Dört yıl önce yürütülen bir çalışmada, insanların bu konuda büyük bir rol oynadığı ileri sürülüyor.
Ulusal Seul Üniversitesi’nde çevre kazıbilimci olan eş yazar David Wright, insanlar 8.000 yıl önce Nil nehrinden batıya yayıldıkça kuzuları, inekleri ve keçileri de yanlarında götürdüğünü ve bu hayvanların doğal bitki örtüsünü silip süpürdüğünü, biçtiğini, ezip geçtiğini söylüyor. Manzaranın değişmesine yol açan bu olay, yerel iklimi de başka bir yöne çevirmiş.
“Keçiler baş zanlılar” diyor Wright. “Hiç abartmıyorum, bir keçinin tuğla yediğini gördüm; hiç yemek seçmiyor ve boyutlarına göre oldukça fazla yiyorlar. Az sayıda keçi, baskı altındaki bir bölgede epey büyük bir etki oluşturabilir.”
Karınları aç olan ve bitki yiyen memeliler halihazırda Sahra’ya yayılmışken, evcil hayvanlar nasıl böylesine dönüştürücü bir rol oynadı? Cevap, vahşi hayvanların yırtıcılara karşı kolay hedef oldukları açık alanlarda fazla zaman geçirmeyi sevmemesi. Fakat çiftlik hayvanları, insanların gözetimi altında otla dolu bir alanı memnuniyetle çıplak bırakabilir.
Önceleri bitki örtüsü altında gizlenen zemini ortaya çıkaran keçi ve diğer hayvan sürüleri, yerel iklim bakımından da çeşitli sonuçlar doğurmuş. Daha açık renklerin daha fazla ışık yansıttığını ve dolayısıyla, güneşli bir günde siyah yerine beyaz tişört giymenin daha rahat olduğunu okulda öğrenmişsinizdir. Dünya’nın yüzeyi de aynı şekilde işliyor. Sarımsı kahverengi toprak ile kumlar, yeşilimsi ot ve çalılara göre daha fazla güneş ışığı yansıtıyor.
“Bu güneş ışığı yansıtıldıkça, ışıkla ilişkili enerji atmosfere geri gidiyor ve orayı ısıtıyor. Isınan bir atmosfer, tropik bölgelerde daha serin bir atmosfere kıyasla genelde daha düşük miktarda bulut barındırır” diyor Wright. Daha düşük miktardaki bulutlar, daha az yağmur olması anlamına geliyor. Sahra’da da böyle bir şey olmuş.
Wright, aşırı otlamanın kuraklığa yol açtığına inanıyor. Kuraklık ise bitkilerin büyümesini engellemiş ve bu durum, manzarayı daha da fazla dönüştürmüş. Karşılığında ise kuraklık daha kötü bir hal almış ve hemen hemen Birleşik Devletler boyutunda olan sıcak, kuru, tozlu bir çöl meydana getiren geri besleme döngüsüne girilmiş.
Bilim insanları, Sahra çölündeki bu dönüşümü genelde Dünya’nın yörüngesindeki değişimlere atfediyor. Yörüngedeki değişimler, tropik bölgeleri güneş ışığından mahrum bırakarak yaz yağmurlarının azalmasına yol açmış. Wright, insanların göçüyle birlikte bölgenin bir taşma noktasına ulaştığını söylüyor. Tabiat, Dünya’nın yörüngesindeki değişikliklerin tek etmen olması halinde bekleneceği üzere yavaş ve tekdüze şekilde dönüşmemiş. Bunun yerine, çiftlik hayvanlarının yayılımını takiben düzensiz şekilde değişmiş. İnsanlar nereye gitse, arkalarında çalılık alanlar bırakmışlar.
Wright, hipotezinin halen bir sürü soruyu cevapsız bıraktığını söylüyor. “Bitki örtüsü kayıtlarına ulaşmak için bu eski göl yataklarında sondaj yapmamız, kazıbilime bakmamız ve insanların orada ne yaptığını görmemiz gerekiyor” diyor Wright. “Bitki örtüsünün iklim sistemlerindeki etkisini modellemek çok zor. Kazıbilimciler ve ekologlar olarak bizim görevimiz gidip veriye ulaşmak ve böylelikle daha karmaşık modellerin yapılmasına yardımcı olmak.”
Fakat bu konu için görüşülen birkaç araştırmacı, Wright’ın açıklamasına şüpheyle bakıyor. Bunlar arasında iklimbilimci ve California Bilimler Akademisi’nin yetkili müdürü Jon Foley da yer alıyor. Foley, Sahra çölü çapında Dünya yörüngesindeki değişimlerin sebep olduğu bitki örtüsü kaybının, çalışmada tarif edilen olguyu açıklayabileceğini söylüyor. Bitkiler zeminden nemi çekiyor ve yapraklarından terleme yoluyla atarak, atmosfere su buharı ekliyor. Bitki örtüsü kaybolduğunda, atmosfer de önemli bir su kaynağını kaybediyor ve kuraklık daha kötü bir hal alıyor.
Foley, Wright’ın araştırmasının “daha çok tartışma ve araştırmayı hak eden düşündürücü bir fikir sunduğunu, fakat mevcut bulguların hipotezi kanıtlamadığını” söylüyor.
Wright, bu fikrin tarihsel bir paralellik taşıdığını söylüyor. İnsanlar, Asya ve Kuzey Amerika’daki iklimi otlatma yoluyla dönüştürmüş. Üstelik bu bitki örtüsü kaybı, bugün bile iklimi etkilemeye devam ediyor. Bilim insanları, Amazon ormanlarının yok olmasının bölgedeki kuraklığı körüklediğini ve kayıp tehlikesini artırdığını düşünüyor. Bu durum, küresel sonuçlar barındırıyor. Amazon Yağmur Ormanları, dev boyutlarda ısı hapseden karbon kirliliği tutuyor. Bu ormanların kaybolması, küresel ısınmaya hız kazandırıyor.
Wright, atalarımızın yaptığı hatalardan ders çıkarabilmemizi umuyor. “Benim senaryomun doğru olduğunu varsayarsak; 8.000 yıl önceki insanlar keçilerinin yıllık yağmur döngülerini zora soktuğunu düşünmüyordu. Bu etkilerin hepsi istemeden meydana gelmişti.”
“Geçmiş, aslında geleceğe açılan bir pencere” diyor Wright. “Bir ekolojik eşik bir kez aşıldığında, onu düzeltmek ve olayın yıkıcı potansiyelini yeniden dengelemek çok zor. Bunu yapmak çok önemli.”
Popular Science / popsci.com.tr
YORUMLAR