Eskişehirli dil ve konuşma terapisti Berfin Türkmen, kekemelik problemine dikkat çekerek bu rahatsızlığın terapi sürecine değindi. Çalışmalarına özel bir rehabilitasyon merkezinde devam eden Türkmen, terapi uyguladıkları popülasyonun çocuk, ergen ve yetişkin olduğunu belirtti. Eskişehir’de dil ve konuşma merkezin kurulması ile Türkiye’de güzel bir farkındalığa öncelik ettiğini dile getiren Türkmen ayrıca konuşma sorunlarının genellikle konuşma sesi bozuklukları, akıcılık bozuklukları (kekemelik, hızlı bozuk konuşma), yutma bozuklukları, ses bozuklukları, nörolojik bozukluklara bağlı konuşma bozuklukları olduğunu aktardı. Kekemeliğin genetik veya çevresel faktörlerden kaynaklanabileceğinin altını çizen Türkmen, “Bir uzman kontrolünde gerçekleşmeyen bilinçsiz tedavi şekillerinin bireye hiçbir yararı olmayacaktır” şeklinde konuştu.
‘BİLİNÇSİZ TEKNİKLER VAKTİ KAYBIDIR’
Bilinçsiz bir şekilde konuşma sorununu ortadan kaldırabilecek yöntemlerin denendiğini söyleyen Türkmen, “Bu teknikler vakit kaybından başka bir şey değildir. Hem birey hem de aileler bu süreçten bir fayda sağlayamadığında da umutları kırılıyor. Bu işin çaresi dil ve konuşma merkezlerinde aranmalıdır. Toplumda en çok bilinen konuşma bozukluklarından biri de kekemeliktir fakat bir o kadar da toplum olarak bu çerçevede kayda değer bir farkındalığımız yok. Kekemeliği çevresel faktörler tetiklese bile ağırlıkla kalıtımsaldır. Bir ailede kekemelik öyküsü varsa ve çocukta da kekemelik varsa bunun yüksek oranla genetik faktörlü olduğunu söyleyebiliriz. Çevresel olarak da bir hasardan dolayı veya nörolojik olarak da kekemelik meydana gelebiliyor. Biz bu duruma edinilmiş kekemelik diyoruz. Bir kişi korkarak, heyecanlanarak, utanarak veya başka bir olumsuz duygu ile karşılaştığında kekeme olmaz. Bize danışanlar bir öykü üzerine başvuruyorlar ve ‘Çocuğum korktu kekemelik başladı’ diye durumu paylaşıyorlar. Fakat kekemeliğin asıl kaynağı bunlar değildir aksine var olan kekemeliğin tetiklenmesidir” dedi.
“Taklit ederek kekemelik olmaz” diyen terapist Türkmen, konu ile alakalı olarak sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bir çocukta kekemelik var ise bazı aileler de o çocukla iletişim kurulması taraftarı olmuyor. Çünkü çocuğunun da kekemeyi taklit etmesinden veya bulaşacağından korkuyorlar. Bu da kekemeliği olan için büyük bir duygusal travmaya yol açıyor. Çevredekilerin bilinçsizliği bu durumu daha da zora sokuyor. Aynı şekilde konuşma bozukluğu yaşayan bireye, nefes al, sakin ol, yavaş konuş, düşün, dinlen diye telkinlerde bulunuyorlar. Bu da bireyi baskı altına sokuyor. Kekemelik sorunu yaşayan bir bireyin yarım kalan sözü kesinlikle tamamlanmamalıdır. Bu durumdan normal olarak akıcı konuşan biri de rahatsız olur.”
Kekemeliğin 3 ile 3.5 yaş aralığında başlayabileceğini ileten Türkmen, “Eğer sorun 6-12 ay boyunca devam ediyor ise kişinin terapiye başlaması gerekiyor. Ne kadar erken müdahale edilirse, kekemeliğin ortadan kalkma oranı o kadar artar. Çünkü ergen ve yetişkinlik döneminde bu sorun kronikleşmiş oluyor. Biz terapilerde belli başlı teknikler uyguluyoruz. Terapilerde aileyle işbirliği halinde olmak tüm konuşma bozukluklarının terapi süreci için çok önemlidir. Aileyi de kekemeliğin tamamen geçmeyebileceğini, hayat boyu eşlik edebileceğini ama kontol altına alınması ve daha düşük şiddete düşürülebileceği hakkında bilgilendirip, kekemeliği olan bireye karşı nasıl davranmaları hakkında bilinçlendiriyoruz. Bizim için önemli olan kekemeliğin kaynağını tespit edip o konuda eksikleri gidermektir. Kekemeliği olan birey yetişkin de olsa çocuk da olsa değinilmesi gereken bir durum daha var ki o da işin psikolojik boyutudur” dedi.
YORUMLAR