Haber Global ekranlarında yayınlanan “Siyaset Özel” programının bu akşamki konuğu Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu oldu. Karamollaoğlu canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:
Türkiye ekonomisi şu anda bütünüyle faizci bir sistemi benimsemiş bulunuyor. Bir kere sizin devlete borcunuz var, ödemediniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönettiği devlet borcunu geç ödeyen vatandaştan borcunu faiziyle alıyor. Ben bundan sonra faizsiz bir sisteme geçeceğim. Onu değiştirmeye kalkarsanız alkolik olan bir adama doktor bütünüyle alkolü yasaklayamaz. Adamın alkole ihtiyacı var. Faiz ile dönen bir ekonomide siz, ben sadece Merkez Bankası faizlerini indireceğim dediğiniz zaman meseleyi çözemezsiniz. Ben faiz taraftarı değilim. Faizci bir sistemin içindeyken sadece bir noktasından yakalayıp bugün karşılaştığınız noktadan yakalarsınız. Müslüman İş Adamları Derneği’nin İstanbul’da düzenlediği toplantıda kendisi dedi ki “Faiz bir dünya gerçeğidir.” Şimdi de bunun tam tersini iddia ediyor. Bütün sistem bunun üzerinde. Bu yüzden dövizle para biriktirmeyen herkes felç. Dövize ihtiyacı olan bütün sanayici felç. İthal edilen kalemler kendi maliyetlerini yükseltmiş. İster istemez iç piyasada da buna dikkat ederek alım yapacak. O yüzden sizin faize karşı olmanız hiç de önem taşımıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplumun belirli bir kesimine mesaj ulaştırmak istiyor ama başaramıyor.
Kendisi aynen ifade etti, “Ben faizi meşru gören bir anlayışla bağdaşmam” dedi. Kime veriyor mesajı? Yani İslami hassasiyetleri olan insanlara veriyor. Ama bu toplum böyle bir sistem içinde yaşıyor. 19 yıldır iktidarda olan parti, bu kadar zamanda eğer ki faizsiz bir ekonomi kurmak isteseydi o adımları atardı. Devlet kendisine borcu olan şahıslardan vergiyi tahsil ederken gecikme yaşanırsa hemen faizi bindiriyor mu? Bindiriyor. Devlet kendi alacaklısından gecikme faizi alıyorsa, Merkez Bankası’nda faizi indirdim, çıkardım durumu değiştirmez.
Erdoğan’ın indirimini desteklemiyorum. Yanlış bir iş yapıyor çünkü. Birden bire sıfıra indiremezsiniz ama bir anda kim yükseltti? Başka bir hükümet mi vardı? Bu meseleye böyle ucundan yaklaşmak birbirimizi itham edecek noktaya gitmek doğru değil. Bugüne kadar bu sistemi siz inşa ettiniz. Faizleri biz çıkarmadık. Siz çıkardınız. Faizi siz bu noktaya getirdiniz, Nas varsa kaldırın ortadan faizi. Bu kadar zaman neredeydiniz diyorum. Ben bankalarla alışveriş yapmam. Hiç borcum kalmaz. Kredi kullanmam. Bu benimle ilgili bir konu. Geciktirip faizi biriktiriyor. Bugüne kadar biriken faizleri almayacağım desin. Ben faizle hiç uğraşmadım. Ne aldım ne verdim. Sen faize karşıysan devlet alacaklarından tamamen faizi kaldır. Topluma böyle mesaj verilmez.
İlk açıklamalarımdan bir tanesi “Ben İslamcı değilim, ben Müslümanım” dedim. İslamcı dini kendi menfaati için kullanandır. Alınan faiz kararlarıyla ekonomi daha iyi noktaya mı geldi? Ekonomiyi düzeltmek için israfı ortadan kaldırmalısınız. Borcunuz azalacak ki faiz mesele olmaktan çıksın. Öncelikle yolsuzluğu ortadan kaldıracaksınız. Yolsuzluk almış başını gidiyor. Ekonomiyi daha müsait hale getirmeniz lazım. Rüşveti yok etmeniz lazım.
Dolar 11 lira oldu. Ben bunun adına İslam’ı istismar etmek diyorum. Bugünkü sistem böyle bir sistem. bu sistem değişmediği müddetçe bu sistemin kararlarına göre politika belirlemek durumundasınız.
Faizsiz bir ekonominin var olabileceğine inanıyorum. ABD’de başka yerlerde faiz eksiye indi. Demek ki ekonomi öyle bir noktaya geldi ki artık faiz yürümüyor.
Saadet Partisi olarak Millet İttifakı içine dahil olduğumuz zaman tek şartımız Başkanlık sisteminin değişmesiydi. Cumhurbaşkanının bazı faaliyetleri mutlaka bazı kurumlar tarafından denetlenebilmelidir. İttifak bunun üzerine inşa edildi, bu sistemin değişmesi üzerine. 6 partinin de katıldığı bir komisyon kuruldu.
Kılıçdaroğlu da Akşener de ekonomideki bu travma ortaya çıkınca sadece bu sistemi değiştirmek değil o zaman bu ekonomiyi düzgün bir temele oturtabilmek için acilen neler yapmamız gerekir bunu da konuşmak icap eder. Devlet öyle bir yatırım bankacılığı getirir ki, kar ortaklığıyla devlet kredilere ortak oluyor ve finansman ihtiyacını karşılıyordu. Aynı şey şimdi de olabilir. Yeter ki siz böyle bir finans sistemini oturtmak için çaba sarf edin.
Randevuyu ben istedim. Yemek teklifini ben öğle yemeği yemediğim için kabul etmedim. Ama bu benim hatam. Öyle olsaydı oturma krizi de olmazdı. Ben bir şeyi reddetmek için yapmadım. Kendiliğinden oldu. Hem öğle yemeği yemediğim için.
Başkanlık sistemi değişmeden bizim herhangi bir ittifak içerisinde bulunmamız mümkün değil. Sorgulanamayan, herkesin üzerinde olan bir başkanlık sistemine karşıyız. cumhurbaşkanı ilk yola çıktığı zaman yanında olanlardan hiç kimse kalmadı. Saç ayağı vardı, üçü gitti. hükümet kurdukları arkadaşları, Babacan, Gül ayrıldılar. Sadece kendileri de değil bir ekiple ayrıldılar. Uzlaşma ve fikirlerini ifade etme zemini bulamadılar. Bundan dolayı ayrıldılar. Kendisine de söyledim. İkaz eden birileri olmazsa yöneticiler hata yaparlar. Birileri sırf kendilerine hoş görünebilmek için onun fikirlerini tasvip eden şeyler söylerler. Doları şimdi 11 liradan 9 liraya nasıl indireceksiniz? Şu anda hastalıklı bir yapı var.
Türkiye’nin en çok dövize ihtiyacı var. Merkez Bankası ister istemez borcu döviz bazında 6, 6 buçuğa alıyor. Ben bu paraların hiçbirine itibar etmiyorum diyemezler. Şu anda Türk ekonomisi çok yanlış bir istikamette. İşsizlik artıyor. Birileri işsizlik artmıyor diyor. Pahalılık artıyor, insanlar geçinemiyor. İnsanlar ekmeğe muhtaç. Azarlanıyor bu insanlar. Bunlar sadece ortalığı bulandırmak için söylenen sözler dediğiniz zaman işsizlik problemini nasıl çözeceksiniz. Dış ticaret açığımız hep ekside. Bunun için israf edilmemesi lazım. İsraf iki yönlüdür. Biri saçıp savurmaktır. İkincisi de üretimi yönelik olmayan alanlara para ayırmaktır. Üretim yok, tarımda sıkıntı var. Amacım Cumhurbaşkanını rencide etmek ya da köşeye sıkıştırmak değil.
Sadece dikkat çekmek istiyorum. Fındık Karadeniz ürünü. dünya ihtiyacının yüzde 74’ünü biz karşılıyoruz ama fiyatını biz belirlemiyoruz. Dolar bazında üretici geçen seneki kazancından daha az kazanç sağladı. Enflasyon yüzde 40’ken çalışan insana bu sene yüzde 35 zam verdik derseniz siz zam vermiş olmazsınız. Bu maaşı alan yüzde 5 eksik alacaktır. Birtakım giderlerini daha az karşılayacak demektir. Biz güçlenmek istiyorsak, problemlerimizin üzerinden gelmek istiyorsak tüm yatırımlarımızı üretime dayalı yapmak zorundayız.
Memur ücretleri konuşulurken açlık sınırının altında kalmamalı. Açlık sınırının üstünde verdin ama yine de ihtiyaçlarını karşılayamıyor. E, işsiz ben buna karışamam diyemezsiniz ki. Açık sınırı 3 bin lira yoksulluk sınırı 12 bin TL.
Bütün kaynaklarını en verimli yatırımlara tahsis edecek. O zaman aklımızın alamayacağı hamlelere şahit oluruz. Şimdi Cezayir’de büyük bir anlaşma var. Dubai ile işlerimizi düzeltiyoruz. Ciddi yatırımların gelme ihtimali var. Bunlarla ilgili garantisi yok. Hangi konuya yatırım yapılacağı da belli değil. Yatırım bizim ihtiyacımızı karşılamalı.
Erbakan Hoca Başbakan yardımcısı iken kolları sıvadı. 270 fabrikanın temelini attı. Yollardan, hava limanlarından önce. Çünkü öncelik var. Siz öncelikleri iyi belirleyemezseniz çuvallarsınız. Yol üretmez. O sadece bir vasıtadır. bir bu öncelik konusu. Neden yap-işlet-devret modeline karşısınız diye sordular. Ben buna karşı değilim. 25 yıl para kazanırsınız bu modelle. Burada müteahhitler kazanıyor. Para basma makinesi gibi. Merkez Bankası’ndan daha çok kazanıyor.
13-14 yıl sonra ancak SİHA’lar gündeme gelebildi. Bu muazzam bir başarı. Ancak siz bunu yaptınız diye Türkiye birden bire herkesin önüne geçmez. Bu bir bütün. Ham maddeleri dışarıdan ithal ediyoruz çünkü.
50+1’in indirilmesi yanlış. sistem aynı kalır o zaman. Biz sorgulanamayan bir başkanlık sistemine karşıyız. Cumhurbaşkanı Erdoğan 50+1’den rahatsız çünkü kendisi bulamıyor bunu. Ufukta böyle bir şey görünmüyor.
Her şeyden önce siyasi parti liderlerinin birbirlerine karşı tavırlarını, söylemlerini değiştirmesi lazım. Bende şöyle bir kanaat vardır. “Kötü söz sahibini bağlar.” Benim ağzımdan bir küfür asla duymazsınız. Benim ne haddime! Haya duyarım. Bunu mutlaka herkes kabullenmeli.
Bizim partimizden birisi böyle bir şey yapsaydı yeri geldiğinde elbette ki disiplin kuruluna sevk edilebilir. Biz bunu tasvip etmeyiz. Kendi insanımız bunu yapsaydı; kızardık, bir daha yapma derdik. Bu bize yakılmayan bir tavırdır, derdim. Ama öyle direkt de ihraç etmezdik.
Muhalefet aday gösterecekse şimdi göstermesinin doğru olmadığı kanaatindeyim. Şimdi göster ki ben onu yıpratayım. İktidarda bile tereddütler var. Acaba Erdoğan mı aday gösterilir, diye. Abdullah gül ile ilgili bir şey söylemek istemem ama şu anda muhalefet için aday göstermek doğru değil.
Helalleşme bir bakıma da özürdür. Merve Kavakçı Hanım milletvekili seçilmiş, Bülent Ecevit ve beraberindekiler çıktı, “Burası devlete karşı çıkma yeri değildir” dedi. Yemin ettirmediler. Kılıçdaroğlu da çıktı dedi ki, “Şimdi ki CHP, bu CHP değildir” dedi. Bu çok önemlidir. Bu toplumla barışma yönünde atılan adımlardır.
Şunu baştan kabul edelim. Helalleşme her derde deva değil. Ama iyi bir adımdır. Ben bir hata yaptım, hatadan dönüyorum demektir. Her derde deva olmaz. Her yerde de ben helalleşmek denildiği zaman karşındaki insan illa buna olumlu cevap verecek değildir. Bu fiili suçları, mahkemeye intikal etmiş sorunları ortadan kaldırmaz. Ama çok büyük bir adım olur. CHP Genel Başkanı olarak böyle bir ifade kullanılmasını ben önemsiyorum. Geçmişte TBMM’de sayın Ecevit’in “Burası devlete baş kaldırma yeri değildir” diyerek bir milletvekilinin yemin etmesine engel olması tam olarak bir hak ihlalidir. Artık her noktada başörtülü insanlar var. Başörtülü de var, başörtüsüzü de var. Ben bu adımı olumlu atılmış bir adım ve iyi niyet tezahürü olarak görüyorum. Helalleşme her şeyi de çözer demiyorum.
Kılıçdaroğlu CHP’de bir devrim yapıyor. Bu kolay değil. Elbette ki grubunun içinde farklı görüşlerde olanlar olacaktır. Genel gidişata baktığımız zaman biz gördüğümüz kadarıyla ya güveniriz ya da güvenmeyiz. Biz söz gelimi bir Kudüs mitingi yaptık. Kılıçdaroğlu geldi, konuştu. Arkadaşlarımız dediler ki onun yaptığı konuşmayı siz yapmalıydınız dedi. Bunu yok mu sayacağız? Partisinde başörtülü bir üyenin bulunmasını istemeyenler oldu. Bunu yok mu sayacağız. CHP lideri partisini sağ tarafla barıştırmak istiyor. Bence bu adımlar bir iki tane olsa dini alet etmek olabilir ama tamamına baktığımız zaman Kılıçdaroğlu’nun toplumun tamamını kucaklamaya yönelik adımlar attığını düşünüyoruz. Bizim Türkiye’de siyasi havayı yumuşatmaya ihtiyacımız var. Bu tip söylemlerin anlamı çok büyük. AK Parti İslam’ın temsilcisi değil ki! Yüzde 49 almak siyasal İslamcı olmak anlamına gelmiyor ki, içinde sarhoşu da var. Yalnız kendisi de hiçbir zaman böyle bir ifade kullanmadı. Bundan tam 17 yıl önce İslam Ülkeleri İş Adamları Derneği toplantısında “Faiz bir dünya gerçeğidir” dedi. Yerine göre bazı risaleleri okumaya heveslendi.
Anayasada ilk dört maddeyle ilgili hiçbir adım atılmamalı. Erbakan Hocamız geçmişte bunu gündeme getirdi. Laiklikten ne kast ettiğimizi açıkça anayasaya yazalım demişti. Dinsizlik mi, din hürriyeti mi? Bana göre din hürriyetidir. ABD’de vekiller kendi inancına göre yemin eder. Biz hala bazı konularda olgunlaşamamışız. Her konu gündeme getirilebilecek hale geldiğinde konuşulur. Sonra hemen ithamlar başlıyor.
Bu zaman için de verilecek bir karardır. Ana dilde eğitim konusunda bazı sorunlar var. Farklı dillere sahip olan toplumlara başka ülkelerde imkanlar sağlanabiliyor. Ama bir dil esas dil olarak kabul ediliyor toplumda. Bu, bizde nasıl olur üzerinde çalışılmadı. Benim ifadelerim çoğu zaman çarpıtıldı. Ben Selahattin Demirtaş’la konuşmadım. Ancak aday olduğu zaman dedim ki, “Kendisinin aday olmasına kanunen hiçbir hüküm yok.” Kanunu bir noktaya kadar uygulayıp öbür tarafını uygulamayacaksın, olmaz. Bunu aldılar sanki ben HDP’nin avukatıymışım gibi davrandılar. Aday olmasına engel bir durum yoksa bunu dışarıya çıkıp halka kendisini anlatmasına engel olamazsınız. O zaman neden cezasını vermiyorsunuz. Demek ki hakkında yeterli düzeyde kanıt yok. Çifte standart olmaz. Adalet adalettir. Herkese eşit olmalıdır.
Osman Kavala varlıklı bir insan. Demirtaş’ı da bilmem, tanımam. Ancak burası bir hukuk devletiyse ona göre davranılmalı. Madem öyle Türkiye’yi bir istihbarat devleti haline getirelim. Bu kanıt yerine geçiyorsa tamam ama o zaman da biz bir hukuk devleti olmayız. Tüm mekanizmalar iktidarın elinde. Tüm mekanizmalar ortaya konulacak, delillerle mahkemeye gidilecek ve hüküm verilecek.
İmam Hatip Okulları ve başörtüsü konusunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun aksi şekilde davranmayacağına inanıyorum. CHP’nin kefili değilim ancak bu benim kanaatim. İmama Hatip Okulları’nın bazı yerlerde söylenenle tatbikat birbirine uymuyor. Biraz zorlama isyan noktasına kadar getirebiliyor. Önemli olan okulların adetini artırmak değil ihtiyacı karşılamak. Ben bu okulların vasıflı olması gerektiğine inanıyorum. Bir kişi inancı doğru öğrenirse topluma faydalı olur ancak bağnaz yetişirse yine topluma faydalı olmaz. Başı sıkışan hep Batıya gitmek istiyor.
Kazanmasında tereddüt olmayacak bir adaya ihtiyacımız var. Adayı ben belirlemeyeceğim.
Bugünkü şartlar altında her şeye rağmen ben seçimin bir seneden erken yapılabileceği kanaatinde değilim. Önümüzdeki senenin sonunda ya da 2023’ün başında olacağını tahmin ediyorum. Başka bir aday bulunursa 2023’ün Haziranına kadar gider. Şu an en büyük sıkıntı ekonomi. Çalışanının emeğini alamaması. Ve hukukta adaletsizlik.
Meral Akşener ben adayım diye ortaya çıkmadı ve bir gerginliğin yaşanmamasını sağladı. Kendisi için de “Ben başbakanlığa talibim” dedi. Parlamenter sistem varsa en etkili makam başbakandır. Ben bu konuyu Meral Hanım ile hiç irdelemedim. Gidip nasıl sorayım “Meral Hanım aklınızın gerisinde ne var” diye.
Meral Hanım “Ben Sayın Gül’ü severim ama ben adaylığımı ilan ettim o yüzden ben adaylığımı geri çekemem” dedi.
Yüzde 1’den inşallah çok daha ilerilerde olacağız. Bu özgün ağrılığın artacağı ümidindeyim. Bu oya dönüşür mü bilemiyoruz. Ama sanki böyle bir ihtimal var. Parti teşkilatlarımız da bu konuda geçmişe nazaran daha canlı. Bütün teşkilatlarımızı ayağa kaldırma niyetindeyiz.
Bütün muhalif partilerle mutlaka tekrar tekrar görüşeceğim. Bir görüşme ile tüm meseleleri konuşulmuyor. Ortaya somut öneriler çıkacak, tabii.
Abdullah Gül ile telefonda bir iki kez görüştük. 10 gün içerisinde tekrardan konuşacağız. Türkiye’nin gidişatı hakkında görüşlerini de alacağız. Şu anda ortak bir deklarasyondan haberim yok. Şu anda bugünkü sistemin değişip parlamenter sisteme geçilmesi gerekiyor.
360 muhalefet tarafından bulunamadı, bütün mesele gelecek cumhurbaşkanı seçimine gelecek. Muhalefet kazanırsa öbür taraftan da destek gelecek ve anayasa değişikliği yapmak daha kolay olacaktır. Ama tabii öncelikle muhalefetin cumhurbaşkanı adayının seçimi kazanması gerekiyor. Burada bütün meclisin daha aktif olması gerekiyor. Burada bütün mesele 360 yakalanır mı yoksa yakalanmaz mı? Ama öyle gözüyor ki millet hakikaten çok bunaldı. Bu yüzden seçimlerde tahminlerin ötesinde bir patlama olacağını düşünüyorum. AK Parti’de ciddi kopuşlar olacak. Türkiye’de seçime katılım inşallah düşmez. Çekişmelerden dolayı sandığa katılımlarda artış var.
Aslında hedef bir aday gösterildiğinde onun seçilebilirliğidir. Asıl soru ‘seçilebilir mi?’ Seçildiği takdirde de kendisinden beklenileni yerine getirebilir mi? Bir numaralı mesele budur. Halk da buna bakacak zaten. Vatandaşın benimsemesidir seçilebilirlik kriteri. O kadar. Sayın İmamoğlu birinci turda başa baş bir performans sergiledi. İkinci turda fark bir anda yükseldi. Kimsenin tahmin etmediği bir rakamdı. Toplumu etkilemek mühim olan nokta.
Prensip olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine karşı değiliz dedik ancak kontrol edilebilir bir Cumhurbaşkanlığı olursa. Cumhurbaşkanı diyor ki, “Ben yetkimi kimseyle paylaşmam” diyor. Bundan dolayı biz parlamenter sisteme geri dönülmesini destekliyoruz. Bu sisteme geri dönmek demek parlamentonun her şekilde geri dönmesi demektir. Yeni bir hükümetin kurulması zaman alıyordu. Şimdiki sistem de alternatif hükümeti gündeme getirmeden yeni bir hükümetten bahsedilemiyor.
Bütün mesele ittifak edebilmektir. Şimdi bunların hepsi bir varsayımdır.
Bize gelen anketlerde ilk defa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçilmeme ihtimali ortaya çıktı. bize her ay düzenli olarak bir rapor geliyor. Bu firmalar kendilerini çok öne çıkarmıyorlar ama bilinen firmalar. Bu anketlerde Sayın Erdoğan’ın kazanması şansı düşmüş vaziyette. AK Parti ise daha da aşağıda. Mecliste çoğunluğu yakalama ihtimalleri görünmüyor. Biz en son mahalli seçimlerde yüzde 3 bandını yakalamıştık. Şimdi bunun daha da üzerinde bir performans sergileyebileceğimiz kanaatimiz doğdu. Her gittiğimiz yerde daha büyük bir teveccüh var. ancak bayağı zorlayacağız gibi geliyor.
Pandemi tüm dünyaya etkiledi. ABD’de ve Avrupa’da yeni bir döneme hazırlanıyorlar. Parayı ne yapacaklarını onlar da bilmiyorlar. Bu dolardaki patlamanın Türkiye’ye ne maliyeti olacak bilmiyorum ama bize zarar vereceği kesin. O yüzden bir çalışmaya ihtiyaç var. Biz öyle bir noktaya geldik ki bizim şu an kuruşa ihtiyacımız var. Bir taraftan harcadığımızı öbür elimiz görmüyor. AK Parti Bakanları da dahil kimse görmüyor. Bir husumet meydana gelmedi ama anlaşamadık. Bu bir yaklaşım meselesi. Güven terfi ederseniz yatırım olur. Şu an Türkiye’deki insanlar buradaki ortama güvenmiyorlar. Ufacık bir itilaf bizim sonumuz olur diyor.
Ben Kanal İstanbul’un Türkiye’ye zarar vereceğine inanıyorum. Çevre uzmanları taarfından mahsuru olduğunu öğrendik. Bazı uzmanlardan da görüş olduk ve bu konuya vardık. Kılıçdaroğlu bu konuda neden Büyükelçilere neden yazdı, bunun hakkında konuşmam doğru olmaz. Ancak bunu kendisine sorarım.
ABD’nin politikaları Türkiye’yi bölmeye götürüyor. Artık İncirlik eski stratejik konumunda değil. BOP, aslında İsrail projesinin kendisi. Pentagon generallerinin anlayışı Büyük İsrail Projesi’ne adanmışlık demektir. ABD’liler İsrail’i dost değil en büyük değer olarak görüyor.
Şu anda dış politikada en büyük en tehlikeli sorun ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Suriye, Irak, Türkiye. Bu, hepimizi ilgilendiriyor. Bunlar acımasız. Dünyada en çok katliam yapan ülke ABD’dir. ABD, kendi içinde Trump’tan sonra bambaşka bir hava estirmeye başladı.
İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önlemedi. Bir kadını acımasızca katleden bir adam için idama karşıyız. Siz şimdi diyeceksiniz ki İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçildiği için artış gösterdi. Ancak bu son 2 yıldır artıyor. O yüzden bu konuların farklı açılardan değerlendirilmesi lazım. Ailenin korunması için çaba sarf edilmesi gerekiyor. Bugünkü tatbikat kadını korumuyor. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi de olsa olsa hapis verirlerse yatarım bir de af çıkarsa çıkarım hesabı. Bunların kesinlikle sert bir şekilde cezalandırılması lazım.
TSK başarılı bir mücadele verdi. ABD açıkça ben PKK’yı destekliyorum diyor. Suriye’de de PYD’yi destekliyor. Mesele tezkereye evet demek değil. Türkiye’de yabancı güçlerin barındırılması benim zihnimi bulandıran mesele. Bir iktidara yabancı bir gücün Türkiye’de olma hakkını veren iktidara ben güvenmem. Yabancı gücü Türkiye’de ne maksatla barındıracağız? Ben de bunu sormak istiyorum.
Abdullah Gül’e görüşmeyi haber vermemiştim. Buradan ona da haber gitmiş oldu.
YORUMLAR