Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi, Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, tatil döneminde çocukların dijital nesnelere teması konusunda uyarılarda bulundu.
Prof. Dr. Dilci, tüm uyarılara rağmen çocukların dijital oyunlardan kopamadığını belirterek, “Yaz tatilinin tabii ki kendine göre handikapları ve avantajları var. Dolayısıyla yoğun dijitalleşmenin bir alışkanlık ve yaşam kültürü haline dönüştüğünü biliyoruz. Bu anlamda dijitalleşmeyle beraber gelen en büyük sıkıntı, adına ‘Kaliforniya Sendromu’ diyebileceğimiz haz ve hız ilkesine dayalı yaşam biçimi. Bu özellikle çocuklarımız üzerinde ciddi tahribatlar yaratmaktadır. Her şeyden önce ruhsal anlamda bir sıkıntı, ekonomik ve üretkenlik anlamında olumsuzluk oluşturuyor. Yine bilişsel bulanıklık ve düşünce akışını bozması yönünden fizyolojik ve bedensel gelişme adına ciddi sıkıntılar oluşturabilmektedir. Bu nedenle dijital nesne kullanımı konusunda ailelerimizin çok dikkatli olması gerekir.” dedi.
Dilci, “Çocukların hem sabırsız, hem hızlı bir şekilde, hiçbir şeyden tatmin olmayan ve doyumsuz bir yaşam şeklinde kendini gösteren Kaliforniya Sendromu’na düşmemeleri için elbette bazı önlemler alınabilir. Dijital nesneler üzerinde oyun oynama ihtiyacı çocuklarda oyun tatmini açısından önemli. Fakat bunun yeri sadece dijital nesneler değildir. Bunun yerine doğayla iç içe kamplar, akran gruplarıyla etkileşimli sportif etkinlikler ve kitap okuma, yaklaşan bayramla beraber burada eş, dost, akraba ziyaretleriyle gerçek insani sosyal faaliyetlerin ve yüz yüze ilişkilerin hayata geçirilmesi fırsat olacaktır” dedi.
Aşırı derecede dijital bağımlı çocukların oyun başından kalktıktan sonra hiçbir şeyden haz almayacak, doyum sağlamayacak kimliğe büründüklerine dikkat çeken Prof. Dr. Dilci, “Biz bunun adına bilimsel literatürde haz ve hız odaklı bir yaşam biçimi diyoruz. Bu ilerleyen yaşamında çocukların iş hayatında, meslek hayatında, trafikte bile başımıza sorun çıkaracak bir durum. Çünkü aceleci, adrenalin odaklı bir yaşam biçimine tabi tutulan bir nesil geliyor. Bunun için milletçe, toplumca bunun önüne geçecek birtakım uygulamaları hayata geçirmeliyiz. Sosyal etkinlikler başta olmak üzere aile, akraba ve akran ilişkilerini öne çıkarmak gerekiyor. Çocuklarımızın okul, beceri ve bedensel ihtiyaçlarını karşılayabilecek, enerjilerini kaliteli şekilde atabilecekleri ortamlara fırsat vermek zorundayız” diye konuştu.
YORUMLAR