İletişim Başkanı Altun: “Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenlik mimarisi Avrupa için çözüm üretmez”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenlik mimarisi Avrupa için çözüm üretmez” dedi.

İletişim Başkanı Altun: “Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenlik mimarisi Avrupa için çözüm üretmez”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, İletişim Başkanlığı’nca düzenlenen Türk-Alman Medya Forumu’na katıldı. Burada konuşan Altun, “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak ev sahipliği yaptığımız medya forumları, bulunduğumuz, tecrübe ettiğimiz küresel düzensizlik ve kaos ortamında, istikrarsızlık ortamında çok daha da bir anlamlı bir zemine oturuyor. Haddizatında karşı karşıya kaldığımız gerçeklik bir ‘dünya düzeni’ gerçekliği değil, bir ‘dünya düzensizliği’ gerçekliği. Bugün biz karşı karşıya kaldığımız duruma ‘yeni dünya düzensizliği’ adını verebiliriz ve bir düzeni anlamaktan daha zor olanı, düzensizliği anlamlandırmaya çalışmaktır. Hepimiz bu ödevle karşı karşıyayız. Medyanın da, medya mensuplarının da belki de tam da burada kendisini gösteriyor. Medya, hakkıyla faaliyet gösterdiğinde topluma bir anlayış ve kavrayış imkânı sunuyor. Medyanın yerel, bölgesel ve küresel parametreleri bir bağlam içinde ele alarak, gelişmeleri hakikati temelinde topluma anlatma vazifesi vardır” ifadelerini kullandı.

“Tüm barış girişimlerini destekliyoruz”
Üç yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşında büyük yıkımlar yaşandığına dikkati çeken Altun, “Milyonlarca insan yerinden edildi, yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Esasında Türkiye olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Rusya-Ukrayna arasındaki krizin savaşa dönüşmemesi için çok büyük mücadele verdik. Savaş patlak verdikten hemen sonra da Rusya ve Ukrayna heyetlerini önce Antalya’da, ardından İstanbul’da bir araya getirdik. Tahıl Koridoru Anlaşması’na ev sahipliği yaparak büyük bir gıda krizinin önüne geçtik. Bugün hala her iki tarafla görüşen, adil bir çözüm için çabalayan bir ülke olarak tüm barış girişimlerini destekliyoruz. Türkiye bundan sonraki süreçte de Sayın Cumhurbaşkanımızın defaatle ifade ettikleri üzere görüşmelere ev sahipliği yapmak ve arabuluculuk da dahil olmak üzere her türlü sorumluluğu almaya hazırdır” dedi.
Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ülkemiz aynı çabayı İsrail hükümetinin Filistin’de gerçekleştirdiği soykırımlarını sonlandırmak için de göstermektedir. Türkiye’nin bir buçuk yıldır sürdürdüğü bu mücadelesine bütün dünya destek vermeli; bölgemizde yaşanan bu trajedi bitirilmeli ve insanlığı yakan bu ateşin yayılması önlenmelidir. Şimdi önümüzde insanlık olarak duran en acil konu budur. İsrail hükümeti, 7 Ekim 2023’ten bu yana bebek, çocuk, kadın, yaşlı, sağlık görevlisi, gazeteci demeden 50 binin üzerinde Filistinliyi öldürdü ve ne yazık ki dünyanın gözleri önünde öldürmeye, katletmeye, soykırım işlemeye devam ediyor. Hayatta kalanları ise açlığa mahkûm ederek adeta dünyanın adalet ve hakkaniyet damarını kesiyor. Bugüne kadar hakikati duyurmak için çabalayan 210 gazeteci görevi başında katledildi. Daha birkaç gün önce İsrail, Gazze’de bir hastanenin yanında hakikat nöbeti tutan gazetecilerin çadırını bombalayarak bir gazetecinin diri diri yanmasına sebep oldu. Esasında öldürülen sadece gazeteciler değildi, hakikat de öldürüldü. Filistin’deki durumun vahametini anlamak için Yahudi bilim insanı Norman Finkelstein’ın şu sözlerine kulak verelim; ‘Gazze’de 6 ayda öldürülen çocuk sayısı, dünyadaki diğer tüm savaş bölgelerinde 3 yılda öldürülen çocuk sayısının 4 katı. Ne dediğimi duyuyor musunuz?’ Bu haklı soruya eklenmesi gereken bir hayati soru daha var; İsrail hükümetinin 18 ayda ihlal etmediği bir değer, bir norm, bir kural kaldı mı?”

“Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenlik mimarisi Avrupa için çözüm üretmez”
Mevcut uluslararası sistemin itibar ve irtifa kaybetmekte olduğunu dile getiren Altun, “Bugün ABD’nin değişen öncelikleri, uluslararası sistemin önemli bir bileşeni olan NATO’ya yaklaşımı ve ticari kararları, Avrupa’yı ciddi şekilde sarsıyor. Bu yeni dinamiklerle refah-güvenlik dengesinin sarsıldığı; ekonomik kaygılardan çok güvenlik zafiyetinin gündeme geldiği bir süreç yaşıyoruz. Avrupa Birliği savunma bütçesini artırarak güvenlik arayışını sürdürüyor. Ancak şu çok açık ki Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenlik mimarisi Avrupa için çözüm üretmez” şeklinde konuştu.

“Türkiye, müttefikleri için vazgeçilmez bir aktördür”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin hak ettiği şekilde yer almadığı Avrupa’nın küresel bir aktör olarak varlığını sürdürmesi giderek imkânsız hale geliyor. Açık söylemek gerekirse Türkiyesiz bir Avrupa güvenliği düşünülemez” sözlerine değinen Altun, “NATO üyeliği, savunma sanayii atılımları, güçlü ordusu ve insan gücü potansiyeliyle Türkiye müttefikleri için vazgeçilmez bir aktördür. Bu çerçevede Avrupa Birliği ve Almanya ile ilişkilerimizin bugün daha da güçlenmesi, evvela muhataplarımız açısından bir zorunluluk haline gelmiştir” açıklamasında bulundu.

“Irkçılık, bir insanlık suçudur”
Türklerin dört nesildir Almanya’da yaşadığını ve Almanya’daki Türk nüfusunun 3 buçuk milyonun üzerinden olduğunu aktaran Altun, “Almanya’da siyasetten sanata, ticaretten kültüre, ekonomiden spora kadar günlük hayatın tamamında Türklerin olması ziyadesiyle memnuniyet vericidir. Ancak Almanya’da uzun süredir yaşayan, hayat kuran, kök salan Türklerin kendilerini güvende ve eşit hissetmeleri hayati önemdedir. Şüphesiz, ekonomik zorluklar, göç ve mülteci krizleri, dijital mecralarda yayılan marjinal aşırıcı söylemler, popülizmle keskinleştirilen milliyetçilik, siyasi kutuplaşma ve ideolojik çatışmalar bugün ırkçılığın tüm dünyada yükselmesine, ırkçılığın tüm dünya için yakıcı bir sorun haline gelmesine neden oluyor. Maalesef bu durum Avrupa için de bu yönde ilerliyor. Talihsiz siyasi söylemler ile otokontrolden yoksun ve ötekileştirici medya dili sonucu yaşanan çok acı olaylar, hafızalarımızdaki yerini koruyor. Çok açık ve net bir şekilde ifade etmeliyim ki ırkçılık, bir insanlık suçudur, ırkçılık insanlığın ortak sorunudur. Bugün burada hepimize düşen görev, ırkçılığın normalleştirilmesi, yaygınlaştırılması ve masum bir siyasi görüş gibi çerçevelendirilmesine karşı var gücümüzle karşı çıkmaktır” dedi.
Altun konuşmasına şöyle devam etti:
“Medyada toplum yararının gözetilmesi; aşırı uçlar, suça bulaşmış yapılar, marjinal odaklar ve hatta terör örgütlerinin gündemi esir almasına asla müsaade edilmemesi de büyük önem arz etmektedir. Medyanın İslamofobi, zenofobi gibi ırk, din, dil, kültür üzerinden duyguları körükleyen, ayrıştırıcı, tetikleyici ve genelleştirici bir düşüncenin aparatı olmaktan kaçınması hakikat adına, aynı zamanda küresel barış, huzur, refah ve istikrar adına, küresel vicdan adına bir zorunluluktur.”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir