Altaylı, bu tutumun ardında MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin taleplerinin bulunduğunu öne sürerek, “Acaba Atatürk’ün değil de, “Öcalan’ın askerleriyiz” deselerdi yine ‘disiplinsizlik’ yapmış olurlar mıydı?” sözleriyle sürecin çelişkili olduğunu belirtti.

Yazıda, Cumhurbaşkanlığı ve AKP tarafından tarafından önce ılımlı mesajlar verildiğini, ancak Bahçeli’nin olumsuz tutumu sonrası teğmenlere yönelik disiplin sürecinin en ağır şekilde işletildiğini öne süren Altaylı, “Pırıl pırıl 5 teğmen ve 3 onurlu komutan ordudan atıldı” diyerek bu durumu eleştirdi.

Ayrıca, “Bu millet ve bu milletin tarihi bu kararı alanlardan ve aldıranlardan elbette hesap soracaktır” ifadesiyle alınan kararın tarihî sorumluluğunu vurguladı. “Şimdi düşünüyorum da, acaba teğmenlerimiz ‘Atatürk’ün askeriyiz’ diyeceklerine ‘Öcalan’ın askeriyiz’ deselerdi ne olurdu!” sözüyle çarpıcı bir kıyaslama yaparak teğmenlerin ihraç sürecinde çelişkiler yaşandığını belirtti.

İlgili bölümde şöyle yazdı:

“Geride Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şanlı geçmişi ve yine şanlı olacağı kuşkusuz geleceği arasında Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun ve dönemin komutanlarının üzerine çalınmış bir kara leke kaldı.

5 teğmen ve ömrü terörle mücadelede geçmiş bordo bereli komutanları ordudan atılırken, Bahçeli’nin bir talimatı daha yerine getiriliyor.

Her ne kadar Bahçeli’nin arzu ettiği gibi Öcalan TBMM’ye gelip “Ulusa sesleniş”i orada yapamayacaksa da, İmralı’daki rezidansından halka sesleneceği konuşmanın kayda alındığı ve 15 Şubat’ta yayınlanacağı iddia ediliyor.

Şimdi düşünüyorum da, acaba teğmenlerimiz “Atatürk’ün askeriyiz” diyeceklerine “Öcalan’ın askerleriyiz” deselerdi ne olurdu!”