Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’nde ‘İslam’ın Rehberliğinde Bilgiden Bilince’ konulu bir konferans verdi.
Vali Okay Memiş, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, akademisyenler, öğrenciler ve din görevlilerinin katıldığı konferansta konuşan Erbaş, “Müslümanlar ilmi, dini ilimler ya da işte müspet ilimler, sosyal ilimler, fen bilimleri, pozitif bilimler şeklinde bugünkü gibi kalın duvarlarla arasını açmamışlar. Pozitif bilimlerle ne kadar meşgul oluyorlarsa dini ilimlerlede o kadar meşgul olmuşlardır. İbn-i Sina örneğini verdim. İbn-i Sina tıpta ne kadar zirve ise felsefede de o kadar zirve olmuş. İbn-i Sina’nın ‘El-Kanun Fi’t Tıp’ isimli kitabını asırlar boyunca bütün dünya üniversiteleri ders kitabı olarak okutmuşlar, felsefede yazdığı kitaplardan bugün biz istifade ediyoruz. Dini ilimlerde İbni Sina fıkıh tefsir, hadis, 11 yaşında hafız olmuş ve oradan başlamış. Sadece orada kalmamış musiki ile ilgili kitap yazmış. Farabi’de öyle. Farabi’nin bir kitabı var bende, ‘ud metodu’ diye. Biz onu felsefeci biliriz ulûm-u islâmiye, dini ilimlerde kendisini çok iyi yetiştirmiş bir alim biliriz, sosyolojide, felsefede. Ama aynı zamanda bin sene önce ‘ud metodu’ diye bir kitap yazmıştır. Biruni’ye bakıyoruz, 11’inci asırda hani ortaçağ karanlığı diyorlar ya. Batı orta çağ karanlığı içerisinde adeta debelenirken Biruni, kimya ile ilgili öyle tecrübi çalışmalar yapmış, deneyler yapmış bugün en gelişmiş laboratuarlarda, en gelişmiş teknolojik aletler ile yapılan deneylerle Biruni’nin yaptığı deneyler çok yakın birbirine. Onun için 11 asra ‘Biruni Asrı’ denilmiştir. Matematik de fizik de kimya da cebir de geometri de bütün bu bilimlerin aslı Müslümanlar tarafından bulunmuştur” diye konuştu.
‘TARİHİN EN BÜYÜK KRİZLERİNİN YAŞANDIĞINI GÖRMEKTEYİZ’
Gençlere kendilerini farklı alanlarda yetiştirmeleri tavsiyesinde de bulunan Erbaş, konuşmasında şunları söyledi:
“Son 2 asra kısaca bir bakalım. Dünyada her alanda köklü değişikliklerin yaşandığı hepimizin malumudur. 18. yüzyıldan itibaren batı merkezli bir yaklaşım da özellikle bilgi alanında şuna vurgu yapmak isterim. Bilgi alanında yaratıcıyı ve aşkın boyutunu öteleyen parçacı bir yönelim öne çıkmış ve bu yaklaşım dünyanın her yerini az veya çok etkilemiştir. Bugün küresel olarak yaşanan birçok sorun ve krizin temelinde işte batı merkezli gelişen bu bilim anlayışının insana, evrene ve hayata bakışındaki bencillik ve insanın Allah’la ilişkisi bağlamında oluşturduğu marazi ve paradoksal yaklaşımlardır. Yaşadığımız son 2 asra yakından baktığımızda bilim bilgi ve felsefenin oldukça öne çıkmasına rağmen bireysel ve toplumsal anlamda tarihin en büyük krizlerinin yaşandığını görmekteyiz. Bilimsel, teknik ve sosyal alanda yaşanan gelişmelerin insanlığı neden daha güzel bir hayata taşımadığı sorusu oldukça önemli ve üzerinde düşünmeye değer bir mevzudur.”
‘DOĞRU BİLGİNİN PEŞİNDEN KOŞACAĞIZ’
Yaşanılan bilgi çağında bilgiye ulaşmanın kolay olduğunu ancak doğru bilgiye ulaşmanın zorlaştığını ifade eden Erbaş, “İçinde yaşadığımız bilgi çağında bilgiye ulaşmak oldukça kolay olmakla beraber şimdi çok önemli bir cümle kuracağım buraya dikkat, doğru bilgiye ulaşmak alabildiğine zorlaşmaktadır. Ortalıkta bilgi dolaşıyor, bilgiler dolaşıyor ama bu bilgiler doğru mu değil mi onu tespit etmek bize düşüyor. Doğru bilginin peşinden koşacağız. Enformasyon çağında bilginin ve hakikatin alabildiğine manipülasyona maruz kaldığına şahit oluyoruz. Biz sahih bilginin, doğru bilginin peşinden koşacağız” dedi.
YORUMLAR