Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Denizli’de Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi’nde iş dünyası temsilcileri ile bir araya geldi. Son ekonomik verileri paylaşan Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin enerji başta olmak üzere bir takım ürünleri zorunlu olarak ithal ettiğini söyledi. Geçmiş döneme oranla ekonomik olarak daha ılımlı ilerlendiğini belirten Yılmaz, “Gelecek yıla ilişkin tüm bunları dikkate aldığımızda yüzde 4 civarında bir büyüme bekliyoruz. 2026 ve 2027 yıllarında ise yüzde 4,5 ve 5 gibi büyümelerle dünya ortalamasının üstünde bir büyüme performansıyla yolumuza devam edeceğimize inanıyoruz. Bu yılın sonunda milli gelirimiz dolar bazında 1,3 trilyon doları geçecek olarak görülüyor. Kişi başına milli gelirimiz ise bu yıl sonu itibarıyla 15 bin doları aşmış olacak. 2027 hedefimiz ise 1,8 trilyon dolar bir ekonomik büyüklük ve kişi başı milli gelir 20 bin dolar olacak şeklinde özetlenebilir” dedi.
İstihdamda da artış yaşandığını vurgulayan Yılmaz, “2024 Eylül ayında bir yıl önceki eylül ayına oranla 1,1 milyon istihdamımızda bir artış var. Bu gerçekten çok takdir edilmesi gereken bir gelişmedir. Toplamda ise 32,8 milyon kişiye ulaşılmıştır. İşsizlik oranımız ise uzun bir süredir tek haneli şekilde ilerlemeye devam ediyor. En son yüzde 8,6’ydı. Önümüzdeki süreçte ise her yıl ortalama 750 bin civarında bir istihdam ile tek haneli rakamların devam etmesini bekliyoruz. Tabii ki dönemsel yükselişler her zaman olabilir ama istihdam piyasamızda bir canlılık olduğunu ifade edebiliriz” şeklinde konuştu.
“İhracatta yılsonu itibarıyla da 264 milyar dolara ulaşacağımızı öngörüyoruz”
Türkiye tarihine bakıldığında kalkınmanın önündeki en büyük sorunun cari açık meselesi olduğunu ve cari açığın korunmasının önemli olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, geçen yılın ortalarında yüzde 6’lara çıkan cari açığın 2024 eylül ayı itibarıyla 9,7 milyar dolara düştüğünü söyledi. Yıl sonu ihracat beklentilerini açıklayan Yılmaz, “İhracatta 262,3 milyar dolara geçmiş durumdayız. Yıl sonu itibarıyla da 264 milyar dolara ulaşacağımızı öngörüyoruz. Mal ihracatının yanı sıra hizmet ihracatının büyük bir önemi var. Turizm özellikle çok iyi gidiyor. Turizmde ilk 9 aydaki artış yüzde 6,6 ve 12 aylık geriye gittiğinizde 58,8 milyar dolara ulaşmış durumdayız. Yıl sonu itibarıyla muhtemelen 60 milyar dolar hedefimiz vardı, ulaşacağız gibi görünüyor. Turizmde işler gerçekten çok iyi gidiyor. Turist sayısında da 61 milyona yakın bir sayı ile bu yılı kapatacağız gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
“Üç kredi kuruluşunun iki kademe not artırdığı tek ülke Türkiye”
Kur korumalı mevduat rakamlarını paylaşan ve enflasyondaki son süreci anlatan Yılmaz, “Diğer bir husus ise risk göstergelerinde azalma. Önce enflasyonda zeminin güçlendirilmesi gerekiyor. Yani cari açığı düşüreceksiniz, bütçe açığını düşüreceksiniz ki sağlam zeminde enflasyonla mücadele olsun. Biz de üç safhaya ayırdık: Geçiş süreci, dezenflasyon süreci ve kalıcı istikrar dönemi. Geçiş sürecini bu haziran itibarıyla bitirdik. Rezervlerimizde çok ciddi bir şekilde artış oldu. Geldiğimiz noktada 8 Kasım itibarıyla brüt rakamlarımız 157,3 milyar doları aşmış durumda. Kur korumalı mevduat (KKM) geçen yılın ağustos ayında 126 milyar dolarmış. 8 Kasım itibarıyla 37,9 milyar dolara kadar düşmüş durumda. Her geçen gün KKM erimeye devam ediyor. Bunu da finansal piyasaları bozmadan gerçekleştiriyoruz. Risk birimleri düştü. Geçen yıl 703 baz puan olan ülke risk primimiz 14 Kasım itibarıyla 259 baz puana inmiş durumda. Üç tane kredi derecelendirme kuruluşunun iki kademe not artırdığı bir dönem yaşadık. Türkiye bu anlamda tek ülke. Mayıs ayında 75,5 seviyesine gelen enflasyon şimdi geldiğimiz noktada 48,6 olarak belirlendi. Yani 27 puan bir azalma söz konusu. Bu düşüş önümüzdeki süreçlerde de devam edecek. Gelecek yılın sonbaharına geldiğimizde ise büyük oranda artık enflasyondan bahsetmeyeceğiz. Tek haneli rakamlara gelene kadar mücadelemiz devam edecek” dedi.
“2023 yılındaki 5,2’lik cari açığımızın 3,6’sı deprem harcaması”
2023 yılı bütçesini zorlayan en büyük faktörün 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 kentte yıkıma yol açan depremler olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Geçen yılın ortalarında bütçede zorlu bir perspektifimiz vardı. Emekliliğe hak kazananlara dönük yaptığımız düzenlemelerin bütçeye getirdiği yük. Personele enflasyonun üzerinde önceki bütçede hesaplanmamış artışların getirdiği yük. En önemlisi ise deprem, tarihimizin en büyük depremini yaşadık. 11 ilimizi, 14 milyon nüfusu etkileyen deprem. O dönemki hesaplarımızla 104 milyar dolarlık ek bir maliyet getirdi. 2023 ve 2024’te 2,5 trilyon Türk Lirası deprem için ödenek tahsis ettik. Bu en gelişmiş ekonomileri zorlayacak bir miktardır. Buna rağmen bütçe açığımızı geçen yıl milli geliri oranla yüzde 5,2’de tutmayı başardık. Bu yıl başlangıçta 6,4 demiştik ama gelinen noktada yüzde 4,9 gibi bir rakamla kapatacağımızı düşünüyoruz. Geçen yılki 5,2 açığın 3,6’sı deprem harcaması. Depremi çıkardığınız zaman geçen yılın bütçe açığı milli gelire oranı yüzde 1,6. Bunun olumlu tarafı ise şudur ki deprem harcamaları geçici harcamalardır. Büyük oranda yatırım niteliğindedir. Dolayısıyla yapısal bir bozulma oluşturmaz, dönemsel etki yapar. Bir süre sonra deprem harcamalarının bütçemizden çıkacağını göreceğiz. Önümüzdeki yıl deprem etkisi bütçemizde yarı yarıya düşecek. Bütçemiz çok daha rahatlayacak. Gelecek yıl 3 civarında bütçe açığı öngörüyoruz. Denizli’nin ihracatıyla, yatırımıyla, istihdamıyla, üretimiyle bu perspektife güçlü destek veren illerden bir tanesi olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
YORUMLAR