Kore… Uğruna kahvaltıdan vazgeçersiniz!

Kore… Uğruna kahvaltıdan vazgeçersiniz!

Türkiye ile Güney Kore arasında vazgeçilmez tarihi bağlar var. Bu bağ elbette 65 yıl önceki Kore Savaşı’ndan başlıyor. İki ülke arasındaki özel ilişkiyi son dönemde beyazperdeye yansıyan bir filmle, “Ayla”yla daha yakından anlama fırsatı da bulduk.

GÜNSELİ GÜNDÜZ – Türkiye ile Güney Kore arasında vazgeçilmez tarihi bağlar var. Bu bağ elbette 65 yıl önceki Kore Savaşı’ndan başlıyor. İki ülke arasındaki özel ilişkiyi son dönemde beyazperdeye yansıyan bir filmle, “Ayla“yla daha yakından anlama fırsatı da bulduk.

Oysa ben şunun da farkındayım: Özellikle dijital devrimle tam bir araştırmacı kuşağa dönüşen gençler Kore’yi, tarihi bağların ötesinde bir anlamla yeniden keşfettiler. Bu sadece bizim ülkemiz için değil, neredeyse tüm dünya için geçerli. Bu yüzden Kore’yi; yemekleri, televizyon dizileri, pop grupları ve teknolojisiyle dünyanın en beğenilen ülkeleri arasında ilk sıralarda görüyoruz. Başka deyişle Kore “in.”

Adeta kendini “fenomen” ilan etmiş bir ülke Kore. Bir nevi “bağımlılık” da diyebiliriz. Takipçileri gün geçtikçe çoğalıyor, adeta tutkuya dönüşüyor. Öyle ki bu tutkunun Kore’de noktalanması an meselesi.

Sizlere uzun uzun Kore’yi anlatacağım. Günlük yaşamından insanlarına, çalışma hayatından eğitim fırsatlarına, müziğinden dizilerine, Jeju Adası’na ve elbette mutfağına kadar Kore…

Hadi gelin Kore mutfağıyla, Kore yemekleriyle başlayalım…

Kore demek, “kimçi” (kimchi) demektir aslında, bana göre. Korelilerin vazgeçilmezi. Onlara göre yemek, diğer kültürlere göre turşu…

Kimçinin 300’den fazla çeşidi var. Kore’de her bölgeye, hatta her eve göre tarifinde farklılıklar görülebiliyor. Tarihi de bir hayli eskiye dayanıyor. Üstelik klasik tarifi de geçmişten günümüze bozulmadan ulaşmış. Kimçiyi icat eden mutlaka sağlıklı beslenmeden haberdar biriymiş, belki de doktordu. Faydaları muazzam ve dünyaca kabul gören bir probiyotik.

Kimçi, mayalanmış bir yemek. Çin lahanası, turp, pul biber, bol miktarda sarımsak, taze zencefil, tuzlu minik karidesli balık sosu, elma, armut, havuç, istiridye ve bazen de kalamar, pirinç unu suyla pişiriliyor. Sıvı halde kimçi sosuna ekleniyor ve malzemeler aynı boyda kesilerek, Çin marulu ara katlarına adeta bir sanat eseri gibi diziliyor. Sonra da fermente edilmeye bırakılıyor ve en az bir hafta sonra da yemeye hazır hale geliyor. Balık sosu kimçiye belli bir ağırlık ve koku verse de bu ünlü probiyotik damakta bağımlılık yapıyor.

Koreliler, kimçinin midelerinin kimyasını düzelttiğine, içkinin etkisini azalttığına, yaşam kaynağı olduğuna inanıyor. Onlara göre, kimçisiz bir hayat düşünülemez!

Kimçi sunumuna da çok özen gösterilir. Lahana kimçisinden başka, soğan, turp, ıspanak, Kore’ye has bazı otların da kimçisi yapılır. Koreliler hızlarını alamayıp, toprak kapta pişirdikleri, fokur fokur kaynayarak masaya getirip hüpleterek yedikleri stewlerin, birçok yemeğin ve en çok tüketilen kimçi cigenin temel malzemesi yapmışlardır. Hatta pirinç ve fasulye tatlılarının yanında su kimçisi, yani “mulkimçi” yerler. Bir nevi başlangıç kimçisi diyelim buna.

Bana göre, Güney Kore’ye kimçi için yatıya gidilir. Kore’de dışarıda yemek çok maliyetli değildir. Para değeri olan Won, dolarla neredeyse aynı sayılır. Türk Lirası karşılığını sürekli hesaplarsanız aç kalırsınız, tadını da çıkaramazsınız Kore’nin, kimçinin, her şeyin. Havaalanına inince TL’yi unutup Won‘a geçin. Rahat edip anı yaşayın. Kore’de her restoranda fotoğraflı menü vardır. Korkmayın çok lezzetlidir.

Şimdi liste geliyor. Bilmişlik saymazsanız adlarını ezberleyin derim. Gidince tadarsınız hepsini, kolaylık olur. Yemekler acılıdır genelde, yemeden önce uyarırlar. O kadar acılı olmasına rağmen midenizi düzeltir. O tada alışan için bağımlılık yapıcıdır.

İşte liste…

Bulgogi: İnce kesilmiş tatlı soslu güveçte dana eti,

Galbi: Önceden az miktar sosa yatırılmış, ızgarada pişen et,

Samgettang: Güveçte ginsengle pişen bütün tavuk,

Bibimbap: Sebzeli, etli, yumurtalı süslü pilav,

Tengcan Cige (Doenjang jigae ): Güveçte pişirilmiş soya fasulyesi,

Yosun, susam yağıyla kurutulmuş marketlerde dikkat çekici bir şekilde yığılmış Kim,

Bakliyatlı lezzetli mor pilavları,

Pirinç Korelilerin ekmeği gibidir.

Sokak Yemekleri: Çoğunlukla kızartma, ahtapot, balık, karides, ızgara şişte soslu tavuk, acı soslu dobokki, ramen lezzetli ince erişte, ramenli rabokki, körili pilav, siyah fasulye soslu udon Jamyon, bol acılı peynirli tavuk, çebuldak, japçe nefistir söyleyeyim.

Kore suşisi kimbap, kızarmış tofu, kore pankek, yaz ramyonu tofu soslu Nemyon,

İçki sonrası içilen Yosun çorbası çok lezizdir. Etle birlikte yosun, soğan, sarımsak, eklenir, toprak kapta pişer.

Çok içki içilen Kore’de adım başı, küçük, 24 saat açık marketlerinde bile bulabileceğiniz içkilere gelince:

Milli içecekleri Soju; meyveli ve sade, Mekcu bira ve soju karışımı. Maggoli, pirinç ve soya içkisinin 5’ten fazla çeşidi var, bulabilene, mayalı bir içki boza gibi, tatlı bir şekilde sarhoş ediyor. Özel şarapları ise meyvenin her çeşidinden üretiliyor. Hünnap şarabını hastayken içiyorlar genelde.

Çaylarına gelince… Ballı meyveli çayları, meyveler rendelenir, balla karıştırılır. Sıcak suya karıştırılarak tüketilir.

Ginsengleri çok ünlüdür, çayı ve hapları vardır ve Korelilerin yaşam sırrıdır. Kore yiyecek pazarlarında kök halinde birçok çeşidini görebilirsiniz.

Balık pazarlarında, binbir türlü balığa rastlarsınız, farklı bir kültür.

Son olarak Güney Kore’nin Türklere vize uygulamadığını da hatırlatalım.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir