Tarihten İlginç Bir Şekilde Neredeyse Silinmiş Olan Alternatif Osmanlı Dönemi Hanedanları

İslam tarihinin en uzun süre iktidarda kalan hanedanı âl-i osman/osmanlı ailesi’nin şehzadesi kalmasaydı, devletin devamlılığını sağlayacak olan yeni hanedan nasıl belirlenecekti? bu yazı kapsamında, âl-i osman’ın devlet yönetimindeki konumunu doldurabilecek alternatifler ele alınmaktadır.

Tarihten İlginç Bir Şekilde Neredeyse Silinmiş Olan Alternatif Osmanlı Dönemi Hanedanları

Osmanlı tarihinin en ilginç ayrıntılarından biri, adını kurucusundan alan tek bir hanedanın islam dünyasında eşi benzeri olmayacak biçimde asırlar boyu hükümran olmasıdır. âl-i osman, kesintisiz biçimde birbirini takip eden 36 üyesiyle devasa büyüklükteki osmanlı imparatorluğunu bir arada tutan yegane iktidar odağı olarak siyasi misyonunu sürdürmüştür. ancak bu uzun tarihi serüvende, hanedanın erkek üyelerinin kalmaması gibi bir tehlike zaman zaman belirmiş ve bu doğrultuda devletin devamlılığını sağlamak için alternatif hanedanlar veya iktidar sahipleri düşünülmüştür.

osmanlı henedanının mutlak hakimiyet ve iktidarı, tebaa tarafından sorgulanır hale gelmemiştir. araştırmacılar asırlar boyu yaşayan hanedan varlığını, hakimiyetin ilahi güçler tarafından seçilmiş bir aileye verilmesini esas alan ve orta asya kökenli türk-moğol geleneklerine dayalı olan kut anlayışına ve islami siyaset düşüncesine bağlamaktadırlar. zira türklerin eski inancı olan tengrizm’e göre yaşam ile bağlı kan, sperm kutsiyet taşır ve han soyu tengriden kut aldığı için ekstra önemlidir. tebaanın hanedana mutlak itaatinin altında bu iki önemli gerekçe yatıyor olmakla birlikte, âl-i osman’ın iktidarı paylaşması, hanedan üyelerini sürekli kontrol altında tutması, diğer islam devletlerinden farklı bir gelenek ve hakimiyet anlayışı geliştirme ve kozmopolit bir yapıyı siyasi anlamda bütünleştirebilme/uzlaştırabilme becerileri de etkilidir.

osmanlı ailesinin etkin bir siyasi güç olarak sivrilmesinden 100-150 yıl sonra (xv. yüzyıl) gelişmeye başlayan osmanlı tarihçiliğinde, artık mutlak iktidarı pekişmiş olan osmanlı hanedanı alternatifsiz olarak takdim edilmiş, meşruiyeti ve daimiliği vurgulanmıştır. esasında dönem kronikleri, hanedana rakip olabilecek köklü ailelerin varlığını görmezden gelme eğilimindedir. osman gazi zamanında yaşayan ve akıncı ocağının temelini attığı rivayet edilen köse mihal ve devamında onun adıyla ünlenen mihaloğulları ailesi, erken devirlerden itibaren hanedanın nüfuz ve itibar kazanmasında etkili rol oynamıştır. evrenosoğulları, turhanoğulları, malkoçoğulları, çandarlılar gibi ailelerin iktidarı ele geçirmeye yönelik faaliyetlerine dönem kaynaklarında yer verilmese de bu ailelerden hanedanın bütünüyle soyutlanması, fatih sultan mehmet döneminde gerçekleşmiştir. istanbul’un fethine muhalefet eden çandarlı halil paşa’nın idamıyla birlikte nüfuzlu ve köklü ailelerin iktidara alternatif olabilme ihtimali ortadan kaldırılmıştır.

osmanlı hanedanının güçlü alternatifleri olan ailelerin dışında, saltanat davasıyla karışıklık dönemlerinde ortaya çıkmış bazı figürler de bulunmaktadır. iktidarı ele geçirme yolunda, ilk ciddi tehdit fetret devrinde ortaya çıkan ve müritleri vasıtasıyla farklı yerlerde padişahlığın ve tahtın kendisine ait olduğu şeklinde propagandalar yapan şeyh bedrettin’dir. yine ikinci bayezit’a karşı şahkulu padişahlık iddiasıyla başkaldırmıştır.

osmanlı hanedanının alternatifleri, xvıı. yüzyılda yeniden çoğalmaya başlamıştır. esasında bunun temelinde, siyasi gücün zayıflamaya başlaması, zamanın ve koşulların değişmesi yatmaktadır. xvıı. yüzyıl itibariyle, kırım hanları dışında yine hanedanla akrabalık ilişkileri bulunan ve zenginleşen damatlardır. genç osman tahttan indirilip öldürüldüğü zaman, osmanlı tarihinde eşi benzeri görülmeyen olaylar başlamıştır. padişahın katlinde etkin rol oynayan kara davut paşa, öldürülme korkusuyla silsile-i âl-i osman’ı kesmek, yani osmanlı soyunu kurutmak için saraydaki şehzadelere komplo düzenlemiştir. yine bu dönemin ünlü sadrazamlarından nasuh paşa’nın da saltanata kastettiği, mehmed giray’ın kırım hanı yapılması dolayısıyla edirne’de düzenlenen törende birinci ahmet’i ortadan kaldırmaya çalıştığına yönelik rivayetler naima tarihi’nde aktarılmıştır.

ölüm döşeğindeyken hanedanın hayatta kalan tek erkek üyesi ibrahim’i (sultan ibrahim) öldürtmek isteyen dördüncü murat, osmanlı hanedanının geleceğini doğrudan tehlikeye atmıştır. kaynaklarda aktarıldığına göre dördüncü murat’ın, osmanlı hanedanına son vererek kendi yerine çok yakın arkadaşı silahtar mustafa paşa’yı getirmeyi, diğer rivayete göre de kırım hanını tahta çıkarmak istediği rivayet edilmektedir. ölüm döşeğinde halisünasyonlar gören dördüncü murat’ın bu yöndeki eğilimlerini kösem valide sultan’ın tedbirleri engellemiştir.

xvııı. yüzyıla gelindiğinde ise hanedana karşı alternatif odakların daha belirgin biçimde ortaya çıktıkları görülür. ikinci mustafa tahttan indirilmesiyle sonuçlanan ve tarih literatürüne edirne vakası olarak geçen isyan bu anlamda önemli bir dönüm noktasıdır. ikinci viyana kuşatması’nın başarısızlıkla neticelenmesi sonucunda başlayan bozgunu sonrasında yaşanan aksaklıklar ve 1699 yılında imzalanan karlofça antlaşması hanedana karşı oluşan tepkinin beslenmesine ve güçlenmesine yol açmıştır. xvıı. yüzyılın ortalarından itibaren sadaret makamını elinde tutan köprülüler’in de venedik’tekine benzer bir idarenin tesis edilmesi fikrini dillendirdikleri, hatta köprülü fazıl mustafa paşa’nın hanedanın tasfiyesini düşündüğü ileri sürülür. edirne vakası sırasında asi elebaşılarından çalık ahmet’in ocaklı saltanatı fikrini ortaya attığı, kapıkulu ocağı vasıtasıyla tıpkı cezayir ve tunus ocakları örneğinde olduğu gibi cumhur cemiyeti ve tecemmü devleti şeklinde cumhur idare fikrini gündeme getirdiği bilinmektedir.

hanedana karşı alternatiflerin aleni biçimde görünür hale geldiği son evre, üçüncü selim ve ikinci mahmut dönemlerine denk gelmektedir. üçüncü selim’in katlinin ardından sadaret makamına gelerek iktidarı elinde tutan alemdar mustafa paşa’nın tatar hanı selim giray’ı osmanlı tahtına geçirme düşüncesinde olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. dördüncü mustafa’nın idamı sırasında kabakçı mustafa isyanı’na katılan asilerin nezdinde hanedanın bir meşruiyetinin kalmadığına ilişkin ilginç kayıtlar bulunmaktadır. dördüncü mustafa katledilirken istenmeyen padişah olarak ilan edilen ve alternatifi bulunmayan ikinci mahmut’un yerine esma sultan veya kırım hanzadelerinin geçmesi konuşulmuştur. bu grubun içerisinden bazılarının dile getirdiği, “her kim olursa olsun padişah bir adam değil mi kim olursa olsun, allah ocağımıza zeval vermesin padişah da ne imiş” sözleri, esasında hanedanın meşruiyetinin aleni biçimde tartışılır hale geldiğini göstermesi bakımından önemlidir.

1838 yılında düzenlenen hünkar iskelesi toplantısında, osmanlı hanedanının geleceği konuşulmuş ve böylelikle hanedan zamanın düvel-i muzzaması arasında kurulan hassas dengelere dahil olmuştur. bundan sonraki süreçte bazı paşaların hanedan kurmaya yönelik düşüncelerinin varlığı bilinmekle birlikte, 1 kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasına kadar osmanlı hanedanı, siyasi varlığını devam ettirmiştir.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir