-Ben sokaklarda büyüdüm. Kalıpsız ve özgürce. Ağaçlara da tırmandım, Barbie bebekle de oynadım. Çocukluğunda sokağa, doğaya hayata karışınca gözlem yeteneğin de artıyor. -Hayal gücü yüksek bir kız çocuğuydum. Her şeyi hayal kurarak gerçekleştirdim. Bir çeşit olumlama da diyebiliriz buna.
-Annem yurtdışında yaşarken babama duyduğu aşktan İzmit’e yerleşmeyi seçmiş. ‘Ya annem buraya hiç gelmeseydi, hayatı nasıl olurdu?’ sorusuyla çizdim yolumu biraz da. Sürekli başka ihtimaller düşünerek. -Ne olursa olsun geldiğin yer senin en gerçek katkısız halin.
-Herkesle iyi geçinirim. Ama çok sevdiklerim sayılıdır. Onlardan vazgeçmem mümkün değil. -Kader, alın yazısından ziyade bir yol haritası gibi. Hangi duraklara uğrayacağın, hangi yöne gideceğin senin elinde. Pusula sensin.
-Başlarda sosyal medyaya sinir oluyordum, nihayet başa çıkmayı öğrendim. Takmıyorum diyemem. Bazen üzüldüğüm anlar oluyor. Şahsıma yapılan yorumlar bir tarafa insanların görüp okuyacağımızı bile bile bu denli kötülük kusabilmesi asıl üzüntüm.
-Özümün ne olduğunu erken yaşta kabul ettim. Ne cinsiyete ne de tek bir kişiye bağlayabilirim. En büyük aşk içimiziz. İçimizdeki aşk bir de başkasında karşılık bulduğunda tadından yenmiyor. Ama bu karşılık evde baktığın bir bitkide de bulunabilir, işinde de.
-Bence Türkiye’deki oyuncular, yurtdışındaki oyuncularla kapışır. Hatta onları geçebileceğimize bile inanıyorum. Bir sürü set aksiliği, yetiştirme telaşı, sürekli performans derken sette pişiyoruz. Adeta maraton koşuyoruz. Antrenmanlıyız.
-Kendimizi birey olarak ne kadar tamamlanmış hissetsek de yeni yolculuklara ihtiyaç duyuyoruz. Ve birlikte keşfetmek yolculuğun en güzel hali. Hiçbir şeyin sonsuza kadar süreceğinin hiçbir garantisi yok. Hem ne olduğunu bilmemek de heyecanlıymış.
YORUMLAR