Kalın bağırsağın son 15-20 santimetrelik kısmına rektum, kalan diğer kısımlarına da kolon denildiğini belirten VM Medical Park Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nden Opr. Dr. Can Akgün, bu nedenle kalın bağırsak kanserinin kolorektal kanser olarak adlandırıldığını söyledi.
Kolorektal kanserin hem kadın hem de erkeklerde en sık görülen üçüncü kanser türü olduğunun altını çizen Opr. Dr. Can Akgün, hastalığın aynı zamanda kansere bağlı ölümlerde yine en sık görülen üçüncü sebep olarak ortaya çıktığını ifade etti.
Opr. Dr. Akgün, 1-31 Mart Kolon Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle uyarılarda bulundu.
‘AŞIRI KIRMIZI ET TÜKETİMİNDEN UZAK DURMALI’
Beslenme şeklinin önemine değinen Dr. Can Akgün, “Kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin fazla olması, karbonhidrattan zengin beslenme gibi değiştirilebilir etmenlerin kolorektal kanser gelişme riskini artırdığı bilinmektedir.”
‘ZENGİN BESLENME GİBİ DEĞİLDİR’
“Kolorektal kanser gelişiminde obezite, sigara, alkol, fiziksel aktivitelerin azlığı, kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin fazla olması, karbonhidrattan zengin beslenme gibi değiştirilebilir etmenlerin kolorektal kanser gelişme riskini artırdığı bilinmektedir. Ailesinde kolorektal kanser öyküsü bulunan bireylerde ise bu risk yaklaşık 2 katına çıkmaktadır” diye konuştu.
‘KARIN AĞRISI VE KİLO KAYBI’
Bağırsak kanserinde en sık karşılaşılan belirtinin bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler ishal, kabızlık, keçi pisliği şeklinde dışkılama gibi ve dışkıda kan görülmesi olduğunu belirten Dr. Akgün, “Bununla beraber ilerleyen dönemde karın ağrısı ve isteksiz kilo kaybı hastalığa eşlik eden bulgular olabilir. Laboratuvar tetkiklerinde çıkan demir eksikliği anemisi de bu hastalıkta sık karşılaşılan tablolardan biridir” şeklinde konuştu.
‘TARAMA PROGRAMLARI HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR’
Birçok hastalıkta olduğu gibi kolorektal kanserlerde de hastalığın seyrini belirleyen en önemli etmenin erken teşhis olduğunu vurgulayan Dr. Akgün, bu amaçla yapılan tarama (gaitada gizli kan testi) programları hayati önem taşıdığına dikkat çekti.
‘BİYOPSİ TANI SÜRECİNİ HIZLANDIRIR’
Tanı için, detaylı bir öykü ve fizik muayene, görüntüleme yöntemleri (bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), ultrasonografi (USG)) ve altın standart olan kolonoskopi tetkiki yapıldığını belirten Akgün, “Kanserli alan saptandığı takdirde kolonoskopi ile biyopsi alınmak suretiyle tanı süreci tamamlanır.”
‘HASTALIĞIN EVRESİNE GÖRE AMELİYAT’
“Hastalığın evresine göre ameliyat öncesinde veya sonrasında kemoterapi veya radyoterapi uygulanabilmektedir. Ancak tedavide nihai amaç, kanserli bölgenin cerrahi olarak çıkartılmasıdır. Cerrahi tedavi açık yöntemle uygulanabildiği gibi günümüzde kapalı ameliyat dediğimiz laparoskopik cerrahi teknik ile de kanserin özellikleri ve cerrahın deneyimine göre başarılı bir şekilde uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR