Muş, Rusya’nın İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkeleriyle ticari olarak iyi ilişkiler kurulması yönündeki çabalarını takdir ettiklerini söyledi.
İİT üyesi Türkiye’nin teşkilata bağlı 9 önemli kuruluşun merkezine ev sahipliği yaptığını belirten Muş, Türkiye’nin İslam ülkeleri arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi ve derinleştirilmesine özel önem verdiğinin altını çizdi.
Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ticaretin pandemi nedeniyle azaldığını vurgulayan Muş, söz konusu rakamın 2020 sonu itibarıyla 22.5 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini ifade etti.
Muş, Rusya genelinde Türk yatırımlarının 10 milyar dolar civarında olduğunun, Tataristan özelindeyse bu rakamın 2.5 milyar dolara ulaştığının bilgisini verdi.
Rusya’nın Türkiye’deki yatırım tutarınınsa 10 milyar dolar seviyesinde olduğunu dile getiren Muş, Tataristan firmalarının da Türkiye’de yatırım yapmaya yönelik ilgilerinin her geçen gün arttığını anlattı.
Muş, Türk müteahhitlik firmalarının en çok proje üstlendiği ülkenin Rusya olduğuna işaret ederek “Firmalarımızın Rusya’da bugüne kadar üstlendikleri projelerin toplam değeri 84 milyar dolar seviyesindedir. Yine bunun da 2,5 milyar doları Tataristan’da yapılmıştır.” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret hedefinin 100 milyar olduğunu hatırlatan Muş, bu kapsamda yarın Moskova’da 17. Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı’nı gerçekleştireceklerini bildirdi.
Kazan Zirvesi’nin ana temasının “bilinçli tüketim” olarak seçilmesini isabetli bulduğunun altını çizen Muş, şöyle devam etti:
“İslam ülkeleri olarak açlık ve yoksulluk içinde yaşayan Müslümanlardan hepimiz sorumluyuz. İsraf ederek değil bilinçli olarak tüketmeliyiz. Dinimizin gereği olarak sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın huzur içinde yaşaması, yoksulluk ve açlık çekmemesi ve umutlu biçimde yarınlarını tasavvur edebilmesi için üst düzey çaba sarf edebilmeliyiz.”
Muş, Avrupa Birliği’nin açıkladığı “Yeşil Mutabakat” olmak üzere batı dünyasında ekonomik ve sosyal hayatta daha sürdürülebilir bir yaşam tarzına geçiş için politikalar belirlendiğine dikkati çekerek, insanları bugün odaklı yaşamamaya, aşırılıklardan ve kolaycılıklardan kaçınmaya davet etti.
Müslümanların bu konuda çok daha duyarlı davranarak dünyaya örnek olması gerektiğini ifade eden Muş, “Bu zirvenin, geniş bir katılım ve mutabakat gerektiren böyle bir konunun tartışılması ve İslam Dünyasında ortak bir politika belirlenmesi için en uygun platformlardan biri olduğuna inanıyorum. Bu noktada Müslümanlar olarak elbette bilinçli tüketimin önemli bir anlamı da geniş anlamıyla ‘helal olanı’ tüketmektir.” diye konuştu.
Muş, helal kavramının artık gıda ürünleri ile sınırlı kalmadığına, finans, tekstil, eczacılık, kozmetik, lojistik ve turizm gibi oldukça geniş bir yelpazeye hitap ettiğine dikkati çekerek, söz konusu ürünlere yönelik pazarın hedef kitlesi olan Müslüman nüfusun 25 yıl içerisinde ikiye katlanacağının tahmin edildiğini söyledi.
Yayımlanan son raporlara göre Müslümanların 2019’da gıda, ilaç, kozmetik, moda, seyahat sektörlerinde 2 trilyon dolar harcadığını belirten Muş, “Öte yandan, İslami finans varlıklarının 2020 sonu itibariyle 2,9 trilyon dolar seviyesinde olduğu tahmin edilmektedir. Mal ve hizmet piyasasına finans alanında yapılan harcamaların eklenmesiyle helal pazarı, 2020 yılı itibarıyla toplam 4,9 trilyon dolara ulaştı.” dedi.
Muş, helal belgelendirmede Müslüman ülkeler arasında ortak ve uyumlu bir dil oluşturulamadığından yakınarak, bu alandaki dağınık yapı nedeniyle var olan helal belgelendirme uygulamalarının ticarette teknik engel oluşturduğunu ifade etti.
Kazan Zirvesi kapsamında Helal Expo düzenlenmesinin ne kadar isabetli olduğuna işaret eden Muş, Türk firmalarının yanı sıra Türkiye Helal Akreditasyon Kurumunun da zirveye katılım gösterdiğinin altını çizdi.
Muş, merkezi Türkiye’de bulunan İslam Ülkeleri Standart ve Metroloji Enstitüsünün (SMIIC) İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde tüm İslam ülkeleri arasında ortak standardizasyon, belgelendirme ve akreditasyon sistemi oluşturma amacıyla kurulduğunu hatırlatarak şunları kaydetti:
“Şu an 42 üyesi olan SMIIC’ye, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın diğer üyelerinin da katılımlarını bekliyoruz. Ayrıca Rusya Federasyonu’nun da SMIIC’te gözlemci üye olması, sahip olduğu Müslüman nüfus düşünüldüğünde memnuniyet vericidir.”
Yurt içinde ve dışında helal akreditasyon alanında faaliyette bulunmak üzere kurulmuş olan Helal Akreditasyon Kurumunun (HAK) çalışmaları hakkında bilgi veren Muş, “Bu kurumun, SMIIC çatısı altındaki Müslüman ülkeler arasında ortak bir dil oluşturmaya, SMIIC yaklaşımı altında küresel düzeyde iyi tasarlanmış ve iyi yönetilen akreditasyon sistemi oluşturmaya katkı vermeyi hedeflemektedir.” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR