İmralı: Bursa’nın denizdeki tek adası

İmralı: Bursa’nın denizdeki tek adası

İmralı, aslında Osmanlı’nın ilk, Bursa’nın da tek adasıdır. Deniz tarafından Bursa’nın sigortası da denebilir. Bu stratejik özelliği Osmanlılar tarafından Bizans’a karşı kullanılır. Açık cezaevi vasfı nedeniyle de, bazı ünlü isimler ve de özellikle çocuk mahkûmlar burada barındırılır. Bu sayede eğitilmiş olurlar. Bu arada ünlü isimler de İmralı’ya uğramıştır. Ama, en hazini ve unutulmayanı 1961 yılındaki infazlar olaydır.

Marmara denizi üzerindeki bir ada…Yeşilin hakim olduğu bu küçük kara parçasında yaşananlar ise çok büyük…

Bursa’nın tek, Osmanlı’nın fethettiği ilk adası İmralı, suç ve cezanın, doğal güzellikler ile kesiştiği ilginç bir kavşak sanki… Tarihteki en eski adı “Aigaion” olan İmralı Adası, sırasıyla Bitinyalılar, Persler ve Romalılar’ın hâkimiyeti altına girer. Kesin tarihi bilinmemesine karşın 1324-1352 yılları arasında Türklere geçen ada, Bursa’nın Bizans İmparatorluğu ile denizden temasının kesilmesi amacıyla deniz üssü olarak kullanılır. Yani stratejik önemi büyüktür.

İlk Osmanlı denizcisi olarak tarihe geçen Emir Ali tarafından fethedildiği için “Cezire-i Emir Ali” adı verilen ve Osmanlı tarafından alınan ilk ada olan İmralı, fethedilmesinden sonra da Ortodoks Rumların yerleşimine açılır. I. Dünya Savaşı sırasında boşaltılan adanın sakinleri, savaşın bitmesiyle evlerine geri döner. Ama mübadeleden sonra ada tamamen boşalır.

Yıl 1935… Dönemin İzmir Valisi Fazlı Güleç’in fikir babası olduğu uygulama ile İmralı açık cezaevine dönüştürülür. Kararı veren Adalet Bakanı Şükrü Saracoğlu’dur. Amaç mahkûmların rehabilite edilmesidir. Adalet Bakanlığı müfettişlerinden Mutahhar Şerif Başoğlu bu iş için görevlendirilir… Adadaki eski manastır onarılarak cezaevi binası haline getirilir.

İMRALI CEZAEVİ’NİN KONUKLARI  

İmralı’ya gelen ilk mahkûmların sayısı 50 kadardır. Mahkûmlar bazı kriterlere göre seçilir. Örneğin; 40 yaşından büyük, 21 yaşından küçük olmayacaktır. Özellikle daha önce hücre cezasını bitirmiş olmak da önemlidir bu seçimde… Mahkûmların kalan cezaları 2,5 yıldan az ve 10 yıldan da fazla da olmayacaktır ve ziraatla ilgili olmak tercih nedenidir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, burada bir kütüphane de yapıldığı ve mahkûmları eğitilmesi için kullanıldığı iddia edilir. İmralı Cezaevi, zaman zaman ünlü konuklara da ev sahipliği yapar. Seçköylü İbrahim Balaban, Bursa Cezaevi’nde tanıştığı ve ressamlığını pekiştiren ve ortaya çıkaran Nâzım Hikmet’in tavsiyesiyle 1945 yılında İmralı’ya geçer.

İmralı’da çalıştırılan mahkumlar (1948)

1960’lı yılların başında gangster diye adlandırılan ünlü banka soyguncusu Necdet Elmas da bir süre burada kalır.

Açık cezaevi konumunda ve de ziraat yapılan İmralı bazen, Mudanya’dan giden futbol takımlarını da konuk eder. Kısa süre önce yitirdiğimiz eski futbolcu İsmail Emil’in verdiği bilgiye göre Mudanya takımları ile Mahkûmlar maç oynar.

Cinayet hükümlüsü olan Yılmaz Güney diğer bir İmralı konuğudur.

Kuruluşundan itibaren siyasi mahkûm barındırmayan İmralı’nın bu ilkenin dışındaki ilk tutukluları özel bir neden ve kısa süreli de olsa Adnan Menderes ve arkadaşlarıdır. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın infazı 17 Eylül 1961 günü İmralı Adası’nda yapılır. Naaşlar, tam 29 yıl İmralı’da kaldıktan sonra 17 Eylül 1990 tarihinde İstanbul’a nakledilir. Bu nakilden 9 yıl sonra, bölücü terör örgütü başı Abdullah Öcalan yakalanır ve İmralı’ya getirilir.

Bu arada, diğer mahkûmlar ve onların üretimleri de İmralı’dan başka yerlere nakledilir. Ada yine boşalmıştır… Öcalan’ın yargılanma süreci de İmralı’da yaşanır ve Ada, o dönemde Türkiye’nin odak noktası olur. İmralı adı günümüzde bir adadan çok, ünlü konukların ve hazin bir infazın yeri olarak anılmakta.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir