Yağlı karaciğer hastalığının ciddi türü olan NASH’li hastaların karaciğer hücrelerinde yağlanmanın yanında karaciğer hücrelerinde şişme ve iltihap hücrelerinde artma gözüküyor. Yağlı karaciğer hastalığının yüzde 80’i basit yağlanma iken yüzde 20’si ise hastalığın ilerleyici formu olan NASH’dir. Diyabeti, obezitesi veya metabolik sendromu olan hastalarda çok daha çok görülen NASH’e karşı uzmanların uyarısı hareket ve sağlıklı beslenme oluyor. Hastalığa dikkat çekebilmek için ise her yıl 8 Haziran Uluslararası NASH Günü olarak çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı olan RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Yılmaz da NASH’in ciddiyetinin altını çizdi ve Türkiye’deki görünürlüğünün dünya ortalamasının 2 katına yakın olduğuna dikkat çekti. Yılmaz “Karaciğer yağlanmasına biz non-alkololik yağlı karaciğer hastalığı diyoruz. Alkolle ilişkisiz karaciğer yağlanması hastalığı. Bu çok yaygın görülür. Ancak bunun bir tipi vardır ki bu siroza ilerleyebilir, karaciğer kanserine yol açabilir ve ölümle sonuçlanabilir. Dolayısıyla ciddi formuna ‘NASH’ diyoruz. Uluslararası NASH Günü de tüm dünyada gerek hastalar arasında gerek vatandaş, sağlık çalışanları, politika yapıcılar, dernekler, bilim insanları arasında bu hastalığın farkındalığını arttırmak için yapılıyor. Çünkü çok yaygın görülen bir halk sağlığı problemidir. Dünya da ki sıklığı en az yüzde 25, bizim ülkemizde ise nerdeyse yüzde 50 görülüyor. Bunun ciddi tipi olan NASH genel de çok az görülür ama o kadar yaygın görülüyor ki o yaygının içerisinde az olan kesim yine çok ciddi oluyor” dedi.
NASH’in tamamen önlenebilir bir hastalık olduğuna vurgu yapan Rektör Yılmaz “Aslında tamamen önlenebilir bir hastalık. Bunun farkında olmazsak erken tanı koyamayız, erken tanı koyamazsak yıllarca tamamen sessiz gider. 20 yıl gibi bir süre düşünün. Siroz olur, siroz olduğunuzun başlangıcında bile bunu anlamayabilirsiniz ama sonrasında ciddi sıkıntı olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla bu hastalığı tanıyalım, farkına varalım, çeşitli eğitim aktiviteleri düzenleyelim, bilimsel araştırmalar yapalım, bunu öyle veya böyle ülkemizin stratejik planı içerisine koyup bununla mücadele edelim ki ülkemize oluşturacağı ekonomik yükü de azaltalım. Dünya NASH Günü’nün aslında amacı da bu farkındalığı oluşturmak” ifadelerini kullandı.
Hastalığın nedenlerine de dikkat çeken Yılmaz, önleminin basit olduğuna da değinerek “Aslında daha çok şişmanlığı olan, şeker hastalığı veya şekere meyilli olan, kolesterol yüksekliği olan, bazılarında da tansiyon gibi metabolik sendrom olanlarda çok daha sık görülüyor. Örneğin diyabetiniz yani şeker hastalığınız varsa NASH görülme sıklığı normal bir bireye göre NASH açısından 5 kat daha fazla risk taşıyor. Sağlıklı beslenme ile önlenebilir. Sağlıklı beslenmeyi öğrenmemiz lazım. Sağlıklı beslenmeyi birçoğumuz genel kavram olarak biliyoruz ama pek uygulamıyoruz. Fiziksel aktivite ile önlenebilir. Hareketli olmalıyız. Sadece bu amaca yönelik egzersiz de yapmalıyız. Diyelim şeker hastalığımız var bunun takibini ve tedavisini iyi yaptırmalıyız. Kolesterol yüksekliğimiz var, bu yine beslenmeyle diyet ile ilgilidir, düzeltebiliriz. İlacını düzgün bir şekilde kullanmalıyız. Tansiyonumuz var, tansiyonun takibini iyi yaptırmalı, tedavisini iyi yapmalıyız. Çünkü bunlar sıklıkla NASH riskini arttırıyor ve bir arada oluyorlar” dedi.
‘NASH KONTROL ALTINA ALINAMAZSA ÖLÜMCÜ HASTALIKLARA YOL AÇABİLİR’
NASH’in kontrol altına alınmaması durumunda ölümcül olabilecek hastalıklara yol açabileceğini vurgulayan Rektör Yılmaz “Siroza yol açabilir, daha sıklıkla kalp hastalığı riskini arttırıyor. Kalp krizi riskini, felç geçirme riskini arttırıyor. Böbrek hastalığı riskini arttırıyor. Bu kişilerde daha çok uyku apnesi sendromu olabiliyor. Bu kişilerde kemik erimesi bile daha fazla olabiliyor. Bunun gibi beraberinde getirdiği bir çok risk faktörü var. Ama şunu biliyoruz ki, sağlıklı beslenirsek, diyetimizi yapar, egzersizimizi yapar, sigara içiyorsak onu bırakırsak, alkolden tamamen uzak durursak ve bazı hazır gıdalar vardır, işlenmiş, hazır paketli gıdalardan uzak durursak, hazır meyve sularından durursak risk azalır. Bunlar iştahı arttırır, yedikçe yiyesin gelir, ciddi kalori verir, çok ciddi zararları vardır. Bunlardan uzak durursak bunu tamamen önleyebiliriz, geriye götürebiliriz” şeklinde konuştu.
NASH’in ülkemizde siroza en çok yol açan Hepatit B’nin Amerika’da ise Hepatit C’nin önüne geçtiğinin altını çizen Yılmaz “Bizim ülkemiz için karaciğer hastalığına, siroza en çok yol açan Hepatit B’dir. Amerika için örneğin Hepatit C’dir. Ama şuan NASH bunların her ikisinin de önüne geçmiş durumda. Bundan 20 yıl önce fazla bir yağlanmamız vardı şimdi daha fazla yükselerek ürkütücü boyuta vardı. Dolaysıyla bunun için ciddi bir önlem almalıyız. Hatta Dünya Sağlık Örgütü bunu tartışıyor. ‘Nasıl bir politika uygulayalım? Bu hastalığı nasıl önleyebiliriz? Ülkelere nasıl bir sağlık politikası uygulaması için öneride bulunabiliriz?’ Konularının tartışması mayıs ayı içerisinde yapıldı. Bizde burada bir rol almalıyız diye düşünüyorum” diye konuştu.
NASH hastalığının çok bir belirtisi olmadığına vurgu yaparak doktor kontrolünün önemine değinen Yılmaz sözlerinin devamında “Bu hastalık aslında bir belirti vermiyor. Çok büyük bir çoğunlukta herhangi bir belirti yok. Ama bir kısmı da ‘Bende anlam veremediğim bir halsizlik oluyor’ bir diğeri ‘Sanki ufak bir ağrı oluyor’ yada ‘Bende biraz kaşıntı oluyor’ der. Genelde bunlar gibi pek tipik olmayan belirtiler ortaya çıkar. Ama olay ileri evre siroza vardığında o zaman iş çok değişiyor. O zaman kendinde ‘Bende bir problem var’ deyip hekimin karşısına gittiğinde herhangi bir laboratuvar ile tanıyı çok rahat koyuyor. Ama daha önce de dediğimiz gibi önemli olan bunu erkenden teşhis etmek ve hiç o noktaya gelmeden önlemi alabilmek” şeklinde konuştu.
YORUMLAR