Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Aralık ayı Alansal Yağış Raporu’na göre, Türkiye genelinde yağışlar mevsim normallerinin ve geçen yıl yağışlarının altında gerçekleşti. En fazla azalma ise yüzde 75 ile Güneydoğu bölgesinde kaydedildi.
1 Ekim 2022-31 Aralık 2022 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları da olması gerekenin altında görünüyor. Üç aylık kümülatif yağışlarda ise en fazla azalma yüzde 53 ile Marmara Bölgesi’nde yaşandı; bu aynı zamanda son 62 yılın en düşük seviyesi anlamına geliyor.
Öte yandan, son verilere göre İstanbul’da barajların doluluk oranı yüzde 31’e kadar geriledi. Kente su sağlayan 10 barajın hiçbiri yüzde 50’nin üzerinde dolu değil. Pabuçdere ve Kazandere barajlarının doluluk oranı ise yüzde 5’in altında. Ankara’da da baraj doluluk oranı yüzde 27 seviyesindeyken, bunun kullanılabilir su yüzdesi yüzde 17.72. İzmir’de barajların genel doluluk oranı yüzde 25 civarında.
Baraj doluluk oranı yüzde 30’un altında olan Konya’da ise yeraltı sularının çekilerek toprağın göçmesiyle meydana gelen obrukların sayısı 2 bin 500’e ulaşmış durumda.
Kurak geçen sonbahar ve kış aylarının Türkiye’ye etkilerini İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Sputnik’e anlattı.
‘SADECE KURAKLIK DEİL, BİR SU KITLIĞI SORUNUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ’
Sözlerine “kesinlikle bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyayız” diye başlayan Prof. Dr. Tolunay “Sadece kuraklık değil, yağışlar önümüzdeki baharda gelse bile bir su kıtlığı sorunuyla karşı karşıyayız. Baktığımızda 2020, 2021 ve 2022 yıllarının, art arda 3 yılın kurak geçtiğini görüyoruz. 2023’ün Ocak ayında da yağışlar mevsim normallerinin altında. Bugünkü durum sadece 2022’in kurak geçmesinden değil, önceki yılların da kurak geçmesinden kaynaklanıyor. Ülkemizde en son art arda 3 yılın kurak geçtiği dönem 1984-1986 yılları arasındaydı. Bundan sonra art arda 2 yılın kurak geçtiği dönemler oldu. Art arda 3 yılın kurak geçmesinin şöyle bir riski var; biz ülke olarak hem tarımsal hem içmek için kullandığımız suyumuzu baraj ve göletlerde biriktiriyoruz. Bir yılın kurak geçmesi halinde bu barajlar yaza tam dolu olarak giremiyor. Barajlar dolmadığı için kuraklığın uzaması halinde depolamış olduğunuz su da azalıyor ki bunu geçen yıl yaşadık” dedi.
‘ÖNÜMÜZDEKİ 1 AYLIK DÖNEMDE CİDDİ BİR YAĞIŞ BEKLENMİYOR’
İstanbul’un 2020 yılında, son 10 yılın en az baraj doluluk oranına sahip olduğunu hatırlatan Tolunay “Barajlar yüzde 100 dolu olarak 2021’e giremedik. 2022 yılının Temmuz-Ağustos aylarından itibaren özellikle yüzde 50’lere varan bir yağış azalması oldu. Böylece barajlardaki suyu kullansak da bir meteorolojik kuraklığa hidrolojik kuraklık da eklendi. Şu anda da sadece İstanbul özelinde de değil, Keban gibi büyük barajlarımızda da ciddi bir su sorunu var. Günümüze geldiğimizde de önümüzdeki 1 aylık dönemde ara ara yağışlar gözükse de çok ciddi bir yağış beklenmiyor. 24 Ocak’tan sonra belki yağış olabilir ama bu yağışlar istenilen düzeyde barajlarda su birikmesine ya da tarımsal topraklarda su birikmesini sağlamayacak gibi gözüküyor. Şubat ortasından itibaren Mart-Nisan aylarında gelebilecek bahar yağışlarına bel bağladık. Eğer bu aylarda da yeterince yağış olmazsa önümüzdeki yaz aylarında çok ciddi bir su sorunuyla karşı karşıya kalabiliriz. Bu hem içme hem tarımsal sulama açısından ciddi sorunlar yaratabilir gibi gözüküyor” diye konuştu.
‘SU VE GIDA SORUNU YAŞANABİLİR’
Yağışların şiddetli sağanak şeklinde olması durumunda depolama sorunu yaşanacağını söyleyen Tolunay “Mutlaka suyun toprağın içine sızması, toprakta depolanması buradan yeraltı sularını beslemesi ve aynı zamanda dereleri ve gölleri beslemesi gerekiyor ki suyu depolayabilelim. Şiddetli sağanak yağışlarda suyu depolayamıyoruz. Su akışla denizlere kaybediliyor. En önemlisi de kar yağışları. Kar yavaş yavaş eridiği için suyun tamamına yakını toprağa sızar. Şu anda ülke genelinde kar yağışlarında ciddi azalmalar söz konusu. Yakın zamanda da ülke genelinde belki yüksek dağlık alanlarda olabilir ama önümüzdeki 5 günlük süreçte kar yağışı almayacak gibi görünüyoruz. Kar yağışlarının azalması eşittir su sorunu, bu da eşittir gıda sorunu şeklinde bize geri dönebilir” ifadelerini kullandı.
‘BİZİM ARTIK KOŞULLARA BAKMADAN TASARRUFU KONUŞMAMIZ GEREKİYOR’
2021 yılında Türkiye’de gerçekleşen büyük orman yangınlarından bahseden Tolunay, kuraklığın yalnızca insan yaşamını etkilemediğini şu şekilde ifade etti ve su tasarrufunun önemine dikkat çekti:
“2021 yılında Tuz Gölü’nü besleyen derelerin, kanalların önü kesildiği için binlerce flamingo yavrusu ölmüştü. Bu kuraklıklar sadece biz insanları değil, doğadaki canlıları da etkiliyor. 3 yıldan beri kuraklığı yaşıyoruz, iklim değişikliğine bağlı olarak bunu yaşamaya devam edeceğiz. Ancak kuraklıklar yaşanıp had safhaya ulaştıktan sonra gündeme geliyor. Bizim artık meteorolojik koşullara, hava durumuna, yağışın olup olmamasına bakmadan mutlaka evlerde bireysel su tasarrufundan başlayarak, sanayide, tarımda kullandığımız sudan nasıl tasarruf ederiz diye düşünmemiz gerekiyor. Tarımsal ürün desenini nasıl suya ya da yörenin iklimine odaklı olarak nasıl planlarız şeklinde daha büyük ölçekte planlamalar yapmamız lazım. Bu su sorunu birkaç yılda bir sürekli olarak ülkemizin gündemine gelecek. Nüfus, tarımsal üretim arttıkça daha fazla su tüketiyoruz. Bu nedenle sadece kuraklık olduğu zaman suyu konuşmamamız lazım. Suyun 7/24, 365 gün mutlaka bütün ülke politikalarında kişisel su tüketimine kadar hep gündemimizde olması gerekiyor.”
Kaynak: Sputnik
YORUMLAR