Türkiye’deki enflasyonun sebebi şirket kârları mı?

Pandemi sonrası dönemde, dünya genelinde enflasyon oranlarında hızlı bir artış yaşandı. Enflasyonu kontrol altına almak için çeşitli yaklaşımlar tartışıldı.

Türkiye’deki enflasyonun sebebi şirket kârları mı?

Pandemi sonrası dönemde, dünya genelinde enflasyon oranlarında hızlı bir artış yaşandı. Enflasyonu kontrol altına almak için çeşitli yaklaşımlar tartışıldı. Türkiye’de bu tartışmalar, 2023 seçimlerine kadar beklemeye alındı ve yüksek enflasyonla yaşamaya alışkın bir şekilde asgari ücrete yapılacak zammın beklenmesine odaklanıldı. Son iki yılda, özellikle heterodoks iktisatçılar enflasyonun en büyük nedeninin, piyasa gücüne sahip firmaların artan kârları olduğunu savundu.

Bu görüş, Türkiye sınırlarının ötesinde de sıkça dile getirildi. Hatta, ana akımın merkezi sayılan IMF bile, şirket kârlarının enflasyonu tetiklediğini yaptığı çalışmalarla duyurdu. Şimdi ise, IMF’in Avrupa özelindeki çalışmasının yanı sıra Türkiye’de bu konuyu ele alan yeni bir araştırmamız var. Sayim Işık, Mehmet Mert ve Mehmet Uluğ adlı akademisyenler, Türkiye’de şirket kârlarının yüksek enflasyonu körükleyen bir unsur olduğunu kanıtladılar. Bu araştırma, TCMB Başkanı Fatih Karahan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in savunduğu “talep çok fazla, düşürmemiz gerekiyor” düşüncesini çürüten bulgular ortaya koydu.

12 sayfalık bu önemli araştırmanın bulgularını, ana akım medya veya “ünlü ekonomistler” yerine, Bundle olarak sizlerle kısaca paylaşıyoruz:

Pandemi Sonrası Hızlı Enflasyon Artışının Nedeni: “Arz Sıkıntısı”

Araştırma, enflasyon dinamiklerini “duruma bağlı enflasyon” analizi ile ikiye ayırıyor. Buna göre, düşük enflasyon dönemlerindeki dinamikler ile yüksek enflasyon dönemindeki dinamikler “enflasyonun oluşumu” açısından farklılık gösteriyor.

Düşük enflasyon döneminden yüksek enflasyona geçişteki bu artışın ana nedeni maliyet yönlü faktörlerdir. Yani, dünyada yaşanan arz sıkıntıları ve döviz kurundaki oynaklık gibi etkenler, Türkiye’nin düşük enflasyon döneminden yüksek enflasyon dönemine geçmesine sebep olmuştur. Özetle, daha önce de vurguladığımız gibi, “enflasyon bizim suçumuz” değil.

Faiz Artışlarının ve Şirket Kârlarının Enflasyon Üzerindeki Etkisi

Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri, Türkiye’deki faiz artışlarının enflasyonu düşürmeye etkisi yalnızca %0,42 iken, şirket kârlarının enflasyonu artırıcı etkisinin %5,26 olmasıdır. Yani, kâr oranlarının enflasyona etkisi, faiz oranlarının etkisinden 12 kat daha büyüktür.

Ek olarak, faizlerin artışı “sihirli bir değnek” de değil. Reel sektörün finansman mâliyetlerini artıran etkiye sahip bir politika aracı. Faizler artarken mâliyetleri de artan piyasa gücü yüksek şirketler mâliyet artış oranından daha fazla ürün veya hizmet fiyatlarını artırarak yine enflasyona neden oluyor.
Bu süreçte, kamucu bir yaklaşım benimseyip şirket kârlarını düşürmeye yönelik adımlar atılsaydı, 86 milyon vatandaşın emekleri enflasyona karşı daha dirençli olabilirdi.

Türkiye’de Enflasyonun Kronolojik Hikâyesi

Enflasyonun nasıl arttığını ve neden kronik hâle geldiğini anlayabilmek için son dört yılı kronolojik olarak özetlemek gerekir:

Bu dört yılda şok faiz indirimleriyle pandemi sonrasında yavaşlayan ekonomiye çözüm arandı. Ancak bu deney, ekonomiyi canlandırmak yerine enflasyonu artırdı. Düşen faizlerle birlikte döviz kurları hızla yükseldi ve bu durum ithalat fiyatlarını ve firmaların maliyetlerini artırdı. Firmalar, maliyet artışlarına karşılık olarak, artış oranlarının çok daha üzerinde fiyat artışları yaparak enflasyonun kronikleşmesine neden oldular.

Yıllardır dinlediğimiz “Asgari ücret şu kadar arttı, bu yüzden enflasyon var” ya da “Kafeler çok dolu, insanlar çok para harcıyor, enflasyon tabii ki olur” gibi emek karşıtı cambaza bak senaryolarıyla sermaye sahipleri kazanırken, ücretli çalışanlar enflasyona yenik düştü.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir