Ailesinde ‘titreme’ olarak bildiği Parkinson’un kendisinde de olacağını hiç düşünmediğini belirten 53 yaşındaki Karaçuha, 9 yıl önce tutukluk şikâyeti üzerine gittiği doktorda ‘kemik rahatsızlığı’ teşhisi almış ve bir de bu durumdan dolayı ameliyat olmuştu. Şikâyetleri geçmeyen, tam tersine zaman içerisinde ilerleyen Karaçuha, en sonunda Parkinson olduğu gerçeğini öğrendi. Hastalık yüzünden günlük ve sosyal yaşamı olumsuz etkilenen Karaçuha, 9 yıldır mücadele ettiği Parkinson için çareyi Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi’nde (PARMER) Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ali Zırh’da buldu. Beyin pili takılması ameliyatı ile hayata yeniden merhaba dedi.
“AİLEMDE PARKİNSON OLDUĞU İÇİN, HASTALIK HAKKINDA BİLGİM VARDI”
Nurten Karaçuha hastalık sürecini şu sözlerle anlattı:
“Omuz ağrısı ile ortopediye gitmiştim. Kemik rahatsızlığı teşhisi kondu. Daha sonra bir ay kadar fizik tedavi gördüm, fakat bir fayda göremediğim için mutlaka ameliyat olmam gerektiğini söylediler. Operasyon sonrası durumum daha da ağırlaştı. Ağrılarımın hafifleyeceğini düşünürken Parkinson olduğumu öğrendim. Bakışlarım bile değişmeye başlamıştı. ‘Çocuklarım çok sert bakıyorsun anne’ diyordu. Mimiklerimde azalma ve ‘maske yüz’ denilen yüz hali de olmuştu. İlk zamanlar inanmadım, fakat daha sonra Parkinson olduğuma ikna oldum. Annemde ve halamda bu hastalık olduğu için Parkinson’un nasıl bir hastalık olduğunu biliyordum. Annemde genellikle titreme mevcuttu, bende titreme olmadığı için ilk zamanlar Parkinson olduğumu düşünmemiştim.”
“AMELİYAT ÇOK İYİ GEÇTİ, ŞİMDİ EN BÜYÜK HAYALİM GEZMEK”
Beyin pili takılması ameliyatından sonra Nurten Karaçuha duygularını şu şekilde ifade etti:
“Ameliyatım çok güzel geçti. Hiç korktuğum gibi değildi. Ameliyatın ertesi günü kendimi yeniden doğmuş gibi hissettim. Önüme bakıyorum artık, çünkü gezmem ve görmem gereken çok yer var. Dünyayı gezeceğim, kaybettiğim zamanı telafi edeceğim. Ali hocaya ve bütün ekibine çok teşekkür ederim.”
“GENÇ HASTALARDA MUTLAKA GENETİK NEDENLER ARAŞTIRILMALIDIR”
Parkinson’un gençlerde de görülebildiğini ve genç hastalarda genetik nedenlerin araştırılması gerektiğine dikkat çeken Dr. Zırh: “Parkinson hastalarının yüzde 5 ila 10’unda hastalık başlangıç yaşı 20 ile 50 arasındadır. Bu grup hastalar, eğer çok erken yaşlarda karşımıza geliyorsa ve ailenin diğer fertlerinde de aynı hastalık varsa bazı genetik aktarmaları aklımıza getirmektedir. Genç hastalarda mutlaka genetik nedenler araştırılmalıdır. Ailede bir ebeveyn veya kardeşte Parkinson hastalığı varlığı, o kişide hastalık gelişme riskini arttırmaktadır. Hastamız Nurten Hanım’da bu hastalardan biriydi. Bu gibi kalıtsal özellikteki Parkinson hastalığı daha çok genç yaşlarda başlar ve tüm Parkinson hastalarının yaklaşık yüzde 5’ini oluşturur. Ancak Parkinson hastalığını baskın genetik olarak aktarılan ve aile fertlerinin çoğunda görülen diğer kalıtsal hastalıklardan ayrı değerlendirmemiz gerekir. ‘Parkinson bende var çocuğumda da olacak veya annemde var bende de aynı hastalık olacak mı’ endişesini yaşatacak genetik hastalıklar gibi bir tablo değildir” açıklamasında bulundu.
“PARKİNSON’UN TEDAVİSİNDE İLK SEÇENEK ÖNCELİKLE İLAÇ TEDAVİSİDİR”
Beyin pili takılması ameliyatını başarı ile gerçekleştiren Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi (PARMER), Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ali Zırh, “Parkinson’un tedavisinde ilk seçenek öncelikle ilaç tedavisidir. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı ya da şiddetli ilaç yan etkilerinin yaşandığı durumlarda cerrahi yöntem olan beyin pilleri gündeme gelmektedir. Beyin pili tedavisi ile, hastalıktan sorumlu hücrelerin yerleri elektriksel aktiviteleri dinlenerek tek tek tespit ediliyor ve beyin içerisine iki tane elektrot takılıyor. Ameliyat esnasında hücrelerin sesi dinlenirken hasta uyanık oluyor. Çok düşük akımlı uyaranlara hastaların verdiği yanıt gözlemleniyor. Elektrotlar yerleştirildikten sonra ise göğüs bölgesinde cilt altına da kalp pili gibi bir pil takılarak elektrotlara elektrik akımı sağlanıyor. Yaklaşık 2-3 hafta süren pil programlama sürecinin ardından, hastalarımız mezun oluyorlar. Bu tedavi sayesinde bağımsız yaşayamayan, sosyal hayattan kopan hastalarımız yeniden bağımsız yaşama, eski sosyal yaşamlarına kavuşabilme şansı yakalıyorlar” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR