Numan Kurtulmuş: Klavye başında, siyaset yapılmaz

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Biz şunu biliyoruz siyaset sahada yapılır. Klavye başında, masa başında ya da bir takım kapalı kapılar ardında siyaset yapılmaz. Onun için biz yüz yüze temasları siyasi fikriyatımızın da merkezine almış olan bir partiyiz” dedi.

Numan Kurtulmuş: Klavye başında, siyaset yapılmaz

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, TRT Haber özel röportajında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak soruları yanıtladı.

Kurtulmuş, açıklamalarında şunları kaydetti;

(Seçim beyannamesi) Bizim şöyle bir avantajımız var. Biz geleneksel olarak seçim bittikten sonra ertesi gün seçim çalışmalarına başlayan bir partiyiz. Yani parti teşkilatlarımız sürekli her zaman hazır. Yarın seçim olacakmış gibi hazır. Bu süreçte de 2021 yılının ekim ayından beri biz parti içinde bir gurupla birlikte bir strateji heyeti çalışıyor ve son 5-6 aydır da bir beyanname hazırlama heyeti çalışıyor. Bunların sonucu olarak ‘480 sayfalık neler yaptık, neler yapacağız’ özetle önümüzdeki dönemde yapılacakların milletimize anlatılması. Yani hem fikri anlamda, siyasi anlamda hem teşkilat çalışmaları anlamıda çok yoğun bir çalışma dönemini geride bıraktık. Aday tespitleri sırasında da fevkalade ciddi bir titizlikle aday tespitleri yapıldı.

‘KLAVYE BAŞINDA, MASA BAŞINDA YA DA BİR TAKIM KAPALI KAPILAR ARDINDAN SİYASET YAPILMAZ’

Evvelsi akşam Sayın Cumhurbaşkanımız adaylarla birlikte depremzedelerle birlikte bir iftar yaptı. İftardan sonra herkes illerine dağıldı. Arkadaşlarımız hemen bugün birçok ilde haberlerini aldık aday tanıtım toplantıları yapıldı. Coşkulu katılımlar oldu. Biz şunu biliyoruz siyaset sahada yapılır. Klavye başında, masa başında ya da bir takım kapalı kapılar ardında siyaset yapılmaz. Onun için biz yüz yüze temasları siyasi fikriyatımızın da merkezine almış olan bir partiyiz. Yani hepsinden iyicesi bir gönüle girmektir. Bu büyük değişi hiç bir zaman unutmayız. Halkın tek tek seçmenin gönlüne girebilmektir. Bu da sadece siyasal söylemle olabilecek bir dil değildir. Onun acısında, sevincinde, iyi gününde, kötü gününde her zaman yanında olabilmektir. Çarşısında, pazarında, yasında, halayında içinde olabilmektir. Bunu başarmış olan bir siyasi kadroyuz. Arkadaşlarımız şimdi zaten çok az kaldı bir ay bir süre kaldı. Bu süre içerisinde bütün gücüyle, bütün teşkilat mensuplarımız, adaylarımız, bizim bütün yakın çevremiz bu saha çalışmalarına devam edeceğiz. Sahada var olmayanın sandıkta var olması mümkün değildir.

’14 MAYIS AKŞAMI SANDIKLAR AÇILDIĞINDA TÜRKİYE YÜZYILI’NIN KAPISINI BU MİLLET SONUNA KADAR AÇMIŞ OLACAK’

Sahada var olmuş bir siyasi partiyiz ve inşallah Türkiye’nin en ucra köşesine kadar arkadaşlarımız daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de gidecektir. Sandık gününde sandıklara sahip çıkmak, önce Türkiye’de demokratik standardı çok yüksek bir seçimi hep beraber gerçekleştirmek… Bunun en başta gelen özelliği de katılımın yüksek olmasıdır. Zaten bizim halkımız Türkiye demokrasisinin en güzel tarafı odur. Çok yüksek katılıma sahibiz. Genel seçimlerde ve yerel seçimlerde de. İnşallah çok yüksek katılımlı bir seçim olur. Bunun için milletimizin sandığa gitmesini teşvik etmek durumundayız. Sandık günü de sahadaki bu çalışmaları tamamladıktan sonra kampanya süresinde sandıklara sahip çıkacağız ve 14 Mayıs akşamı sandıklar açıldığında Türkiye Yüzyılı’nın kapısını bu millet sonuna kadar açmış olacaktır. Cumhurbaşkanımızı yeniden Cumhurbaşkanı seçerek, AK Parti’yi de açık ara Meclis’te birinci parti yaparak, Cumhur İttifakı’nı da parlamentonun çoğunluğunu sağlamış bir vaziyette Meclis’e göndererek seçim noktalanacaktır.

Bu beyanname hakikatten benim başkanlığımda çok uzun bir süredir devam etti. Arkadaşlarımız her birisi büyük bir titizlikle görevlerini, ödevlerini yerine getirdiler. Bu bölümleri koordine eden bir kısmı eski Bakan arkadaşlarımız olmak üzere çok nitelikli bir ekip çalıştı. Çok titiz bir şekilde çalıştı. Sonunda Türkiye’nin bundan sonraki süreçte önümüzdeki 5 yılda ihtiyacı olan temel konular nelerdir bunlar tespit edildi. Bunlarla ilgili neler yaptık şimdiye kadar bunlar tek tek izah edildi. Eksik olan neler yapmamız gerekiyorsa onlar vatandaşımıza söz olarak, vaat olarak verilmiş oldu. En başlangıçta 5 ana başlıkta çalışmalara başlamıştık. Ne yazık ki, 6 Şubat depremiyle birlikte Türkiye’nin önceliği hiç şüphesiz deprem sonrasındaki bu felaketin nasıl ortadan sonuçlarının kaldırılacağı, şehirlerimizin nasıl yeniden imar edileceği, vatandaşlarımızın hem iş yerlerine hem konutlarına nasıl kavuşacağı ve hayatın deprem bölgelerinde normale nasıl döneceği.

Bununla ilgili bölümü Afetlere Dirençli Şehirler başlığı altında bir bölüm olarak koymuş olduk. Bir başka bölüm Sağlam Toplumsal Yapı. Bir diğer başlık İstikrarlı ve Güçlü Ekonomi. Bir diğer başlık Türkiye Ekseni yani dış politikada biz yeni bir dönemde madem Türkiye Yüzyılı diyoruz orada Türkiye kendi eksenini nasıl inşa edecek bunları anlatıyoruz. Bir barşa bölüm Adalet İnsan Hak ve Hürriyetleri Demokrasi bölümü. Orada da yeni tekliflerimizi vatandaşımıza yapıyoruz ve son olarak da Güvenlik İçerisinde Huzurlu bir Türkiye Geleceği. Bu 6 bölümde böyle tabiri caizse nakış gibi işleyerek hep beraber ortaya bir sonuç çıkmış oldu. Bizim tabi diğer partilerden şöyle bir farkımız var; Biz yapacağız derken aslında yaptıklarımızı referansı ile konuşuyoruz. Bütün geçmiş dönem seçim beyannamelerini de gözden geçirdim. Şunu gördük ki, buu iftiharla söyleyebiliriz, geçmiş dönem seçim beyannamelerinde vaat edilmiş şeylerin hemen hemen tamamı gerçekleşmiştir.

‘BİZ BU ANLAMDA YAPTIKLARIMIZIN REFARANSI İLE YAPACAKLARIMIZI ORTAYA KOYUYORUZ’

Yani o zamanda buna benzer kitaplar ortaya konulmuş. Şunları yapacağız, bunları yapacağız denmiş hepsi yapılmış neredeyse. Yapılamayan eksik kalan hususlar var. Dolayısı ile bunları da giderebilmemiz lazım. Biz bu anlamda yaptıklarımızı referansı ile yapacaklarımızı ortaya koyuyoruz. Birlikte başaracağız diyoruz. Bunun için de bu bölümlerin her birisinde gençlere, kadınlara, yaşlılara, iş dünyasına, çalışma hayatına dediğim gibi dış politika ile ilgili konularda hep somut bir takım tekliflerde ve perspektifi ortaya koyarak bu tekliflerde bulunduk. Örnek olsun diye söylüyorum, mesela Demokrasi İnsan Hakları Hürriyetleri ve Adalet bölümünde diyoruz ki; Vatandaşın belli sayıda imza toplayarak kanun teklifi verebilme hakkı olsun. Bu Türkiye’de devrim niteliğinde bir husustur.

