EYT yasa teklifinin Meclis Genel Kurulundaki görüşmeleri başladı.
Teklifin tümü üzerinde yapılan görüşmelerde ilk sözü İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta aldı.
Usta’nın konuşması şöyle:
“… Şimdi, nihayet, EYT’yle ilgili, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 405 sıra sayısıyla görüşüyoruz. Bu önemli bir konudur, önemli bir gündür çünkü “EYT” büyük ve uzun bir mücadelenin adıdır, azmin adıdır “EYT” Uzun bir mücadeleden sonra, bizlerin de verdiği destekle nihayet iş bu aşamaya gelmiştir ve inşallah, bugün biz EYT kanun teklifinin de Mecliste en hızlı şekilde çıkması için elimizden gelen her şeyi de yapacağız. Yani çok temel gördüğümüz konularda 2 tane maddesinde konuşup diğer maddelerde konuşmamayı planlıyoruz yani bir saat önceyse de bir saat önce bu kanun çıksın, EYT’liler bir an evvel beklediği bu emeklilikle tanışsın istiyoruz; o anlamda da İYİ Parti Grubu olarak konuşmalarımızı mümkün olduğu kadar kısa tutacağız.
Tabii, şimdi birazdan kanun teklifinin içeriğine geleceğiz. Bu hakkın elde edilmesi açısından İYİ Parti Grubu olarak çok ciddi bir katkımızın olduğunu zaten Türkiye, kamuoyu biliyor. Aslında, EYT’nin çözümüne ilişkin kırılma noktası 24 Ekim 2018 tarihidir. Hatırlarsanız o tarihte emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili İYİ Parti Grubunun verdiği önerge Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmişti fakat ikinci oylamada reddedilmişti ancak ondan sonra herkes biliyordu ki artık EYT meselesi mutlak surette çözüme kavuşturulacaktı. Bu konu bütün Türkiye’ye mal olmuş bir konu hâline gelmiştir.
Şimdi, gecikmiş bir düzenlemedir, bunu mutlaka tespit etmemiz gerekir. Ben, buradan, tabii, AK PARTİ Grubuna özellikle sormak istiyorum: Neyi beklediniz bu vakte kadar yani niye bu kadar geciktirdiniz veya ne değişti? Sayın Cumhurbaşkanı hani “Seçim kaybedeceğimi bilsem bile bu yasayı geçirmeyeceğim.” diyordu. Tabii, insan “Ne değişti de bu yasayı getiriyorsunuz?” diye sormadan edemiyor. Tabii, öyle anlaşılıyor ki AK PARTİ Grubunun artık iktidarı kaybetme korkusu EYT’yi -bizlerin de gayretiyle, tabii en fazla EYT’lilerin o örgütlü gayretleriyle- AK PARTİ Grubunu bu noktaya getirmiştir. Fakat tabii bunun seçim malzemesi olması, bunun seçim önünde yapılmasının da hiç yakışı kalmamıştır; onu söyleyeyim çünkü ortada bir mağduriyet varsa bu mağduriyete kulağımızı tıkamamız gerekirdi. Bu kapsamda, milyonlarca insanın, 4,8 milyon insanın olduğunu etki analizinde görüyoruz. Aileleriyle birlikte 20 milyon insanı o zaman niye bu kadar mağdur ettik, niye seçimi beklediniz bu iş için? Buradan, tabii “Biz, bunların, EYT’lilerin gönlünü yaparız, artık oy alırız.” diye düşünüyorsanız… Hani derler ya: “Kurt kışı geçirirmiş ama yediği ayazı unutmazmış.” EYT’lilerin de size siyaseten bu anlamda destek vereceğini hiçbir şekilde düşünmüyoruz.
Şimdi, tabii şunu, kanun teklifinin eksikliklerini anlatacağız, nasıl olsa daha iyi olurdu onları anlatacağız ama nihayetinde bu hâliyle bile de destek verdiğimizi de baştan ifade etmek isterim, sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Destek vereceğiz çünkü işte, yetmez ama yine de “Evet.” diyeceğiz. Tabii, bizim bu teklifin oluşmasında da 11 Mayıs 2022 tarihinde Sayın Genel Başkanımızın İYİ Parti grup toplantısındaki yaptığı İYİ Parti çözüm önerisinin de temel bazı hususlarının büyük ölçüde dikkate alındığını görüyoruz, bu da memnuniyet verici. Bunlardan özellikler bir tanesi şu: Biliyorsunuz, AK PARTİ Grubu kanunları genelde şöyle çıkarıyor: “Şu vakte kadar müracaat edenlere…” veya “Şu vakitte bu hakkı elde etmiş olanlara bu hak verilir.” şeklinde bu tür kanunları genelde hep böyle çıkarmıştır. Ancak burada o yapılmadı yani bugün belki prim gününü doldurmamış olsa bile önümüzdeki aylarda, bu kanun çıktıktan sonra prim gününü dolduranların da yaş nedeniyle yaşa katılmalarının önüne geçilmiş oluyor. Bu, bizim çok ısrarla üzerinde durduğumuz ve her defasında, her platformda önemsediğimiz bir konuydu. Ben bu konunun da kanun teklifinde Bakanlık tarafından dikkate alınmış olmasının iyi olduğunu, önemli olduğunu düşünüyorum yani bu pencere önümüzdeki dönem boyunca da açık olacak. Bugün, işte buradaki rakamlara göre 2 milyon 250 bin kişi prim ödeme gün sayısını doldurmuş yaş nedeniyle bekliyor fakat önümüzdeki dönemde de bir bu kadar daha insan prim ödeme gün sayısını doldurup yaş nedeniyle bekleyecekti, onların beklemeyeceği ifade ediliyor dolayısıyla bu pencerenin açık olması bu anlamda doğru bir şey.
Şimdi, kanun teklifi ne getiriyor? Aslında ifade ettik, prim ödeme gün sayısını kanun teklifi değiştirmiyor, buna ilişkin bir eleştirimiz var, onu söyleyeceğim. Primlik süresini de değiştirmiyor ancak 99’da çıkan kanunla getirilen bir kısım kademeli yaş şartları da burada kaldırılmış oluyor. Dolayısıyla kanun teklifinin en büyük eksikliği prim ödeme gün sayısının kademeli olarak artıyor olması. Bu anlamda şunu da söylememiz lazım: Hakikaten hiçbir şekilde iktidar tarafı yani hükûmet yetkilileri -bakan olabilir, Sayın Cumhurbaşkanı olabilir veya AK PARTİ Grubundan arkadaşlar olabilir- hiçbir şekilde iyi bir iletişim yapmamıştır, Komisyonda Sayın Bakan 5000 günü zikretmiştir “5000 günü dolduranlar emekli olacaktır.” demiştir fakat önümüze getirilen kanunla bunun 5975 güne kadar kademeli olarak çıktığını görüyoruz. Tabii, bu da bir mağduriyete neden oldu. Niye? İnsanlar 5000 gün üzerinden yaptılar. İşte, birtakım borçlanmalarını yaptı, borçlanma için arabasını sattı, efendim kredi çekti, eşinden dostundan bulabildiyse borç aldı, ondan sonra parasını yatırdı. Şimdi biz ona diyoruz ki: “5975 gün.” Kimisi için bunu söylüyoruz. Tabii, bu doğru bir şey olmadı, bu anlamda EYT’liler mağdur edilmiş oldu. Biz buna ilişkin 5000 güne çekilmesi için önerge verdik, önergemiz Plan ve Bütçe Komisyonunda reddedildi. Umarız ki birazdan vereceğimiz, maddede vereceğimiz önerge kabul edilir. Kabul edilmesi durumunda EYT’lilerin bu mağduriyeti giderilecektir.
Şimdi, bunun dışında ne getiriliyor? Bizim yine sık sık gündeme getirdiğimiz bir husus vardı, biliyorsunuz bu kanun hükmünde kararnameyle taşerondan memuriyete geçirilenler vardı. Bunlar için şöyle bir hüküm konulmuştu: Emeklilik hakkını elde ettiklerinde zorunlu olarak onları da emekli ediyordu. Şimdi, kimisini emekli etmeyen, kimisini de emekli eden bir anlayış vardı. Bunun yanlış olduğunu, bu insanların çalışmak istiyorlarsa çalışmaları gerektiğini, buna müsaade edilmesi gerektiğini söylemiştik, kanunla bu düzenleme de yapılıyor. Bu yönüyle de bizim ısrarla üzerinde durduğumuz bir düzenlemenin burada yapılmış olması da bu anlamda memnuniyet verici.
Diğer bir husus da sosyal güvenlik destek primi yani şu: Emekli olduktan sonra bir kısım insanlar çalışmak isterse yüzde 32 oranında prim yatırarak hem emekli aylığını alıyor hem de çalışmaya devam edebiliyordu. Şimdi, normal şartlarda bu 5 puanlık indirimden sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışanlar faydalanamıyordu. Burada da o kısım da EYT’liler için, bu kanun çerçevesinde ilk defa emekli olacaklar için düzeltilmiş oldu. Bu da aslında doğru bir şey oldu yani EYT’lilerin mevcut iş yerlerinde biraz daha çalışmasının önü açılmış oldu, teşvik edilmiş oldu.
Şimdi, eksiklikleri nelerdi? Bir tane eksiklik prim ödeme gün sayısının açıklandığı şekilde yapılmayıp kademeli olarak 5975’e kadar çıkması. Bu bizim itiraz ettiğimiz hususlardan bir tanesi.
Bir diğeri, 9 Eylül 1999 tarihi esas alınıyor, tamam ancak bu tarih yine “yüzyılın depremi” dediğimiz, o dönemde büyük bir depremin hemen akabinde olmuş bir şeydi. Birçok insan deprem nedeniyle bu işlerle ilgilenemediği için, bir kısım süreçleri başlatamadığı için, aslında çalışıyor olmasına rağmen bir kısım resmî prosedürdeki eksiklikler nedeniyle onların bir mağduriyeti oldu. Onları burada gidermek gerekiyordu, o yapılmadı.
Diğer bir yapılmayan husus, staj ve çıraklık başlangıcının uzun vadeli sigortalılık başlangıcı sayılması gerektiğini çok sık ifade ettik, o da burada düzeltilmedi. Diğer bir eksikliği de bu, bunu da önümüzdeki günlerde mutlak suretle -artık başka bir kanunda- düzeltmemiz gerekiyor.
SSK ve BAĞ-KUR adaletsizliği devam ediyor. Şimdi, BAĞ-KUR’lularda biliyorsunuz, daha uzun bir süre prim ödenmesi gerekiyor ama şöyle durumlarda bile… Mesela şöyle düşünelim; işte, 5000 günün üzerinden emekli olabilecek birisini düşünelim: Efendim, 3000 günü SSK’lı ama son döneminde BAĞ-KUR’lu olmuş, 2000 günü de BAĞ-KUR’dan yatırmış; şimdi orada bunlar için primin 5000 gün değil, 9000 güne çıkmış olması ciddi bir adaletsizlik getiriyor. Bu da düzeltilmesi gereken veya bu kanunun eksik olduğu yönlerden bir tanesi.
Son olarak da şunu söyleyebiliriz: Emekli aylığı hangi döneme göre bağlanacak, bu da belirsiz; bu, kanunun belirsizliği, eksikliği değil de belirsizliğidir yani 1999 öncesine göre mi, sonrasına göre mi? Halbuki kanunlarda “belirlilik” ilkesi vardır. Buranın da mutlaka düzeltilmesi gerekiyor.
Şimdi, tabii, biz bu EYT konusunda çok ısrarlı olduğumuz için önceki yıl da yapmıştık, bu yıl da yine Plan ve Bütçe Komisyonunda EYT’liler için bir ödenek konulması gerektiğini düşündük çünkü bu bir mali yük oluşturacak; bu -EYT’lilerin suçudur, değildir, o ayrı bir konu, ondan bağımsız bir şekilde- bütçeye bir yük getireceğine göre buna ilişkin önerge vermiştik -tabii, iktidarın yani anlayışı bu- o gün o önerge reddedildi. Yani bizim önergemizi reddediyorsunuz, siz kendiniz niye koymadınız? Bir ödeneği falan da yok. Yani bunun biraz, böyle seçime yönelik -yine paldır küldür olduğunu- veya işte bütçe disiplininin, planlama anlayışının olmadığını… Bırakın, uzun vadeli bakışı yani birkaç ay sonrasını dahi görmeden iş yapan bir iktidar anlayışının, daha doğrusu sonu gelmiş bir iktidar anlayışının tezahürü olmuştur bu durum; ödeneği konulmamıştır uyarılarımıza, ikazlarımıza, önerilerimize rağmen.
Şimdi, bir etki analizi var kanun teklifinde. Aslında ekinde de konulmadı bu. Hiç olmazsa etki analizinin detaylarına şimdi birazdan gireceğim dolayısıyla bu konuyu biraz daha irdelemiş olacağız mali yönden de iktisadi yönden de. Bir defa, etki analizinin kanun teklifiyle gelmesi lazım mevzuata göre; kanun teklifiyle gelmiyor. Kanun Plan ve Bütçede, Komisyonda görüşülürken “etki analizi” diye şöyle birkaç sayfalık bir şey getiriliyor. Ha, buna da çok şükür, o tamam yani bunu getirmeyenler de vardı, bu anlamda, yine, biz Sayın Çalışma Bakanını aslında tebrik etmek istiyoruz.
Fakat şimdi bu öyle bir şey ki değerli arkadaşlar, 5018 sayılı Kanun, bakın, bu, Hükûmetin çıkardığı bir kanun ilk acemilik döneminde -çünkü bir kural getiriyordu, bu Hükûmet kuralı sevmediğini sonra anladı, 5018’i şimdi çalıştırmıyor o ayrı bir şey ama- yanlış hatırlamıyorsam, 2003 yılının Aralık ayında çıkmış bir kanun. Bunun 14’üncü maddesi diyor ki: “Kamu gelirlerini azaltıcı veya kamu giderlerini artırıcı bir kanun teklifi getirilirse bunlar için üç yıllık bir yük hesabı, mali yük hesabı yapılarak kanun teklifinin ekine konulur.” Bakın, normal mali yüklerde… “Bu, sosyal güvenliğe ilişkin olursa yirmi yıllık hesap yapılıp, aktüeryal hesap yapılıp getirilir.” deniliyor.
Şimdi, sosyal güvenliğe ilişkin bir kanun teklifini görüşüyoruz -kanun teklifinin ekine konulmamış, Komisyonda verilmiş; bu da bir zafiyet- getirilen hesap ne kadar arkadaşlar? On aylık. Yani arkadaşlar utanmasalar, çekinmeseler üç aylık getirecekler. Herhâlde şu psikolojiyle hareket ediliyor: “Ya, bizim ömrümüz, işte, nihayetinde 18 haziranda bitiyor. Dolayısıyla o vakte kadar olan yükü biz hesap ederiz, ondan sonraki yükü gelecek olanlar hesap etsin.” mi deniliyor? Ama böyle bir anlayış olmaz, devlet yönetimi bu değildir. Yani madem bir şey getiriyorsunuz buraya, bunun yirmi yıl boyunca… Bu, piyasalara güven vermek açısından da önemli. Bakın, bir de -birazdan detaylarına gireceğim- hiç burada söylendiği gibi büyük rakamlar filan değil, yani rakamlar o kadar büyük değilse piyasaları korkutmanın da bir anlamı yok. Yani “Acaba bütçede ciddi bir disiplinsizlik mi başlıyor?” diye piyasaları tedirgin etmenin, dolayısıyla risk primini artırmanın da bir anlamı yok. Bizim önümüze, daha doğrusu hem Meclisin hem de kamuoyunun önüne, güzel hazırlanmış ve uzun dönemde… Ya, bunu biz yapıyoruz arkadaşlar, biz İYİ Parti Grubu olarak bunun on beş yıllık yük hesabını yaptık, birazdan buradan rakamları açıklayacağım. Bürokratlar burada, rakamlarımıza bir itirazları varsa çıkıp kendileri de buna -bürokrat çıkamaz ama AK PARTİ Grubundan arkadaşlar çıkıp- itirazlarını dile getirebilirler. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Devlet yönetiyorsunuz, Bakanlık elinizde, her şey elinizde, on aylık yükle geliyorsunuz ya, bu ayıp size yeter; on aylık arkadaşlar, on aylık yük hesabıyla geliniyor. Hesap da yanlış, sistematik hataları var yani metodoloji hataları var, onları da bir kenara bırakıyorum ya, on aylık yük hesabıyla getiriyorsunuz. Kanun diyor ki: “Yirmi yıllık hesapla gelmeniz lazım.” Yani, biz bir muhalefet partisi olarak bunun on beş yıllık yük hesabını yapabiliyorsak siz niye yapamıyorsunuz, yapmadan mı getiriyorsunuz, yapıp da bir şeyi mi bizden gizliyorsunuz, bunların bilinmesi lazım, kamuoyunun bunu bilmesi gerekiyor.
Şimdi, ne deniyor hesapta? “2,2 milyon insan hemen emekli olabilecek. Bunlar primini doldurmuş, yaş nedeniyle bekliyordu, olabilecek potansiyel var. Toplamda 4,8 milyon insan da kademeli olarak önümüzdeki dönemde faydalanacak.” deniliyor. Bunun SGK’ye maliyetinin 144,7 -yuvarlayarak söylüyorum- 145 milyar lira olduğu söyleniyor. 50 milyar lira da emekli olanların yerine yeni personel alınması durumunda onun getireceği personel gideri artı bütçe tarafından ödenecek -o, Emekli Sandığının ödemesi değil- işte, kıdem tazminatı veya emekli ikramiyesi türü hesaplar. Bir defa, arkadaşlar, ben buradan şunu soruyorum: AK PARTİ Grubu adına veya MHP Grubu adına arkadaşlar konuşurken bize cevap versinler, bu 50 milyar TL nedir? Yani niye personel gideri? Şimdi zaten biz personel gideri olarak burada bir personel gideri ödemiyor muyuz? Yani bunlar emekli olunca bunun yükünü zaten EYT olarak Sosyal Güvenliğin üzerine yükü de hesap edip oraya koyuyorsunuz. Zaten benim personelim çalışıyor ve buna ben maaş ödüyorum, bedava çalışmıyor ki bunlar; bunlar sanki hiç yokmuş gibi “Yeni personel alınacak.” deyip bunun üzerine bir de 50 milyar lira personel yükü hesap edilmesinin anlamı nedir; doğrusu, ben bunu anlayabilmiş değilim. Burada bir yanlışlık var, bir defa bunu yük hesabından çıkarmanız lazım. 145 milyar lira üzerinden konuşmak gerekiyor diye düşünüyorum. Eğer ben yanlış düşünüyorsam da arkadaşlarımız düzeltirse memnun olurum.
Şimdi, bir diğer husus şu arkadaşlar: Tabii, bir yıllık yük verince hatta bu 145 bir yıllık da değil, on aylık yük, işte, bunun bir yıllığı da neye gelir; yaklaşık bir 30 milyar daha üzerine koyarsanız kabaca -145, 30 daha koy-“175 milyar olur.” demek istiyor anlaşılan, Sosyal Güvenlik tarafına gelecek yük. Şimdi, aslında baktığımızda, bu yük önümüzdeki dönemde giderek azalacak çünkü sayılara bakarsanız… Bir de sayı da verilmiyor arkadaşlar, ya, Allah aşkına ya, sadece “2,2 milyon” diyorsunuz, toplamda 4,8 milyon. Bakın, ben size bir anekdot anlatayım, ben MHP Grup Başkan Vekiliyken eski Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ve eski Çalışma Bakanı Jülide Hanım, beni o zaman ziyaret etmişti, 2018 yılında da 4,8 milyondu bu. Ya, o günden bugüne… Her yıl 200-300 bin kişi sistemden çıkıyor, zaten vakti dolduğu için emekli oluyor; bu 4,8 milyon nasıl sihirli bir rakamdır da o günden bugüne hiç değişmedi, aradan geçmiş dört yıl, beş yıl? Bu hesapta bir şey var; 4,8 milyonunuzda. Yani bunları yüksek göstermenin bir anlamı yok, bu hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Piyasaları da âciz etmenin veya piyasayı tedirgin etmenin de bir anlamı yok dolayısıyla buraya da bir bakmak gerekiyor, ya o gün verdiğiniz rakam, 2 eski bakanın bize verdiği rakam yanlıştı ya da bugün burada ortaya koyduğunuz rakam yanlış.
Şimdi, yük giderek azalacak. Niye azalacak? Mesela, bizim hesaplarımıza göre bir yıl kala yani bir yıl daha yapmamış olsak zaten sistemden 113 bin kişi çıkıyor. Şu anda iki yıl kalanlar 235 bin kişi, üç yıl kalanlar 267 bin kişi diye bu sayılar böyle gidiyor, bizdeki rakam bu. “Bizdeki rakam” derken bunlar da yine devletin rakamı efendim ama bu rakam nasıl işlendiğine bağlı, tabii rakamı işlemek de bir uzmanlık işi gerektirdiği için o yüzden rakamlarımız farklılaşıyor olabilir. Şimdi, dolayısıyla, zaten bir yıl sonra sistemden kendiliğinden çıkacaklar vardı, onların yükü bir yıllık yani 2’nci yıl zaten onlar emekli olacaklardı, onların sisteme yükü zaten gelecekti, dolayısıyla bunu ilave bir yük olarak saymamamız lazım. Buradan baktığımız zaman bu yükün -sabit fiyatlarla konuşuyorum- 2023 veya 2022 fiyatlarıyla sürekli düşüyor olması lazım. Ha, bu yükü artıracak olan ne? İlavesi de şu olacak, ilave girenler yani şu anda prim ödeme gün sayısını doldurmamış ama önümüzdeki dönemde dolduracak olanlar da ilavesi olacak. Ama onların hem emekli aylık bağlama oranları az olacağı için hem sayısı da ilk yıllarda çok yığılma olmadığı için bizim hesabımıza göre oradan gelecek yük düşüşten daha az olacak. Dolayısıyla, totalde baktığımız zaman değerli arkadaşlar -sabit fiyatlarla söylüyorum, emekli maaşları aynı kaldığı varsayımıyla sabit fiyatlarla konuşmak lazım- bu rakam, bu yük giderek azalacak bir yüktür. Dolayısıyla, burada piyasaları da bu anlamda çok tedirgin etmenin de bir gereğinin olmadığını düşünüyorum.
Burada ben kendi hesabımız için de yani çok cesaretli bir şekilde de paylaşmak istiyorum, varsa bir itiraz gelsin. Tabii, tamamının emekli olacağını varsaymak doğru değil yani işte, siz yüzde 25 almışsınız, biz onu… Yüzde 25 bile memurlarda daha az olacaktır. Biz her şeye rağmen SSK’lilerde de yüzde 10 civarında emekli olmayacak bir kesimin, özellikle beyaz yakalılardan olmayacak bir kesimin olacağını düşünüyoruz. O varsayımlarla yaptığımızda ilk yıl, yıllık yükün -on aylık değil- biz 126,3 milyar lira olacağını düşünüyoruz arkadaşlar, bizim hesabımız bu. Toplam yük de -12’ye bölerek söyleyeyim- 548 milyar lira; 1 milyon 990 bin kişinin yani bugün itibarıyla prim ödeme gün sayısını doldurmuş, kanun çıktığında emekli olabilecek kişilerin toplam on beş yıllık yükü, bakın on beş yıllık yükü -hesap bu, on aylık yükle gelmeyeceksiniz buraya- sabit fiyatlarla 548 milyar TL. Şimdi, ilave sisteme gireceklerle -sisteme girecekler dediğim yani 9 Eylül öncesi yine işe başlamış ama bugün prim ödeme gün sayısını doldurmamış, diyelim ki bir sene sonra prim ödeme gün sayısını dolduracak ama yaş nedeniyle bir on yıl beklemesi gereken vardı, onlar da emekli olma hakkını bir yıl sonra alacağı için- onlarla birlikte baktığımızda bizim hesabımıza göre değerli arkadaşlar, 883 milyar lira sistemin yani bugün EYT’li olanlar ve potansiyel EYT’lilerle birlikte bütün sistemin on beş yıllık yükü sabit fiyatlarla 883 milyar TL arkadaşlar. Şimdi, sizin hesaptan bakarsak 200 milyar lirayı on aya koyarsanız yaklaşık 195 milyar lira ve bunun da sürekli artacağı gibi bir şeyle çıkarsanız sizin en az 3 trilyon lira filan gibi… Bir hesap koymuyorsunuz da, insanların aklına öyle bir hesap gelir, bunun yanlış olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. İnşallah, doğrusunu da bize verirsiniz diye değerlendiriyorum. Vaktim çok az kaldı.
Şimdi, tabii, şu kuşku herkesin aklına gelebilir: Ben arkadaşlara ısrarla sordum -çünkü bunlar konuşuldu- “Bunun yürürlük maddesini geciktirme gibi bir şeyiniz var mı?” diye. Dolayısıyla yük maddesinde bir geciktirme olmayacak yani EYT kanunu çıktığı andan itibaren yürürlüğe girecek, bizim de zaten istediğimiz şey bu.
Şimdi, kimi arkadaşların aklına şu gelmiş olabilir: Ya, şimdi bir deprem felaketi yaşıyoruz, bunun ciddi bir kaynak finansman ihtiyacı olacak, bir yandan da yükü gelecek, bu işin altından nasıl kalkılacak? Ha, bu işin altında AK PARTİ Hükûmeti kalkamaz, onu söyleyeyim; bu işin altından güvenle kalkılır, bu işin altından ekonominin ehil ellerde olmasıyla kalkılır ama bu ikisi birbirinden farklı bir durum, onu da söylemek gerekir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, depremle ilgili hususta 3 aşamada kaynak ihtiyacımız olacak: Birinci aşaması, makro aşama yani ülkenin genel bir kaynak ihtiyacı var tasarruf-yatırım açığı anlamında çünkü sermaye stokumuz tahrip oldu ve o sermaye stokunu yerine getirecek. İkinci aşaması, bütçenin bir kaynak ihtiyacı olacak; üçüncü aşamada, işte, bireylerin bir kaynak ihtiyacı olacak, bu deprem kısmı. Bu taraftaki kaynak ihtiyacında ise, burada bir sermaye stoku tahribatı yok yani bir şeyimiz yıkılmış değil, aslında bir tür transfer bu yani bütçeden veya sosyal güvenlik sisteminden vatandaşa bir transfer.
Tabii, bunun toplam talebi artırması yönüyle bunun da tüketim üzerinde falan etkisi olacaktır, o ayrı bir şey ama burada bir sermaye stoku inşası falan olmadığı için diğerindeki gibi o anlamda -bütçe açığı açısından demiyorum- ekonominin genel kaynak ihtiyacı açısından benzer bir durum yoktur, ikisini birbirine karıştırmamak lazım. Deprem meselesi daha kritik bir konudur; sermaye stokunuz gitmiş, konutlarınız gitmiş, havalimanınızda bir şey olmuş, diyelim ki okullarınız yıkılmış, yollarınız bozulmuş, yeni bir sermaye stoku inşa edeceksiniz, bunun için ciddi bir dış kaynak ihtiyacı var ama burası için öyle değil, burası yurt içerisindeki kaynağın dönüşümünde bir değişim ihtiyacıdır, ikisini birbirine karıştırmamak gerekir diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, bu kanun teklifini destekliyoruz ve kanun teklifinin bütün eksiklikleriyle beraber -eksiklikleri için mücadele edeceğiz ama- bir an evvel çıkması için de mücadele edeceğiz ve konuşmalarımızı da bu anlamda da bir miktar kısa keseceğimizi ifade ediyorum. Şimdiden EYT’lilere bu kanun teklifinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri de saygıyla selamlıyorum.”
YORUMLAR