Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temaslarda bulunmak üzere Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’a gitti.
Erdoğan’ı, Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı’nda, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ve eşi Dr. Wan Azizah İsmail, Türkiye’nin Kuala Lumpur Büyükelçisi Emir Salim Yüksel, Malezya Savunma Bakanı Mohamed Khaled Nordin ile büyükelçilik personeli ve diğer yetkililer karşıladı.
FAHRİ DOKTORA BERATI VERİLDİ
Erdoğan’a, Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi’nde Perak Sultanı Nazrin Şah tarafından fahri doktora beratı takdim edildi.
“Yeni Yüzyılda Türkiye-Malezya Stratejik İşbirliği” toplantısı kapsamında kamu çalışanları ve üniversite öğrencilerine hitap etti.
“DÜNYAMIZ YENİ BİR PAYLAŞIM KAVGASINA SÜRÜKLENİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya liderine teşekkür ederek başladığı ikinci konuşmasında, “Geçtiğimiz yıl diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 60. yıldönümünü hep birlikte idrak ettik. Ülkelerimiz arasındaki bu yakın ve dostane ilişkilerin gelecekte de sürmesini temenni ediyorum.
Malezya ziyaretimizi bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Üretim, tüketim, dağıtım alışkanlıkları kökten değişirken eş zamanlı olarak dünyamız yeni bir paylaşım kavgasına doğru sürükleniyor.
Bu değişim fırtınası küresel ölçekte siyasi, sosyal ve ekonomik vir takım kırılmaları da beraberinde getiriyor. Ülkeler arası rekabetin daha yıkıcı hale geldiğini, kutuplaşmanın daha da arttığınıi korumacı ve tek taraflı yaklaşımların rutinleştiğini müşahade ediyoruz.” diye konuştu.
Erdoğan öncelikle bir hususun önemli olduğunu vurgulayarak, “Ekonomi, finans ve ticarete kadar birçok alanda oyunun kurallarını belirleyenler aynı ülkelerdir. Son seksen yıldır doğudan batıya aktarılan yeraltı ve yer üstü kaynaklarının önemli bir kısmı yine bu ülkelerin ekonomik, siyasi ve askeri gücünü desteklemek için kullanılmıştır.” ifadelerini kullandı.
“ADALETİN RAFA KALDIRILDIĞI YERDE BARIŞ OLMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalablıktan ellerini vicdanlarına koyarak düşünmelerini isteyip şu sorulara yanıt verilmesini istedi:
“1960’larda başlayan bağımsızlık hareketlerinin önünün bir süre sonra askeri darbelerle kesilmesi tesadüf müdür? Soğuk savaşın iki ana aktörü arasındaki bilek güreşinin kurbanlarının mazlum milletler olması sadece rastlantı mıdır?
Büyük güçlerle ticari ilişkilerini daha dengeli, daha adil bir noktaya çekmek isteyen liderlerin alaşağı edilmesini masum görebilir miyiz? Bugün dünya nüfusunun toplam gelirden aldığı pay yalnızca yüzde 1,3 ise bunda sistemden kaynaklanan bir sorun yok mudur?
Kuzey Amerika’da doğan bir çocuğun Afrika’da yaşayan 70 çocuktan daha fazla imkana sahip olmasını normal karşılayabilir miyiz?
Karşılaştırmaları ve örnekleri çoğaltabilriz, haklıyı, mazlumu, zayıfı değil, güçlüyü, zorbayı, seçkini, zengini koruyan bu yapının aynı şekilde devam etmesi doğru da mümkün de değildir. Çünkü adaletin olmadığı, adaletin vahşi çıkarlar uğruna rafa kaldırıldığı bir yerde insanlık adına barış, huzur ve kalkınma olmaz.”
“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN YENİ BİR KÜRESEL DÜZENE İHTİYACIMIZ VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan insanlığa biçilen bu elbisenin dünyaya çok dar geldiğini belirterek, “Son dönemde giderek artan dayatmaları, imtiyazını kaybetmek istemeyenlerin çırpınışları olarak değerlendiriyoruz. Gücü elinde bulunduranın her zaman haklı çıktığı bu adaletsiz düzene itirazımızı her zeminde açıkça dile getiriyoruz.
Türkiye olarak biz her şeyden önce nüfusu 2 milyarı aşan İslam aleminin temsil edilmediği bir yapının kendisi adil olmadığı için adalet de dağıtamaz.
Dünya nüfusun dörtte birinin dışlandığı bir yapının güvenlik dağıtması, kürese istikrar ve barışa hizmet etmesi beklenemez. Aynı durum küresel yönetim sisteminde temsil imkanı bulamayan diğer gruplar için de geçerlidir. Dolayısıyla sorunların çözümü için yeni bir anlayışa yeni bir küresel düzene ihtiyacımız var.”
“FİLİSTİN’İN HAYKIRAN SESİ OLDUK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi hakkımızı savunurken, başkalarının yaşadığı haksızlık ve acılara da gönlümüzü açma cesareti gösterebilmeliyiz. Altta kalanın canının çıktığı bir yerde yalnızca keder, gözyaşı ve acı olur. Biz Türkiye olarak böyle bir bakış açısıyla hareket ediyoruz.
İsrail’in soykırım uyguladığı Gazze’de katliamların başladığı ilk günden itibaren çok yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük. BMGK dahil tüm platformlarda, İsrail terörüne dikkat çektik, zulmü lanetledik, Filistin’in haykıran sesi olduk.
Gazze’ye gönderdiğimiz 100 bin tonu aşan insani yardımın yanı sıra İsrail’le ticari ilişkileri tamamen durdurarak tepkimizi çok net ortaya koyduk.
Saldırıların sona ermesi ve sorumluların uluslararası hukuk önünde hesap vermesi için de her türlü gayreti gösterdik.
Bu çabalarımızdan dolayı çok baskı gördük, tehdit edildik, siyanist lobinin itibar suikastlerine maruz kaldık.” diye konuştu.
Malezya ziyaretinin ardından Erdoğan, Endonezya ve Pakistan’a gidecek. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantılarına başkanlık edecek.
YORUMLAR