Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) yayımladığı Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite’ye alternatif rapora göre, hem mevzuat hem de yargı işkence suçunun cezasız kalmasına imkan sunuyor; işkence ve diğer kötü muamele sokağa taşarken, bu suçu işleyenler değil, işkenceye maruz kalanlar yargılanıyor. Raporun yazım sürecinde hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 78.050 kişi arttığı kaydedildi.
TİHV, Türkiye’nin de 1988 yılından beri taraf olduğu İşkence ve Diğer Zalimane Gayrıinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’nin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite’ye alternatif rapor sundu.
Türkiye’nin Beşinci Periyodik Raporu’na alternatif olarak sunulan ve 2016 yılından bugüne gelen süreci kapsayan raporda, Anayasa Mahkemesi kararları, Ulusal Önleme Mekanizması olması gereken Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) değerlendirmeleri, hapishanelerdeki koşullar değerlendirildi.
TİHV, dikkat çekilen sistematik sorunların çözümüne ilişkin 108 öneriyi komiteye sundu. Komite, TİHV Başkanı Metin Bakkalcı tarafından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulan raporu 17-18 Temmuz’da Cenevre’de yapılacak oturumlarda değerlendirecek.
Raporun yazım sürecinde tutuklu sayısı yaklaşık 78 bin arttı
Raporda, hapishanelerde giderek ağırlaşan koşulların ve rutin hale getirilen insan haklarına aykırı uygulama ve kısıtlamaların başlı başına işkence ve diğer kötü muamele niteliği taşıdığı belirtildi. Hapishanelerdeki aşırı kalabalıklaşma sorununun kemikleştiğine dikkat çekilerek, yalnızca raporun yazım sürecinde hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 78.050 kişi arttığı kaydedildi.
Mevzuat cezasızlığa sebep oluyor
Türk Ceza Kanunu’nun “işkence” suçunu düzenleyen 94. maddesinin BM İşkenceye Karşı Sözleşme ile uyumlu olmadığı belirtilen raporda, bu durumun yarattığı yasal boşlukların işkence ve diğer kötü muamele iddialarının etkili ve tarafsız biçimde araştırılamamasına ve dolayısıyla cezasızlığa sebep olduğu belirtildi.
Raporda 2015 yılında sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde askeri operasyonlar sonucunda meydana gelen yaşam hakkı ihlallerinin takipsizlikle sonuçlanmasıyla ilgili başvurularda AYM’nin yalnızca 4 başvuruda usul yönünden ihlal kararı vermesi, yüksek mahkemenin bu tutumuna örnek olarak gösterildi. Zorla kaybetmelere ilişkin hukuki süreçlerin de zamanaşımı gerekçe gösterilerek birer birer sonlandırıldığı kaydedildi.
Raporda, işkence suçunun soruşturulmasının önüne geçmek amacıyla işkenceye maruz bırakılanları yıldırmaya yönelik “görevi yaptırmamak için direnmek” (TCK 265) suçlaması gibi suçlamalarla karşı davalar açılmaya devam edildiğine dikkat çekildi. Savcılıkların, kamu görevlilerinin şüpheli olduğu “işkence” soruşturmalarda genellikle takipsizlik kararı verirken, işkenceye maruz bırakılanlar hakkında başlatılan soruşturmaların ise çoğunlukla kamu davasıyla sonuçlandığı belirtildi.
311 medya çalışanı yaklaşık bin 600 yıl hapis cezası aldı
Raporda 2019 -2023 yılları arasında 222 gazeteci ve medya çalışanının fiziksel şiddete maruz kaldığı aktarıldı. TİHV Dokümantasyon Merkezine göre, 2015 -2019 yılları arasında en az bin 118 meyda çalışanının tutuklandığını ve 311 medya çalışanının çeşitli gerekçelerle toplam bin 592 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldığı kaydedildi.
TİHEK’e eleştiri
Raporda, Ulusal Önleme Mekanizması olması gereken Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK), İşkenceye Karşı Sözleşme’ye Ek İhtiyari Protokol’de (OPCAT) belirtilen ilkelerden, Paris İlkeleri’nden ve BM İşkenceyi ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezayı Önleme Alt Komitesi’nin (SPT) Kılavuz İlkeleri’nden son derece uzak, tamamen yürütmeye bağlı bir yapı olduğu değerlendirmesi yapıldı.
YORUMLAR