmadığı için, öğrenciler ve öğretmenler iki okul bir arada kalabalık sınıflarda eğitim yapmak zorunda kalıyor. Bu arada İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan ihalelerle ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları gündemden düşmüyor” dedi.
‘ŞEHİR HASTANESİ ŞEHİR DIŞINA YAPILDI’
Bursa’nın daha pek çok sorunu var diyerek söze devam eden Dr. Kayıhan, “Yılda 15-20 kez kullanılacak stadyum kent merkezine yapılırken, 7/24 hizmet sunacak şehir hastanesi şehir dışına yapılıyor. Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle yapılan ve işletilen 1355 yataklı Bursa Şehir Hastanesinin kamuya çok yüksek maliyetinin yanı sıra; hastaneye BursaRay’ın götürülebilmesi için 2021’de yaklaşık 2 milyar TL tutarında bir ihale yapılıyor. Aynı tarihte bu para ile kent merkezinde üç tane 600 yataklı devlet hastanesi yaptırmak mümkündü. Ancak mevcut iktidar, Muradiye Devlet Hastanesi gibi kent merkezindeki devlet hastanelerini kapatmayı tercih ediyor. İktidar milletvekillerinin kent merkezinde ortağı olduğu özel hastanelerin sayısı ise her geçen yıl artıyor” diye konuştu.
‘KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI OLACAK’
14 Mayıs seçimlerine vurgu yapan Kayıhan,”14 Mayıs’ta bu düzeni birlikte değiştireceğiz. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olacak ve TBMM’de 360’ın üzerinde milletvekili ile güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişi hep birlikte gerçekleştireceğiz. Çoğulcu demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine inşa edilecek yeni anayasa ile hukuk devleti ve haklar toplumu hedefine ulaşacak, sevdiklerimizle huzur ve mutluluk içerisinde yaşamaya adım atacağız. Etnik köken, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik ya da diğer görüş, ulusal ya da sosyal köken, mal sahipliği, doğum ya da sakatlık, yaş, medeni durum, aile durumu, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, yaşanılan yer, ekonomik ve sosyal durum gibi her türlü ayrımcılığı reddedeceğiz. Demokrasimizi saydamlık ve hesap verebilirlikle güçlendirecek, kamu kaynaklarını kamu yararı gözeterek kullanacağız. Kamu yönetiminde liyakati esas alacağız. Her şeyin fiyatının bilindiği ama hiçbir şeyin değerinin bilinmediği bu çağı kapatıp; insancıl, hak temelli, eşitlik, adalet, özgürlük ve dayanışmayı kapsayan bir değerler manzumesi yaratacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı olarak kurulmuş Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüzüğünün 2.Maddesinde yer alan “insan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlük, eşitlik, dayanışma, barışçı ve adil bir dünya, emeğin yüceliği, gönenç, doğanın ve çevrenin korunması, çoğulcu ve katılımcı demokrasi” değerlerinin savunulmasına hep birlikte katkı koyacağız. Çocuklarımızın tüm farklılıklara saygı gösterilen, herkesin eşit yurttaş olduğu bir Türkiye’de yaşamaları için bıkmadan, usanmadan uğraş vereceğiz” dedi.
YORUMLAR