Yapılan açıklamada, “Olaya karışanların sadece baş harflerine yer veren ve görüntülere de sansür uygulayan şahısların müvekkil Şeyma Subaşı hakkında yapmaya çalıştıkları ise her yönüyle itibar suikastıdır” sözleri kaydedildi.
Açıklamada ayrıca, “Bu hususların takdir ve ifası noktasında müvekkilin özel hayatına yönelik suç teşkil edebilecek fiilleri gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturma işlemlerinin yapılması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat edileceğini ve müvekkilin bu süreçte uğradığı maddi/manevi zararların tazminine yönelik tazminat davaları açılacağını ifade ederken hukuka aykırı şekilde yayılan görüntülerin kaldırılması/erişime engellenmesi için gerekli hukuki yollara da başvurulmuş olduğunu da belirtiriz” denildi.
Konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapmayan Şeyma Subaşı, avukatının söz konusu açıklamasını sosyal medya hesabından paylaştı.
Avukatın açıklaması şöyle:
“Müvekkil Şeyma Subaşı hakkında kamuoyuna yansımış olan ve hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmayacak şekilde “Uyuşturucu madde kullanımı” olarak sosyal medya üzerinden paylaşılan ve çok daha vahim bir şekilde yine benzer suçlayıcı ifadeler ile haberleştirilen görüntü hakkında açıklamamızdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir hukuk devleti olduğu Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 2. Maddesi tahtında belirtilmiştir. Hukuk devleti anlayışına göre sahip olunması beklenen suç ve cezalara ilişkin esaslar ise Anayasamızın 38. Maddesinde açıkça ifade edilmiş olmakla, müvekkil Şeyma SUBAŞI hakkında kullanılan ifadeler karşısında dikkatinizi ilgili maddede sıralanan esaslar içerisinden “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Hükmüne, ihtiva ettiği öneme binaen çekmek isteriz. Hukuk dilinde bu “Masumiyet Karinesi” olarak da adlandırılır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü ARSLAN masumiyet karinesine ilişkin su ifadeleri kullanmıştır, “Anayasa Mahkemesi kararlarında masumiyet karinesinin iki yönüne işaret edilmektedir. Bunlardan birincisi suç isnadı altında olan kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşinceye kadar suçsuz kabul edilmesidir. Masumiyet karinesinin ikinci yönü ise yargılama sonrasına ilişkindir. Buna göre ceza yargılaması mahkumiyet dışında bir kararla sonuçlandığında kişinin suçlu görülmemesi, özellikle hakkında verilen beraat kararının sorgulanmaması gerekir.
Masumiyet karinesi ispat yükümlülüğü konusunda da radikal bir değişimi beraberinde getirmiştir. Bu karinenin bir sonucu olarak, suç isnadı altında bulunan kişiden suçsuzluğunu ispat etmesi beklenemez. Esasen “ispat iddia edene düşer” kesi, Mecelle de Beraat- zimmet asildir” (m.8) ve Beyyine hilaf-ı zahiri isbat içindir” (m. 77) şeklinde ifade edilen kuralların ceza hukukuna yansımasıdır. Bu kurallar gereğince asil olan borçsuzluk (suçsuzluk) karinesidir, aksi ileri sürülüyorsa bunu delille ispatlama yükümlülüğü iddia sahibine aittir.”
“Uyuşturucu madde kullandı” ifadesi ile servis edilen görüntünün müvekkil hakkında suç isnadı olduğuna ilişkin tereddüt yoktur. Türk Ceza Kanununun 191. Maddesi gereği uyuşturucu madde kullanma veya bulundurma suçtur. Müvekkil hakkında kamuoyuna yansıyan görüntülerde müvekkilin uyuşturucu madde kullandığına ilişkin her türlü şüpheden arınmış kesinlikte bir tespit yoktur. Hal böyle iken aksi yönde ifadelerde bulunulması masumiyet karinesinin açık ve ağır ihlalidir. Ayrıca görüntüler yurtdışında çekilmiş olup en az 3 ay öncesine aittir. Kasten öldürme, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış yaralama gibi daha ağır suçlarda dahi mahkumiyete ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın “iddiaya göre” ifadesi kullanan, olaya karışanların sadece baş harflerine yer veren ve görüntülere de sansür uygulayan şahısların müvekkil Şeyma Subaşı hakkında yapmaya çalıştıkları ise her yönüyle “itibar suikastıdır”. Kendisi hakkında kullanılan suçlayıcı dil nedeniyle müvekkil, T.C. Sağlık Bakanlığı’na bağlı olan bir laboratuvara müracaat ederek test yaptırmış ve yapılan test sonucu da tüm uyuşturucu panelleri yönünden negatif çıkmıştır. (EK. Şeyma SUBAŞI 17.09.2022 tarihli uyuşturucu test raporu)
Ülkemizin her vatandaşına yönelik olduğu üzere, müvekkilin de özel hayatına ilişkin görüntülerin müvekkilin rızası olmadan alınması suç olduğu gibi bu görüntüleri yaymak/ifşa etmek de ayrıca suç teşkil etmektedir. Bu hususların takdir ve ifası noktasında müvekkilin özel hayatına yönelik suç teşkil edebilecek fiilleri gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturma işlemlerinin yapılması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat edileceğini ve müvekkilin bu süreçte uğradığı maddi/manevi zararların tazminine yönelik tazminat davaları açılacağını ifade ederken hukuka aykırı şekilde yayılan görüntülerin kaldırılması/erişime engellenmesi için gerekli hukuki yollara da başvurulmuş olduğunu da belirtiriz.
Sosyal medya ve basın üzerinden yargılama yapılmamalıdır. Yargı yetkisi sadece ve sadece mahkemelere ve hakimlerine aittir. Bu husus da Anayasamızın 138. Maddesinde “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” ifadeleriyle hüküm altına alınmıştır. Yargı yetkisine müessir ifadeler kullanmanın yanı sıra insanların özel hayatlarına ve karakterlerine saldırı teşkil eden bu tür hukuka aykin içeriklere daha sağduyulu ve vicdanlı yaklaşmanızı rica ederiz. 19.09.2022
Kamuoyuna Saygılarımızla, Av. Emek Emre.”
YORUMLAR