Türkiye’ye yeni bir anayasa yapmak halkımıza karşı bir sözümüz, ahdimizdir. Henüz yapamadığımız çok anayasa değişiklikleri yapmış olmakla birlikte, hala 12 Eylül devriminin ruhunu taşıyan bir anayasaya Türkiye’nin sahip olması Türkiye için hakikatten kabul edilebili bir durum değildir. Somut şeyler söylüyoruz. Mesela, adli kolluğun yeniden kurulabilmesini söylüyoruz. Diyelim ki, dış politika ile ilgili konuda Türkiye’nin diplomasi akademisi anlamına gelecek bir uluslararası niteliği çok yüksek bir diplomasi ve uluslararası ilişkiler üniversitesinin kurulmasını teklif ediyoruz. Türkiye’nin belli halkalarla önce yakın çevresi sonra kıtalar arasındaki Türkiye’nin etkisinin yayılması ve uluslararası sistemde nizam tayin eden, nizam belirleyen bir ülke olması perspektifini gündeme getiriyoruz.

‘TÜRKİYE’DE ENFLASYONU TEK HANELİ RAKAMLARA İNDİRME HEDEFİNİ ORTAYA KOYUYORUZ’

Dönün içeride ekonomi ile ilgili alanda önemli tespitler, enflasyonun nasıl düşürüleceği, tarımdaki başarıların nasıl ortaya konulacağı. Diyoruz ki, önümüzdeki 5 yıl içinde her yıl 1,2 milyon yeni istihdam oluşturacağız. Yani 6 milyon yeni istihdamı Türkiye bu dönemde kazanmak durumunda ki yüzde 5,5’luk bir büyüme ile Türkiye’yi bu ileriye doğru götürsün. Türkiye’de enflasyonu tek haneli rakamlara indirme hedefini ortaya koyuyoruz. Tabi çok çarpıcı bir örnek olarak da söylediğimiz Aile Kalkanı Projesi. Burada şunu kastediyouz, Türkiye’de bizim en sağlam yapımız Allah’a çok şükür aile yapımızdır. Fakat ailenin özellikle alım gücünün belli seviyelerde olmasını temin edebilmek için mesela bir Dijital Aile ve Gençlik Bankası kuralım. Bu bankanın da gelirleri Karadeniz ve Akdeniz’de bulduğumuz ve bulacağımız petrol ve doğal gaz gelirlerinin belli yüzdesi olsun. Diyelim ki her ailein şu anda diyelim asgari ücret seviyesi kadar bir noktada bundan daha az geliri olan aileler varsa bu ailelerin bu gelire ulaşması için devlet destek versin. Buna da Aile Bazlı Vatandaşlık Maaşı demek mümkün. Bu çok önemli bir yeniliktir. AK Parti iktidarları sırasında ailenin desteklenmesi maddi olarak desteklenmesi bakımından çok sayıda sosyal yardımlar veriyoruz. Belki bunu böyle tek bir kanalda toplayarak bir aile gelirini desteklemiş oluruz.

İnşallah önümüzdeki dönemde her ailenin en az bir istihdama kavuşmasını temin edeceğiz. Yine bu dijital banka üzerinden bu aynı zamanda büyük bir fon yönetimi demektir. O banka üzerinde evlenecek gençlerimize, yuva kuracak gençlerimize 2 senesi ödemesiz 5 sene faizsiz bir kredi verelim. Gençler burada kendi işlerini yapabilsinler, kendi evlerini kurabilsinler. Aynı şekilde tarımda gelişmeyi sağlamak için tarımsal girişim bölgeleri kuralım. Yani nitelikli bir OSB şeklinde. Buralarda tarımsal alanda üretime başlayacak gençlerimize de yine bu fon vasıtasıyla onlara destek verelim. Bunların üretime katkısını temin edelim. Yine Cumhurbaşkanımız toplantıda açıkladı üniversite gençlerimizin ilk cep telefonları ve bilgisayarlarının da vergisiz bir şekilde gençlere verilmesi gibi son derece somut teklifler burada yapılmıştır. İnşallah bunların da Allah nasip eder 2028 gelirse geldiğinde o zaman onları da söyleyeceğiz. Nasıl şu rahatlıkla konuşuyoruz geçmiş dönemdeki seçim beyannamelerimizde vaat ettiğimiz hususların büyük bir çoğunluğu nasıl gerçekleştiyse inşallah 2023 seçim beyannamesindeki hususlar da gerçekleşecektir.

‘YENİ SİVİL ANAYASA’ 

Türkiye şöyle bir baktığınız zaman kapatılan siyasi partiler mezarlığı gibi. Yani şimdiye kadar çok sayıda parti kapatıldı. İktidar partisi olan partiler kapatıldı. Örneğin Refah Partisi iktidar partisi olmasına rağmen kapatıldı. Ana Muhalefet partisi olan partiler kapatıldı. İşte Fazilet Partisi bir Ana Muhalefet partisi olarak kapatıldı. Onlarca parti çeşitli gerekçelerle kapatıldı. Bu partilerin kapatılmış olması o partilerin temsil ettiği sosyolojinin yok olduğu anlamına gelmiyor. Bu bir şekilde devam ediyor. Burada bizim teklifimiz şu; Evet bazı partiler devletin birliği, bütünlüğü, beraberliği, ülkenin bölünmez bütünlüğü bunlara karşı bir eylemlilik içindelerse tabiki Anayasa Mahkemesi’nin karar verme yolu açıktır. Fakat Anayasa Mahkemesi bir karar verdikten sonra, vermeden önce de ve kararını verdikten sonra da bir parti hakkındaki kapatılma meselesi aynen eskiden vardı şimdi kaldırıldı idamın kararını mahkeme verir, fakat infaz yetkisi Meclis’teydi. Yani Meclis onaylamadan infaz edilmezdi. Onun gibi Anayasa Mahkemesi bu kararı verdikten sonra herhangi bir partinin kapatılma kararını veriyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi’de siyasetin merkezi olarak bunu onaylayıp onaylamamakta bir nihai merci olsun. Böyle bir çalışmayı da gündeme getiriyoruz. Anayasa çalışmalarının içerisinde bunlar da düşünülebilir. Tabi bunlar fikirlerdir nihayetinde tartışılacaktır. Bunlara karar verecek olan da TBMM’dir.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NDE RESTORASYON NASIL OLUR?

Beş yıl içerisinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ana hatlarıyla oturdu. Fakat bunun burada işleyen, işlemeyen bir takım yerler olduğunu hep beraber görüyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yapıldı. Uygulamada karşılaştığımız sorunların neredeyse yüzde 90’ından fazlası uygulamadan kaynaklanıyor. Yani bir yasal değişikliğe veya anayasal değişikliğe ihtiyacımız yok. Burada bir takım uygulamaları iyileştirmek ve bu sistemi daha etkin hale getirebiliiz. Bunun en başında gördüğümüz husus yürütme ile yasama arasındaki ilişkilerin yeniden tanzim edilmesidir. Yani bu sistemin gereği Cumhurbaşkanlığı Sistemi gereği parlamentoda olan herhangi bir milletvekili bakan olmadığı için fiilen parlamento ile bakanlar arasında yürütme arasında bir eş güdüm eksikliği ortaya çıkabilir. Bakanların da yine anayasa gereği yeni sistemde parlamentoya gitme zorunluluğu yok. Şu getirilebilir, komisyonlara bakanların daha sık gelmesi, bilgi vermesi, kendi bakanlıkları ile ilgili konular komisyonlarda görüşülürken onu bakanların taktim etmesi. O müzakerelere katılması, Meclis’teki diğer milletvekili arkadaşların da fikirlerinden istifade etmesi herhalde bu yürütme yasama arasındaki meseleyi daha yakın hale getirecektir. Çok daha yakın bir dirsek teması oluşacaktır. Bunun da Türkiye’deki yasama faaliyetlerinin kalitesini de artıracağı kanaatindeyiz.

‘ETKİNLİĞİ TARTIŞMASIZ OLAN BU SİSTEM DAHA VERİMLİ HALE GEÇECEK’

Yine geçtiğimiz dönemde fiilen yaptığımız bir husus oldu, değişiklik oldu. Herhangi bir yasa, yönetmelik değiştirmenize de geek yok. Bakan arkadaşlarımız Meclis’te nöbetçi bakanlar olarak geldiler. Diyelim ki her bakana 15 günde bir sıra geldi. Bunun şu faydasını gördük. Hem bakan arkadaşlarımız Meclis çalışmalarını daha yakından takip etti hem de orada milletvekili arkadaşlar bakanlara gelip kendi illeri ile ilgili gördükleri talepleri, eksiklikleri teklifleri bakanlarla birebir paylaştılar. Bunun bakanlıkların çalışmasına çok büyük katkı sağladığını gördük. Bunun gibi bir takım düzenlemeler Cumhurbaşkanlığı Sistemi içerisinde yapılabilir. Eski sistemde bir müsteşar vardı şimdi kalktı. Bakanlıklardaki bürokrasiyi düzenleyen en üst düzeydeki memur şimdi bakan yardımcıları var. Belki bakan yardımcılarından birisi bu görevle yine bakan yardımcısı sıfatı olarak tanımlanarak fiilen o işi sürdürebilir. Bu tür dokunuşlarla zaten etkinliği, verimliliği, sürati tartışmasız olan bu sistemin daha verimli hale getirilebilmesi için gayret edilebilir. Demokrasilerde esas olan TBMM’dir. Yani Meclis’in milletin oyları ile seçilmiş olan gurubun bütün bu yürütme faaliyetlerinden çok daha yakın bilgilendirilmesi, orada güçlü bir Meclis ve kaliteli bi yasama sürecinin oluşabilmesi için yürütme ile yasama arasındaki bu ilişkinin çok daha kesin çok daha net, çok daha yakın olmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Türkiye istikamet tayinini doğru yaptı. Yani ya etkilerin altında sadece etkilerin sonuçlarını ortadan kaldırmak için mücadele edeceksiniz ya da bu türbülansın getirdiği ortamın hatta zaman zaman belirsizlik ortamını fırsata çevireceksiniz. Bunun en temel yolu üretimi artırmaktır. Yani Türkiye onun için üretim, istihdam, ihracat, cari fazla yoluyla Türkiye’nin büyümesini temin etmekdir. Baktığımız zaman son bir kaç yıllık süreçte Türkiye bütün uluslararası raporlarda gelişmiş ülkelerle de kıyasladığınızda pozitif ayrışan bir ülke. Büyümeyi gerçekleştirmiş olan bir ülke. İstihdamını pandemi öncesi rakamların üzerine çıkarmış vaziyette. 246 milyar dolarlık bir ihracatı gerçekleştirmiş vaziyette. Şimdi demekki bu istikameti sürdürmemiz lazım. Bunun yolu üretmek, ihracatımızı gerçekleştirmek ve bizim bu büyüme politikasını sürdürebilmemiz için her yıl 1 milyon 200 bin yeni istihdam oluşturmamız lazım. Bütün bunları yaparkende ekonomimizin 2 yolda eş zamanl ve paralel olarak yürümesi lazım. Bir istihdam dostu alanlarda Türkiye’nin yatırımı desteklemesi gerekir.

‘KARADENİZ’DE BULDUĞUMUZ GAZ DA MALİYETLERİ DÜŞÜRECEK’

Ama bu yetmez Türkiye’nin küresel rekabette öne geçmesi için mutlaka yüksek teknolojilerde başarılı olması lazım. Çok başarılı adımlar atıyoruz. Bizim beyannamemizin bölümlerinden biri de Teknoloji Devrimi’dir. Türkiye markaları ile yüksek teknolojide elde ettiği ürünleri ile hizmetleri ile dünya ölçeğinde adından söz edilen bir ülke haline gelmek durumundadır. Bütün bu süreçte bu istikameti bozmadan yürüyeceğiz. Önümüzdeki temel sorunlardan biri yüksek enflasyondur. Yüksek enflasyonunun bir kısmı maliyet enflasyonudur. Maliyet enflasyonunun azaltılabilmesi için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Bunların en başında gelen de enerji maliyetlerindeki yüksekliklerdir. Biliyorsunuz, Türkiye bir kaç senedir vatandaşın enerji giderlerini sübvanse ediyor devlet olarak. İnşallah şu Karadeniz’de bulduğumuz petrol, Akdeniz’de bulduğumuz petrol doğal gaz bütün bunlar Türkiye’nin enerji girdilerinde çok büyük bir rahatlık ortaya çıkaracak. Bu da bir anlamda maliyetleri çok ciddi şekilde aşağı çekecektir.

İstihdamı sürekli artırmanın da bu anlamda enflasyonla doğrudan bir ilişkisi olduğunu görmemiz lazım. İnşallah gayretle bütün bu konulardaki detaylı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Temel mesela fiyat istikrarının sağlanması. Dikkat ederseniz yakın zamana kadar fiyat istikrarsızlığının da ötesind fiyatsızlanma dediğimiz bir dönem yaşadık. Yani şu bir bardağın bugünkü fiyatı bu yarınki fiyatı bambaşka bir fiyattı. Çok şükür bunlar dengelendi. Burada bir takım mekanizmalar kullanıldı. Dövizin belli bir aşamada dizginlenmesi önemliydi. Kur Korumalı Mevduat ile bir şekilde en azından kısmen de olsa dizginlenmesi ortaya çıktı. Bir kısmı orta vadeli, bir kısmı da kısa vadeli tedbirlerle inşallah dönem sonunda 2028’de tek rakamlı enflasyonlar Türkiye’de gerçekleşecektir.

‘AFETİN İZİNİ SİLMEK ÖNCELİĞİMİZ’

6 Şubat Allah bir daha bu millete hatta hiç bir millete böyle bir felaket yaşatmasın. Her şeyi alt üst eden, herşeyi yıkan sadece binaların yıkımı değil. Tüm algıları, siyaset tarzını değiştiren büyük bir felaketti. Asrın felaketiydi adı üstüde. Çok şükür süratle bunun yaralarını sarmakla meşkulüz. Sayın Cumhurbaşkanımız yine bugün Malatya’da afet konutlarının temel atma töreninde konuştu. Bayramda bazı yerlerde köy evleri ve bazı evlerin vatandaşa teslimi de gerçekleştirilecek. Bizim 6 Şubat’tan sonra birinci önceliğimiz asrın felaketinin sonuçlarını ortadan kaldırmaktır. Bunun için önce vatadaşlarımızın acil bir şekilde geçici bir şekilde barınmalarının sağlanması, temel ihtiyaçlarının sağlanmasıydı. Bunlar geride kaldı. Şimdi kalıcı konutlar iş yerleri meselesi. Tüm bunların arkasında da 11 ilimizi etkileyen bu çevrede vatandaşlarımızın yeniden kendi bölgelerine dönmesini temin etmek ve oradaki demografik yapının eskiden olduğu gibi sağlam bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamak. Dolayısıyla bir kere bu siyasetimizin bir numaralı önceliği. Sürekli sahada vatandaşımızla hiç siyaset yapmadan, hiç oy telaşı olmadan mühim olan tekrar Türkiye’nin ayağa kalkabileceğinin gösterilmesidir. Ayağa kaldırırsa yine Erdoğan inancı yerleşmeye başlıyor. Kuvvetli bir şekilde yerleşmeye başlıyor.

Dolayısıyla bütün bunların üzerine bir takım polemiklerle, bir takım siyasi tartışmalarla kaybedecek vaktimiz yok. Türkiye’nin bir an evvel bu yıkıntılardan kurtulması lazım. Bu da yetmez Ulusal Risk Kalkanı projesi ile bütüncül bir şekilde Türkiye’nin bütün risklere karşı korunmasını temin etmemiz lazım. Sel var, toprak kayması var, orman yangınları var, iklim değişikliklerine bağlı olarak kuraklık var. Bir sürü felaket var. Hatta bir takım toplumsal olaylar çevresel faktörler nedeniyle olay ortaya çıkmadan önce hazırlıklarımızı yapmak felaket anında hızla üzerine gitmek ve yaralarını çok hızlı şekilde sürmek. Bütüncül bir yaklaşımla bütün bu riskleri ortadan kaldıracak bir çalışmayı ortaya koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız uzun zamandır belediye başkanlığından bu yana kentsel dönüşüme ne kadar ağırlıklı yer verdiğini biliyoruz. Fakat kentsel dönüşüm siyasal tartışmanın konusu yapılmıştır. Birçok belediye başkanının kentsel dönüşümle ilgili kararları durduran çalışmaları olduğunu biliyoruz. Muhalefet partileri başta CHP olmak üzere bu kentsel dönüşüm meselesini rantsal dönüşüm diye karalayarak durdurduğunu görüyoruz.”

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir