Muharrem İnce: Bunun adı demokrasi olamaz

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, “2 Mayıs’ta organize suç örgütü bir video yayınlıyor. 26 Mayıs’a kadar yargı sustu, Cumhurbaşkanı sustu, muhalefet de sustu. Yargı talimat bekliyor. Yani 26 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı konuşunca bugün yakalama kararı çıkarmışlar. Dalga mı geçiyorsunuz bizimle?” dedi.

Muharrem İnce: Bunun adı demokrasi olamaz

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, SÖZCÜ TV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

İnce, konuşmasında şunları söyledi:

“Gönül arzu eder ki biz bunu bu şekilde değil de Sözcü TV’nin stüdyolarında yapmak isterdik. Ama ne yazık ki Türkiye’de keyfiyet olduğu için bir türlü bu izni alamıyorsunuz. Çünkü Türkiye’de yargı, hukuk, basın her şey dip yaptı. Türkiye bu durumda olunca da günlerdir tartışılan bir bakan, televizyon ekranlarının karşısına çıkıyor ama bu sefer gazeteciler soru soramıyor. Medyanın önemli bir kısmı iktidarın elinde, bir kısmı muhalefetin kontrolünde. Parti kuruyoruz, parti açıyoruz bir televizyon kanalı bizi bir dakika veriyor, başka yeni kurulmuş bir partinin genel başkanına aynı gün 3 saat yer verebiliyor. Medyanın durumu gerçekten içler acısı.”

Erdoğan’ın, Akşener’i hedef alıp ‘daha neler olacak neler’ şeklindeki sözlerine ilişkin İnce, “Şaşkınlıkla izliyorum. Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetiyor, muhalefet partileri genel başkanlarının 81 vilayette emniyetle gezmeleri Cumhurbaşkanının birinci görevidir. Tehdit etmek gibi bir görevi yoktur” ifadelerini kullanarak şöyle devam etti:

Mafya iktidarı tehdit ediyor, Cumhurbaşkanı muhalefeti tehdit ediyor. Bunun adı demokrasi olamaz. ‘Durun bakalım daha neler olacak’… Ne olacak, ne yapacaksın? Polise tutuklatacak mısın? Saldırı mı düzenleteceksin? Tahrik mi edeceksin? Ne yapacaksın? Anlaşılır gibi değil.

Türkiye’nin yönetilmediğini, Türkiye’nin adına demokrasi dediğimiz bu ucube rejimin ne noktaya geldiğini ibretle izliyoruz. Ama biz diyoruz ki bizim sloganımız ‘diş bilemiyoruz iş biliyoruz’.

Biz bu memlekette kimsenin kimseye diş bilemesini istemiyoruz. Yani parti devlet oldu Türkiye’de, devlet parti oldu. Tam bir parti devletidir bu. Tehdit var ama aynı tehdidin içinde teşekkür var. Anlamış değilim. ‘Bak daha neler olacak’ diyor sonra da çıkıyor muhalefete HSK için teşekkür ediyor.

‘Yargının hali içler acısı’

2 Mayıs’ta organize suç örgütü bir video yayınlıyor. 26 Mayıs’a kadar yargı sustu, Cumhurbaşkanı sustu, muhalefet de sustu. Yargı talimat bekliyor. Yani 26 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı konuşunca bugün yakalama kararı çıkarmışlar. Dalga mı geçiyorsunuz bizimle? Aklımızla dalga geçiyorlar. Yani şimdiye kadar kırmızı bülten yok muydu? ‘Cumhurbaşkanı ne yapacak’ diye bekleyelim…

Yargının halini görüyor musunuz? İçler acısı bir yargı bu. Bugün dolar, döviz yine fırladı. Bunun sebeplerinden birisi yargı mensuplarıdır. Türk ekonomisine, tarımına, eğitimine, sağlığına bu büyük zararın birinci sorumlusu yargıdır. Görevini yapmıyorlar, korkuyorlar. Cumhuriyet savcıları saklanmış bekliyorlar. Ortalıkta ‘arkası yarın’ videoları geziyor, Türkiye’de bir yürekli savcı çıkıp gereğini yapamıyor. Ortada ciddi iddialar var, itiraflar var. Ben bunlar doğrudur demiyorum, araştırılması lazım.

Marinanın satışının araştırılması lazım. Mafya çöktü mü? Çökecek mi? ‘Karakolda milletvekili dövdürdük’ diyor. Cesarete bakın yahu. Kimsin ne zannediyorsun kendini? Bunları konuşacak bir tane savcı yok. Hürriyet gazetesi baskını, 10 bin dolar alan siyasetçi… Kim bu kardeşim? Yargı bugün harekete geçiyor Cumhurbaşkanı konuştuktan sonra. 25 gün ne bekledi bu yargı?

‘Ortada devlet diye bir şey kalmadı, devlet çöktü’

Sayın İçişleri Bakanı’nın suç duyurusunun hiçbir anlamı yoktur. Çocukça bir şeydir. Adli kolluk yok. Delilleri kim toplayacak? Polis. Polis kime bağlı? İçişleri Bakanlığına bağlı. Dalga geçiyorlar bizimle resmen. Peki Meclis ne yapabilir burada? Meclis’in de çok fazla yapacağı bir şey yok. İktidar ‘evet’ demediği sürece. Yani 600 milletvekili var, 301 ile önerge verilecek 360’la komisyon kurulacak, 400 ile Yüce Divan’a gidecek.
301 milletvekili önergeye imza atacak, 360’la komisyonu kuracaklar, 400 ile Yüce Divan’a gidecek. Yani imkansız gibi bir şey. İşte bu Anayasa değişikliği yapılırken, buna ‘evet’ diyenlere bir kez daha sormak lazım memleket ne hale gidiyor. Yani ortada devlet diye bir şey kalmadı. Devlet çöktü. Anayasayı kimsenin taktığı yok, yasaları kimsenin taktığı yok.

‘Hedef nasıl devlet yahu?’

Bir de şimdi utanmadan ‘hedef devletmiş’ bunda. Hedef nasıl devlet yahu. Sizin beceriksizliğiniz bu noktada. FETÖ ile geçmişte iş tuttunuz, FETÖ darbe yapmaya kalktı, ‘hedef devlet’ diyorsunuz. Yani sizin zihniyetiniz, sizin bu işi bilmemeniz. Türkiye’nin sorunu, ülkeyi yönetenlerin zihniyeti. FETÖ ile iş tuttunuz, sonra FETÖ darbe yapmaya kalkınca ‘devlete yapıyorlar’ dediniz.

Bunların ortağı sizdiniz. Zarrab’la iş tuttunuz, bugün organize suç örgütü lideri dediğiniz kişiyle 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde miting yaptırmadı mı bunlar? Şehir şehir gezmedi mi bu şahıs? Recep Tayyip Erdoğan’a oy verin diye miting yaptırdılar. O zaman makbul adamdı, o zaman bilmiyor muydunuz? Devlet sizin elinizde değil mi? MİT sizin elinizde değil mi? Polis sizin elinizde değil mi? Neden bunları yapmadınız?

‘Tuğlayı çekeceğiz, altında kim kalırsa kalacak’

Türkiye’de büyük bir temizliğe ihtiyaç vardır. Türkiye’de bir silkinişe ihtiyaç vardır. Türkiye’de kalkınışa ihtiyaç vardır. Tuğlayı çekmemiz lazım. Tuğlayı çekeceğiz, altında kim kalırsa kalacak. ‘Temiz eller’ operasyonuna ihtiyacımız var. O tuğlayı çekip, Türkiye’yi düzlüğe çıkarmamız lazım. Altında iktidar mı kalacak? Muhalefet mi kalacak? Medya mı kalacak? Yargı mı kalacak? Kim kalacaksa kalacak. Bu büyük temizliği yapmadığımız sürece Türkiye’yi düzlüğe çıkaramayız. Türkiye’nin ekonomisi de batar, gençlerin umutları da kaybolur.
Siz bir zamanlar mafya liderine miting yaptırdınız. Sizin adamınızdı. Demek ki aranızda dağıtımda bir problem oldu, şimdi karşınıza geçmiş. Tam karşınızda olduğu da söylenemez. İddiayı kim atarsa atsın ortaya. Ortada bir iddia var. 10 bin dolar maaş alan bir siyasetçi. Bu iddianın sahibi mafya değil ki. Bu iddianın sahibi İçişleri Bakanı. Marina olayı, Hürriyet gazetesi baskını bunlar ciddi olaylar. Ben iddianın sahibinden yola çıkmam. Üzerlerine iddia atılan bu kişiler temizlenmek zorunda. Savcı, mahkemeler harekete geçmek zorunda. İlla bunların hepsi doğru olacak diye bir şey yok.

‘Yer yerinden oynuyor, Cumhurbaşkanı konuşmuyor’

Dün Meclis’te mafyanın iddialarıyla ilgili Meclis’te komisyon kurulması istendi. AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Oysa 1996’da Susurluk kazası olduğunda 8 gün sonra Meclis’te komisyon kurulmuştu. 25 senede Türkiye demokrasisinin yargının, hukukun nasıl yerlerde süründüğünün en güzel örneğidir bu.
Yer yerinden oynuyor, Cumhurbaşkanı konuşmuyor. Bütün millet sokaklarda bunu konuşuyor, iktidar susuyor. Meclis’e gelince ‘ret’ oyu veriyorlar. Neden ‘ret’ oyu veriyorsunuz? Neden bu kişilerin aklanmalarına imkan vermiyorsunuz? Korkuyor musunuz? Demek ki korkuyorlar, demek ki iddialar doğru. Bu kişilerin aklanmalarına da izin verilmiyor. Çünkü devlet çöktü.

Türkiye’yi size özetleyeyim. Bakan istifa ediyor, 27 gün bunu yazamayan bir medya var. Dezenfektanı fahiş fiyatla kendi bakanlığına satan bir bakan var. Kendi partisinin belediyesine akaryakıt satan bir milletvekili var. Bakanlıktan alınıyor bir hanımefendi, Kardemir’e yönetim kurulu üyesi yapılıyor.

Türkiye’de çiftçiler salatalıklarını çöpe atıyor, döküyorlar ama Çin’den salatalık alıyoruz. Mafya liderinin iddialarını 25 gün konuşamayan bir Cumhurbaşkanı var. Türkiye’de bu pandemi döneminde 102 müzisyen intihar etmiş. Esnaflar intihar ediyor, şirketler batıyor. Eğitimde kaybolan bir nesil var. Bunun faturasını 15 yıl sonra, 20 yıl sonra ödeyeceğiz. Bunun bedeli ağır olacak.

‘Türkiye’de paralel bir devlet var’

Türkiye’de paralel bir devlet var. Sarayın bakanı ayrı, hükümetin bakanı ayrı. Sarayın Milli Eğitim Bakanı, hükümetin Milli Eğitim Bakanını beceriksizlikle suçluyor. Birbirine düşmüşler. Ben çok iyi biliyorum devlette bürokratların artık imza atmaktan kaçındıklarını, ‘eyvah bunlar giderse başımıza iş açarız’ deyip imza atmadıklarını biliyorum.

Milletin malını yediler özelleştirme, şu, bu adı altında. Yiyecek bir şey bulamayınca şimdi birbirlerini yemeye başladılar. ‘Her şeyin sorumlusu biziz’ diyorlardı. Mafya liderine koruma verildiği ortaya çıkınca ‘FETÖ yaptı’ diyorlar. Her şeyin sorumlusu sizdiniz. Bundan da kaçıyorlar.

Çaykur’u yönetemeyen Türkiye’yi yönetemez. Çok iddialıyım bunda. Çaykur bizim için bir ölçüdür. 85 milyonun içinde çay içmeyen hemen hemen yoktur. Çaykur’u batırmak için bayağı uğraşmak lazım. Herkes Çaykur’u batıramaz.

85 milyon kişinin tükettiği bir ürünün kurumunu zarar ettiriyorsunuz. Yani Çaykur’u batırana memleket teslim edilmez. Bir kilogram çay 34,5 lira. Yaş çay 4 lira. Şimdi üreticiler boykot ediyorlar kotayı. 5 kilogram yaş çaydan 1 kilogram kuru çay oluyor. 4 liradan alıyorsun 20 lira olması lazım. 34.50 kuruş. 4 yılda Çaykur’u 2.1 milyar lira zarar ettirdiler. Zararın yüzde 60’ı finansman gideri.

Buğdaya 60 kuruş zam yaptılar, mazota 67 kuruş zam yaptılar. Dalga geçiyorlar insanlarla. Türkiye’de tarımsal destek, 2020’de 136 kalemde destek veriliyor. Toplamı 23 milyar lira. Türkiye’de tarımsal üretimde tüketilen mazot miktarı, 4 milyar litre. 67 kuruş zam yaptılar mazota.

4 milyar litreyle 67 kuruşu çarparsanız 2,68 milyar yapar. Peki 23 milyar destek vermişlerdi. Bunun yüzde 10’u mazottur. Yani 2,3 milyarı mazot desteğidir. Mazota 2,3 milyar destek verip, mazot zammından 2,68 milyar geri aldılar. Yani ortada destek falan yok, palavra.

Ben Memleket Partisi’nin Cumhurbaşkanı aday adayı olacağım ama bir başka arkadaşım da çıkabilir. Gidecek bunlar en az 50 kurultay delegesinden imza alacak en çok da 250. Biz şimdi üyelerin önüne sandığı koyacağız. Onlar seçecek. Aday olma şansı var. Hatta Türkiye’de en çok şansı Memleket Partisi’nde var. Çünkü genel başkana sınırlandırma getirmişiz. 50 imzadan az olamaz, 250 imzadan çok olamaz.
Biz 50+1 almak için yollar düşeceğiz. Ben siyaseti böyle okuyorum. Bizim partimizin mantığı bu şekildedir. Öbürlerini doğru bulmuyorum. Ortada bir seçim yokken, doğru bulmuyorum.

‘Milletin önünde görüşürüm görüşeceksem’

(HDP ile görüşme ve ittifak) Ben görüşüp basın toplantısında kaçmam. Milletin önünde görüşürüm görüşeceksem. Ama hem yukarda görüşüp, basın toplantısından kaçmam yürekli dururum. Bizi ziyarete gelirler, ‘hoş geldiniz, sefa geldiniz’ gizli saklı yok. Milletin gözünün önünde herkes bilecek. Bizim 6 kırmızı çizgimiz var. Onlardan birisi terörün her türlüsünü kınamak.

Senin teröristin, benim teröristim olmaz. Terörün her türlüsünü kınarsan bir metin yazarız, imza atarsan herkesle konuşuruz. Ama bu çizgilerimizle bir başka parti çıkar…. Atatürk’le ilgili kırmızı çizgimiz var. Uyarsa görüşmeler devam eder, uymazsa çay içer orada kalırız. Görüşme biter. Milleti kandırmayız.

‘Yaptığım iş doğrudur, yaptığımın arkasındayım’

(Selahattin Demirtaş ziyareti) Sayın Erdoğan’a, sayın Akşener’e, sayın Demirtaş’a ve sayın Temel Karamollaoğlu’na PTT’ye gittim. Onların banka hesaplarına 5’er yüz lira para yatırdım. Onların tabii ki benim 500 lirama ihtiyaçları yok. Niye ihtiyaçları olsun ki. Amacım siyaseti yumuşatmaktı.

Sonra her birine gittim. Erdoğan’a gittim ‘başarılar diliyorum’ dedim. İYİ Parti’ye gittim sayın Akşener’e ‘başarılar diliyorum’ dedim. Sayın Karamollaoğlu’na gittim ‘başarılar diliyorum’ dedim. Sayın Demirtaş hapisteydi ona da hapishaneye gittim başarılar diledim. Biz kimseyi ayırmayacağız bu ülkede.
Yüksek Seçim Kurulu ‘aday olabilirsin’ demişse, onaylamışsa, Cumhurbaşkanı adayı olmuşsa benim için Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı parti, solcu parti hiç bakmam. Seçim Kurulu onay vermişse giderim yine.
Yaptığım iş doğrudur, yaptığımın arkasındayım.

Yine bir seçim olsa, ben Cumhurbaşkanı adayı olsam YSK, ‘Erdoğan Aktaş Cumhurbaşkanı adayıdır’ diye eğer oraya onay vermişse ben Erdoğan Aktaş’ı ziyaret ederim kimseye de hesap vermem.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir